VI KRALLIĞI: YILMAZ BALABEY {1}
"Yılmaz abi, Mehmet abi seni çağırıyor."
Yılmaz elinde olan içki bardağını masaya koydu ve derin bir nefes çekti ardından karşısında saygı ile duran adama baktı. Artık sorumlukları daha da fazla artmıştı, hissediyordu başına neler geleceklerini, bu krallık artın onun olacaktı.
Yılmaz önde ilerlerken odaya girmeden önce üç kez tıklattı ve bir iki saniye beklemenin ardından içeriye girdi. Normalde kapıyı çalmadan içeri girerdi ama bunca adam varken bunu saygısızlık olarak algılardı ve bu kötü olurdu, bu krallık onun olacaksa Mehmet'e nasıl davranılıyorsa kendisine de o şekilde davranılmasın isteyecekti ama ondan önce kendisi saygılı olmalıydı. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar çalışan beyni çoğu zaman Yılmaz için işkenceydi.
İçeriye girdiğin de yatakta can çekişen adamın yanına adımladı. O kadar kişinin kanına girmişti, öldürmüştü. Bir şekilde bunların çıkması lazımdı ve bu çıkan cezayı ise 20 yıl çekmişti, artık ölmek istiyordu. Mehmet gözlerini zar zor açtığında öleceğini bilmenin yaratmış olduğu korkulu gözlerle Yılmaza bakıyordu, Yılmaza resmen gözleri ile yalvarıyordu. Yılmaz bunu bildiğinden dolayı ona bakan gözlerden gözlerini ayırmadan kapıya doğru
"Getirin ilacı!"
Diye emir verdi. Kapının hemen dışında bekleyen onun en iyi adamı olan Kadir içeriye elinde siyah çanta ile girdi. Yılmaz siyah çantayı aldı ve özenle komedinin üstüne koydu. Açtığın da yüzüne vuran soğuk buhar ile kaşlarını çattı. Bu ilaç özel bir şekilde hazırlanmıştı. Beyni uyuşturmakla beraber, kısa süreliğine de olsa hücrelere verilen hızlı sinir dalgalanmaları ile beraber hastaya verilen bu ilaç hastayı yeniden doğan bir bebek misali rahatlatıyordu. Tüm vücut kısa sürede olsa yeniden en hızlı bir şekilde toparlanıyordu ama yan etkisi bin kat misali geri dönüyordu. İğneyi kutusundan çıkarttığı gibi hızla enjektörün içinde bulunan sıvı soğukluğunu kaybetmeden, Mehmet'in koluna vurdu. Birkaç dakikanın ardından Mehmet tekrardan rahat rahat nefes alıp vermeye başlamıştı. Acıdan dolayı kendini kastığı için rahatlamanın etkisi ile huzurla gözlerini kapattı. Birkaç dakika bu anı yaşadıktan sonra vaktinin fazla kalmadığının bilinci ile gözlerini açtı ve Yılmaza bakmaya başladı. Karşısında bir kamera ve Mehmet'in Avukatı Altun Akarsu vardı. Mehmet, Altuna işaret verdi ve tekrardan gözlerini Yılmaza doğru çevirdi. Altun kamerayı başlattı ve beklemeye başladı.
"Ben Mehmet Karahan bu saatten sonra seni benim yerime Yılmaz oğlum geçecek, VI krallığı bundan sonra sana emanet. Beni utandırmayacağını biliyorum evlat. Ben seni bir babanın evladını sevebileceği kadar fazlasıyla sevdim. Bu yaşlı bedenim ile ruhum artık burada, bu dünyada kalamayacak kadar yaşlı asıl cehennemime doğru bir ilerliyorum. -derin bir nefes alır ve devam eder- VI krallığın yanında bütün servetim de senindir."
Avukata baktı Mehmet ardından gözleri ile kameraya baktı. Masada olan üyeler Yılmazı kolay kolay kabul etmeyeceklerini biliyordu, suçlarlardı, yalan söylediğini iddia ederlerdi bu kamera ile evraklar onları susturmaya yeteceğini düşünüyordu. Gerçi susmazlarsa da Yılmaz güzel bir şekilde sustururdu biliyordu ama yine de zorluk çıkmasın istiyordu. Avukat çıkardığı evrakları Yılmaz'ın önüne koydu ve beklemeye başladı.
Yılmaz ise okumadan imzaladı ve Avukata verdi. Avukat ise işinin burada bittiğini bilerek son kez döndü ve Mehmet'e baktı. Ölmeyi hak ediyordu ama Altun için hak etmiyordu, ona kanat geren bu adamdı, onu büyütüp besleyen bu adamdı. Eğildi ve Mehmet'in elini tutup önce dudaklarına yaklaştırıp ardından anlına koydu. Dolmuştu gözleri ama umursamadı. Mehmet ise durumu bildiğinden dolayı şefkatle gülümseyip son kez Altunun sarı saçlarını sevdi. Altun geri çekildi ve kameranın yanına geçti kapatıp gidecekti ama Yılmazı bekliyordu. Yılmaz hasta adama baktı ardından başını iki yana salladı ve
"beni ne gibi bir zorluğa soktuğunun pekâlâ biliyorsun ama emrindir. Emrin başım gözüm üstüne reisim, cehennemde görüşeceğiz."
Deyip o da Altun gibi elini aldı ve ilk önce öptükten sonra anlına koyup geri çekildi. Tekrardan ağrılarının yükseldiğini hisseden Mehmet zorlukla Yılmaza gülümsedi ve
"seni bilirim ben, sen her türlü halledersin."
Demişti. Altun ise bu cümlelerden sonra kamerayı kapatıp çantasına koydu. Akşam saatlerin de Mehmet'in ölüm haberi herkese yayılmıştı. Artık buranın yeni Kralı Yılmazdı.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VI KRALLIĞI {BxB}
Ficción GeneralDerin bir sızı, derin bir acı vücudundan gezindiğinde kendisini bu duruma sokan herkese lanet etmişti. Gözünden düşen yaş ile dudağını hırsla dişlemişti. Havlama sesi de gelince anlamıştı ki bu işe köpekleri de soktuğunu, kalbinde olan sancı ve dizi...