Bölüm 24 _ Geçmiş ve Gizem

72 9 10
                                    


Keyifli Okumalar~

Edward'ın sesine benziyordu adamın sesi.
Edward olabilir miydi o adam?
"Heyy, bu da ne?" diye bir ses duydum. Düşüncelerimden sıyrılarak tekrar onlara baktım.
"Bu bir tisapatit. Sahibsiz olması imkansız. Birisi bizi dinliyor!" diye bağırdı gizemli adam.
Muhafızlar gizemli adamın bağırmasıyla hemen dağıldılar ve Lucifer'ın sahibi olan salağı, 'beni' aramaya başladılar.
Bulamazlardı kii. Onlardan biraz uzaktım. Ve açıkcası ellerinde meşale bile olsa bu karanlıkta otların arasında olan bizi farkedeceklerini düşünmüyordum yaa.

Kafamı yanımdaki çocuklardan kaldırıp onlara bakacağım zaman, tam da ağızlarının içinde, önlerinde diz çökmüş vaziyye olduğumuzu farkettim.
Çığlığı bastım.

Ah bu egom ahhh
Edward'ın sesine sahip adam tepemde dikilmiş ateş saçan gözleri ile bana bakıyordu.
"Adam öldürmüşüm gibi bakıyorsunuz beyefendi. Darıldım Vallahiii" dedim şakaya vurarak.
Önümdeki soylu arkasındaki efendisinin sesi ile ona baktı.
"Bu kız ne saçmalıyor böyle?"
Soylu tekrar bana döndü.

"Sen bizi mi dinliyordun? Kimsin sen? Krala zarar vermen için kim gönderdi seni? Dökül!" deyip belinde olduğunu daha yeni farkettiğim kılıcını ben gözümü kırptığım müddet içinde çoktan kınından çıkarmış, boynuma bastırıyordu. Vallahi 1 santim yerimden kıpırdarsam, şah damarın şak diye giderdi.
Yutkundum.
"Anladığınız gibi değil beyefendi. Ben kimseye zarar vermek istemedim. Hali hazırda siz zararsız küçük çocuklarla bana bunu yapmak üzeresiniz"

Lafımla Edward'ın sesine sahip olan soylunun arkasındaki gizemli adam önümüze geldi.
Yüzünde siyah renkte kumaştan bir maske vardı. Sadece gözleri açıktaydı. Ama gözlerine bakamıyordum. Adamın o kadar karanlık enerjisi vardı ki... Ona bakmak imkansızdı. Bunu ben bile yapamıyordum.
Ki zaten, bakmak istesem bile gözleri hem hava çoktan karardığı için, hemde karanlık duman yüzünden gözükmüyordu. Yani ciddi ciddi adamın yüzünün önünde siyah duman vardı ve yüzünü gizliyordu. Hemde akşam olmasına rağmen. Bu adam her kimse, gece vakti bile yüzünü gizlemesine bakarsak, çok önemli biri olmalıydı.

Ama kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Hissettiğim bu'ydu.
Yanımdaki kızlar ağlamaya başlayınca, burada olduklarını hatırlamıştım.
Onlar da yeni farkediyor gibiydiler. Soylu çocukları görünce kılıcı hemen yerine saniyeler içerisinde yerleştirdi. Ama kuşkulu bakışları hala devam ediyordu.
Kral "Bu tisapatit'in sahibi kim?" diye emir verircesine soru sordu.
En nefret ettiğim şey

Bana emir verilmesi.

Kendimi zorla tutuyordum. O kimdi ki Karanlığın Prensesine emir veriyordu böyle? Hangi kral olursa olsun, gücü benimkisi ile boy ölçüşemezdi.
Ama şu an yanlış karar veremezdim. Luciferi ve çocukları korumam gerekiyordu. Bu yüzden usul usul cevap verdim.
"Sahibi benim."
Kral tekrar konuştu.
"Ona kolay kolay sahip olamazsın. Özellikle de böyle bir kasabada yaşayan biri olarak. Yalan söylemek kötü bir şeydir küçük kız ve cezasını başka yöneticilerden daha kötü şekilde veririm ben. Sen birine çalışıyorsun. O da bilgileri alman karşılığında onu sana verdi. Ve ya birisi seni onu alıp ona götürmen için kandırdı."
Başımı yerden kaldırdım.
"Yalan söylemiyorum. Asıl sizin söylediğiniz doğru değil."

Önümdeki soylu dişlerini sıkarak "Efendimize yalan söyleme cüreti ha?" dedi tıslarcasına.
Ona böyle hitap etmemi uyarıyordu yani. İlk defa bakışlarımı Kralın gözlerine sabitledim. Kendimi cesaretli göstermeye çalışıyordum

Umarım aptallık yapmıyorumdur

"Bakın yalan söylemiyorum. O özel hayvan benimdir. Ve ben kimseye çalışmıyorum. Sadece çocukları gezmeye çıkardım. Çocuklardan birini ormanda kaybettiğim için onu aramaya çıktım. Sonra sizinle olduğunu gördüm. Ben de yaklaşmaya cesaret edemedim. Yoksa sizi dinlemek değildi amacım" dedim hafif sinirle.

Kara Çember BekçisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin