Sabah uyandığımda saate baktım. Çoktan 11 olmuştu bile. Esneyip vücudumu gerdim ve elimi yüzümü yıkadım. Yatağımı toplayıp odamı düzenledikten sonra kendime küçük bir kahvaltı hazırlayıp yemeye başladım. Bu sırada telefonuma ardı ardına mesajlar gelmesi ile telefonu elime aldım. Seokjin bugün dışarı çıkıp gezmek istediğini kafa dağıtmak istediğini söyleyen birçok mesaj atmıştı. Aksini düşünerek bugün evde kalmak istiyordum.
Yarın buluşalım dediğimde kabul ettiğinde telefonu bırakıp sadece kahvaltı ettim ve sonra toplayıp kendimi koltuğa attım. Gün boyu ders çalışıp uyumayı planlayan ben şuan izlemek için bir şeyler arıyordum.
Bulduğum dizi ile izlemeye başladım. Daldığım diziden saate baktığımda izlemeyi bıraktım. Saat çoktan 5 olmuştu. Kaç saattir dizi izliyordum bilmiyorum. Evi toplayıp temizlik yapmaya başladım. İşten ve okuldan vaktim olmuyordu. Temizliği bitirdiğimde kahve yapıp koltuğa kendimi attım. Telefonu elime alıp biraz gezindikten sonra kahvem bittiğinde telefonu da bıraktım. 10 da dışarı çıkacaktım. Umudum yoktu belki de sadece 2 gün görebileceğim biriydi.
Artık görmeyedebilirim.
Yapmak için bir şey bulamadığımda önceden başladığım kitabı elime aldım ve okumaya başladım. Bu yazarı ve kitaplarını seviyordum. Anlamlı sözleri... Ve aynı zamanda şarkı dinlemeyi de seviyordum. Gözlerim ağrımaya başladığında kitabı bırakıp şakaklarımı ovdum. Saat geç olmaya başlamıştı. Şansımı denemek için dışarı çıkmak için hazırlandım. Sanki onu görmeye gitmiyormuşum gibi giyinerek evden çıktım. Aslında evet onun için gidiyordum.
O sokağa geldiğimde pis bakışlar altında kaldım. Bu hiç hoşuma gitmemişti. Kendimi koruyabilirdim gerektiğinde ama böyle işlere bulaşmak istemiyordum. Kulaklığımı takıp umursamayarak hızlıca yürümeye başladım. Kısık gözlerle etrafa baktım ama yine yoktu. Sanırım bundan sonra görmeyeceğimi düşünerek geri döneceğim sırada birinin beni ittiğinde duvara çarpmam ile kendime geldim. Ne oluyordu bu aptal sokakta?
Sarsak adımlarla yanıma bir adam yaklaşıyordu. Pek iyi bir tipe benzemiyordu. Ne diyordum ben? Sarhoş olan birinden ne beklemeliyim ki. Yol tarifi falan sormasını mı?
Adam duvar ile beni arasına alıp kulağımdaki kulaklığı çıkardı.
"Merhaba güzel çocuk"
Elini çeneme doğru götürdü. Tam elimi kaldırıp vuracağım sırada birinin adamı itmesi ile adam yeri boylamıştı. Kimin ittiğine baktığımda yine o çocuğun olduğunu gördüm. Dönmüştü...
"Çek pis ellerini"
Diyerek sinirle konuştuğunda bana doğru geldi.
"İyi misin?"
Kafamı hızlıca evet anlamında sallayıp iyiyim dedim. Yerdeki adam kendine gelmeye çalışarak yerden kalktı. Islık çalması ile arkadaşları bize doğru döndü. İşte şimdi bitmiştik. Adamın biri saldırdığında çocuk yumruğunu tutup karnına tekmeyi geçirdi. Diğerleri tek tek üstüne gelmeye başladığında bir şeyler yapmam gerektiğini anladım.
Yerde gördüğüm sopayı alıp saldırmak üzere olan adamın ilk önce bacağına vurdum ve sonra karnına tekme atarak yere düşmesini sağladım. O yerde toparlanmaya çalışırken çocuğun yanına giden birinin kafasına sopa ile vurdum. Yere düşmesi ile geri çekildim.
Çocuğa baktığımda 3 kişiyi yere sermişti bile. Birkaç kişinin daha gelmeye başladığında onlarla baş edemeyeceğimizi anladım. Çocuğun elinden tutup koşmaya başladım. İlk başta afallasa da peşime takılarak koşmaya başladı. Arkama baktığımda peşimize düşmüşlerdi bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Street | Sope
Fanfiction'Birlikte olmalarını sağlayan o sokak aynı zamanda ayrılmalarını sağlamıştı'