Gece Wednesday'in dediği saate kapıya gelmişti. Onu ortalıkta göremedi, beklemeye başladı. Duvara yaslanıp bir tane sigara yaktı.
"Sigara öldürür."
İrkilip ona baktı. Aniden yanında belirmişti sanki. Birkaç küfür ağzından dökülüverdi ve sigarasını duvara bastırıp söndürdü.
"Sana da merhaba."
"Hadi gel."
Fenerini yaktı ve önden ilerlemeye başladı. Theo'da peşine takıldı. Cebinden minik bir şişe çıkardı ve kafasına dikti, şişeyi yere fırlattı.
Wednesday ona dönüp baktı, gözleri maviden sarıya dönmüştü. Sanki kurtlar gibiydi... önüne döndü ve ilerlemeye devam ettiler.
"İksirlerinden içtin demek."
"Ne olur ne olmaz... hem gece görüşüde sağlıyor."
Ormanın ortasına gelmişlerdi. Theo durdu birden, ikisi ormanın içinde ilerlerken. Wednesday fark etmişti, ona döndü feneri ona tutarak. Theo elini gözlerine siper etti. Işık rahatsız etmişti. Feneri yere indirdi.
"Ne oldu Theo?"
"Bir şey duydum, yalnız değiliz."
"Kurt adamlar olabilir"
"Hayır kurtlar bu saatte dışarı çıkmazlar, başka bir şey var..."
Çalıların ordan hızla bir şey geçti. Wednesday irkilip feneri o tarafa tuttu ama hiçbir şey göremedi. Haklıydı onlar dışında bir şey dolaşıyordu orada. Garip bir ses vardı, hırlamayla tıslamanın karışımıydı sanki.
Theo içgüdüsel olarak Wednesday'i hemen arkasına aldı. Belinden kısa kılıcını çıkarmıştı, fısıldadı.
"Sana işaret edince koşmaya başla tamam mı?"
"Ben kurtarılması gereken aptal bir prenses değilim."
Çalıların arasından onlara bakan iki kıpkırmızı göz belirdi. Yavaşça geriye doğru yürümeye başladılar. Theo dikkatlice bakınca ne olduğunu anlamıştı, baya şaşırmıştı aslında. O şeyi burada beklemiyordu çünkü.
"Gitmeliyiz Wednesday..."
"Canavar avcısı değil misin?"
"Öyleyim ama o da yenilmez.. koşmaya başla arkadan geleceğim. Bu şekilde ölmek istemiyorsun değil mi?"
Wednesday huysuzlandı ve sözünü dinleyip koşmaya başladı. Theo'da arkasından geliyordu. Biraz hızlandı ve önüne geçip Wednesday'i elinden tutup beraber koşmaya devam ettiler. O yaratık peşlerinden geliyordu. Ama Wednesday ona bakınca, görememişti, sadece sesini duyuyor nefesini hissediyordu.
Okuldan gitgide uzaklaşıyorlardı. Böylesi daha iyi diye düşündü. Sadece Theo'un görebildiği (?) Bir canavarı olaraya sokmak hiç iyi bir fikir değildi. Wednesday'in artık gücü tükeniyordu. Theo gibi bu kadar uzun süreli koşmaya alışkın değildi. Theo bunu fark etmişti, koşarken nefes nefese konuşmaya başladı.
"Bir fikrim var ama bana güvenmelisin!"
"Tamam hadi yap ne yapacaksan!"
Tyler'la film izleyip romantik bir gece geçirdikleri yere, Lahitte sokmuştu Theo onu. Cebinden bir iksir çıkarıp içti ve avuç içine bıçağıyla derin bir kesik atıp bir kaç şey söyledi. Elini duvara bastırdı. Elinin izi çıkmıştı, hiç vakit kaybetmeden Wednesday'in arkasından sarılıp kesik attığı elini karnına koydu ve diğer elini ağzını kapattı. Kapının yanındaki küçük aralığa kendisi yaslandı ve beklemeye başladı.