"Baristalık?"
"Yapamam."
"Tezgah arkasında durup biraz çalkalayacaksın işte ne demek yapamam?"
"Changbin ben kahveyi sadece içiyorum tamam mı?"
"Her neyse. Hah buldum!"
"Satış danışmanı aranıyor. Modaya ilgili, güler yüzl- tamam vazgeçtim bu hiç olmaz."
Aptal bir cumartesi günü Changbin'in manasızca bana iş aramasından daha mühim amaçlarım olmalıydı yirmi üç olmuşken. Fakat işte burada -o benim yatağıma yayılmışken- yerde yuvarlanıp bu işkencenin bir an önce bitmesi için bir şeylerin olmasını umuyordum.
"Yeonjun. yeonjun!" dedi, sesinden alay akıyordu.
"Bak fırın ustası arıyorlarmış tam senlik!"
"Neresi?" dedim doğrulup yatağa çıkmaya çalışırken. Boğazıma en aptal şeyde oturan o iğrenç his yine gelmişti.
"Güleç Ünlü Mamulleri!" dedi Changbin tükürüklü tükürüklü kahkaha atıp.
"Anladın mı anladın mı anladın-"
"Anladım." dedim kendimi tekrar yerle bir ederken.
Bu manasız şakanın kaynağı olan asık suratım daha da asılmıştı. Bir cümlede ekmek lafı geçince bile yumru ne boğazıma ne göğsüme oturuyordu. Tam olarak beynimin o vıcık vıcık dokusundan kaymadan orta yerine çörekleniyordu. Beomgyu'nun korkunç bir endişeyle beni alıp götürdüğü o günden sonra ne doktora gidebilmiş ne bir insanın yüzüne bakabilmiştim. Buna değer olmadığımdan şüphelerim vardı ve o şüpheler birer fikir olmuştu artık. Haftalar mı geçmişti, yoksa aylar mı? O arabanın içindeydim sanki hala.
Taehyun'un direksiyondaki elleri işte, işte, işte!
Tam orada.
Sonra yüzüme dokunan birileri. Beomgyu olmalı bu. Soobin miydi yoksa? Yüzüme dokunan birisi var. Birileri var. Parmak izleri var. Kriminalde çıkmaz ama biliyorum. Var işte. Orta yerimden çatlayıp yıkılacak gibi hissediyorum. Hala. Hala bir çöreğin tadı var damağımda. Dünyam yıkılıyor, yıkılmakta.
Dünyanın, dünyaların bir insan yüzünden yıkılması da ne anlamsız ne acımasız. Demek istediğim ne aşk ne şehvet. Dünya yıkılıyor, diktatörler var işin içinde, sendikalar, partiler, hippiler, devrimciler, fırıncılar, güleç insanlar. Dünya başıma yıkılıyor, tepemden meteor sanılan tümörler düşüyor sanki. Her biri hafıza yerleşkemde, dünle bugünü karıştırıp mitolojik bir kaos doğurmak üzere.
"-Annen."
Annem?
"Lan kendinde misin?"
"Yeonjun?"
Başımı yumuşak elleriyle bir o yana bir bu yana sallayan Changbin ile göz göze geldim.
"Ne yapıyorsun?" dedim ellerini tutup çekerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sardunyalar Sarnıcı. txt
Novela JuvenilGördün mü hiç suyun yanmasını tuzda Gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi Büyük bahçelerin küçük içinde Saksılardan birinde Gördüm de Uyurken uyandırılmış gibi Beni bir sardunya büyüttü belki. [yeonbin] [txt ships] [txt]