Bölüm 18 _ Tüccar Kasabası

103 12 10
                                    


Hay ben bu şansımın!
Şimdi ne yapacaktık?
Yumurtaya baktım.
Küçüğüm, şu anda yumurtandan çıkıp da anneni kurtarsan?

Off yumurta sadece çatlamıştı. Daha ondan çıkmasına zaman vardı.
Ağaca tırmanan yaratıklar tıslayarak bu dala bakıyordu.
Lily'e baktım.
"Dostum. Yumurtaya yine sıkıca tutun hadi."

O yumurtaya sıkıca sarılınca, ayağa kalkarak sağımda ki ağaca baktım. Gözlerimi kıstım ve dikkatle biraz arkaya yürüdüm. Derin nefes verip o ağacın bizimle aynı hizada olan dalına atladım.
Ben atladığım zaman, yaratıkların ikisi aynı anda az önce olduğumuz dala atlamıştı.
Gerginlikten terlemeye başlamıştım artık.

Tekrar önüme dönüp aynı şekilde bir çok ağaca zıplamaya başladım. En sonunda, ağaçların çok az olduğu yere geldiğim için, sessizce ağaçtan yere atlayarak indim.
Ayağım titriyordu. Beni çok yavaşlatmıştı.
Tek çarem şu an yapacak olduğum şeydi.
Yere çöktüm ve sağ yüzük olan elimi, bileğime koyarak gözlerimi kapattım.

Hadi ayağımı hissetmemi önleyecek bir şeyler yap. Ama çok zayıf bir büyü.

Ayağımda ki hissimi yavaşça kaybetmeye başladığım an, büyünün ayağıma işlediğini hissetmiştim. En sonunda ayağımın bütün acısı geçmişti. Ayağımı hissiz hale getirmiştim. Ancak üzeri olduğu gibiydi. Sadece hissizleşmişti. Ayağımı bu görevdeyken o kadar zorlamıştım ki, mosmordu. Özellikle bu kadar kötü hale getirdikten sonra, iyileştiremezdim. Bu güçlü bir büyü olurdu. Azrail mutlaka anlardı. Eğer okulda olmadığımı ve onu kandırdığımızı anlarsa, diğerlerine neler yapacağını kestiremiyordum. Okulu başlarına bile yıkardı.

Ayıptır söylemesi, yardımcım bana çok bağlıdır da.
Okulumu yıkacak kadar hemde!

Ayağa kalktım.
Acaba okuldan çıktığımdan itibaren ne kadar zaman geçmişti?
Bizimkiler beni idare edebiliyor muydular?
Umarım bunu yapabiliyorlardır.
Derin düşüncelerimle, yola sessizce devam ettim. Kapişonum başımda olduğu için, her hangi bir yaratık ses çıkarmadığım sürece beni göremezdi.

Yolumuza sessizce devam ederken, birden arkamda bir kıpırtı hissettim.
Tam arkamı döndüğümde, bağırmamak için sağ elimi hızla ağzıma bastırdım.
Aynı yaratıklardan biri sinirlice, benim olduğum tarafı kokluyordu.
Sessizce yerimde kıpırdamadan durdum.
Bu lanet yaratıklardan bir kurtulamadım, gitti.

Anladığım üzere, koku alma duyuları avları yakında olduğunda çalışıyordu. Beni göremese de, kokumu yakınından alıyordu. Kokunun da nereden geldiğini bulamadığı için sinirleniyordu.

Yavaşça yürüyerek biraz uzağımda ki ağacın arkasına geçerek sırtımı ağaca yasladım. Arkam da etrafa dikkatle bakarak havayı kokluyordu.

Sessizce bu bölgeden uzaklaşmaya başladım.
Ondan biraz uzaklaşınca, duman torbalarından birini alarak yere fırlattım. Yakınımda olsalar bile, beni görememeleri için.

Torba patlayıp, dumanlar etrafı sardığı anda tüm gücümle koşmaya başladım. Öyle hızlı koşuyordum ki, yere düşersem bir çok kemiğimin kırılacağından emindim.
Ama tek şansım buydu.

Biraz daha koşunca, bir uçuruma varmıştım. Uçurumdan bakınca, orada bir kasaba olduğunu gördüm.
Başarmıştım!
Kasabayı bulmuştum.

Lily'e baktım.
"Hadi sen geri, evine dön küçüğüm."

Başını olumsuz salladı.

Seni yalnız bırakmak istemiyorum. Seninle geleceğim.

"Ama Sefta geri dönmeni söylemişti."

Biz yoldayken, ışıklarımla çoktan ona haber göndermiştim. Ben seninle buradan ayrılmak istiyorum. Hem, sen bana bir sahip bulursun. Ben seni bu halde bırakamam Flora. Çok güçlü olmasam da, seni koruyacağım.

Kara Çember BekçisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin