Duyduğum büyük patlama sesiyle olduğum yerden aniden fırladım. Ani kalkışım yüzünden başım dönmüştü.
Hava daha yeni aydınlanıyor, sabahın soğu ciğerlerimi yakıyordu. Nehrin akışı hızlıydı, su seviyesi akşama göre daha yüksekti.
Patlamanın sesiyle çocuklardan bazıları uyanmıştı. Nolduğunu anlamaya çalışırken ikinci bir patlama daha gerçekleşmişti. İkincisi birinciye göre daha şiddetliydi. Kuzeybatı tarafındaki kuşlar uçuşmaya başlamıştı. Sesin oradan geldiği belliydi.
Takım ayaklanmıştı. Bir an önce hazırlanıp yola çıkmamız lazımdı. Kuzeye doğru hareket edecektik.
Çadırları çantalarımıza yerleştirdikten sonra yola koyulduk.
Hala bir patikayla karşılaşmamıştık. Kendi kararlarımızca ilerliyor, arada dinlenmeleri için mola veriyorduk. Saat sekize gelmek üzereydi.
Bir sessizlik vardı takımda. Sabahın sersemliği gözlerinden okunuyordu. Ağaçlar gitgide sıklaşıyordu. Irmağın sesi artık duyulmuyordu. Elimde, önümüze gelen dalları çekmek için kalın bir sopa vardı.
Tam o sırada.
Sanki rüzgar gibi aniden geçti arkamdan. Hızla döndüğümde tekrar öteki tarafımdan geçti. Geçtiği yerlerdeki çalılar şiddetiyle sallanıyordu. Yerdeki kurumuş yapraklar havaya kalkıyordu. Bu bir halisülasyon muydu yoksa gerçek miydi tanımlayamamıştım.
Galiba bir sorunumuz vardı.
Daniel farketmişti, çığlığı kopartacakken son anda elimle ağzını kapattım ve kulağına "Endişelenme, o bir sincap." diye fısıldadım. Korkmalarını istemiyordum.
Kimdi bu ya da neydi ? Ne istiyordu bizden ? Bilmiyordum ama iyi niyetli olmadığı kesindi. Bizi takip ediyordu. Dönüp bakmaya cesaret edemiyordum. Sanırım ne olduğunu bilmek de istemiyordum. Peki ya napacaktı ?
Bazen bu ormanın büyülü olduğunu düşünmekten kendimi alamıyordum.
Gitmişti. Rüzgar falan oluşmuyordu artık.
"Lillien buraya gel!" seslenen Amy'di. Küçük işaret parmağıyla gösterdiği yere döndüm. Asmaların arasında kalmış bir tabelaydı ve üzerinde "Vastle 4 km" yazıyordu. İşte bulmuştuk. Kamp alanı Vastle'daydı.
Takımın ağzı kulaklarındaydı. Benim de öyle. Artık şu iğrenç ormandan kurtulabilecektim. Bunu çok istiyordum.
Tedy, bazı anlarda değişik krizler geçirirdi. Sanki başındaki sinekleri kovarmış gibi ellerini havada serpiştiriyordu. Yine başlamıştı. Bir çok doktora çıkmıştı. Doktorlar kesin bir tanı koyamamıştı fakat psikologlar düşüncelerinin çok kuvvetli olduğunu söylüyorlardı.
"Tedy, tatlım iyi misin ?"Küçük gözleri irileşmişti. Gözlerini bir yere dikmiş, hiç kıpırdamadan duruyordu. Ürkütücüydü. Ellerini indirdi.
"Burdan gitmeliyiz."Yeni bölümler daha iyi gelecek :) umarım beğenirsiniz iyi okumalar seviliyorsunuz :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayboluş
ActionVe bazen öyle bir çaresiz kalırsınız ki ölmek bile sizin için bir seçenek değildir. Orman, dehşetin yuvasıdır. Orman, içinde nelerin olduğunu bilmediğimiz gizemdir. Orman, ölümlerin en uygun yeridir. Ve bir orman, hayatınızı kaybetmenize ama ölmemen...