Hikayenin temelleri yavaş yavaş atılıyor. Her bölüm de sorular cevap buluyor.
Okuyan birileri varsa TEŞEKKÜRLER!
Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen!
***
- "Hastalığı gittikçe ilerliyor. Bunu görüpte hiçbir şey yapamamak ağırıma gidiyor."
- "Ah, evet birde o konu var. Arya'nın bunu öğrenmemesi gerekiyor, lütfen."
Duyduğum seslerle ufak bir süre gözlerimi aralayıp neler olduğuna baktım. Annem yatağımın ucuna oturmuş telefonla konuşuyordu. Uyanmama rağmen kiminle ne hakkında konuştuğunu öğrenebilmek için gözlerimi kapatıp uyuyormuş gibi yaptım.
-"Hastahaneye gelmişlerdi."
Karşı taraf bağırmaya başlayınca annem üzgün olduğunu gösteren mırıltılar çıkardı. Neler oluyordu? Hastahaneye kim gelmişti ki?
Taburcu olduğum günden beri annemin telaşını ve asık suratını fark etmemek için aptal olmak gerekir. Karşıdaki kadın tekrar bağırıp birşeyler söyleyince annem;
-"Buna asla izin vermeyeceğim!" deyip telefonu kapattı.
Annemin son beş dakikadır tuttuğu göz yaşları yanağından süzülürken hıçkırıkları yükselmeye başladı. Yeni uyanmış gibi gözlerimi açıp;
-"Anne, ne oldu?" dediğimde annem gözlerini silip yataktan kalktı ve yüzüme bile bakamadan odadan çıktı.
Hastahanede ben uyurken neler olmuştu? O günden beri bu kadar düşünceli ve üzgün olması canımı acıtıyordu.Yatakta doğrulup ayaklarımı sarkıttıktan sonra aynanın karşısına geçtim. Hızlı bir şekilde kilo veriyordum. Midemdeki tümör sayesinde iştahsızlık başlamıştı ve gerçekten çok istesemde yemek yiyemiyordum.
Yanaklarım içine çökmüş, kol ve bacaklarım çubuk kraker gibi sallanıyordu. Kahverengi saçımda ara ara yaptığım sarı boyalar vardı ve az olduğu için çok göze batmıyordu. Siyah gözlerim olaya dahil olunca bütün ahenk dağılıyordu ya işte o da ayrı bir konu. Omzumun 2 karış altında biten saçlarımı yağdan arındırmak üzere duş alabilmek için banyoya ilerledim.
Şampuanla saçımı 3 kez yıkayıp vücudumu köpükledim ve son olarak sıcacık suyun köpükleri alıp götürmesine izin verdim. Saçlarımı durulayıp dolabın karşısına geçtim.
Önce iç çamaşırlarımı sonra da beyaz kazağımı ve siyah taytımı giyip saçlarımı topuz yaptım. Mutfağa gittiğimde annem kahvaltıyı hazırlıyor Almila da masaya oturmuş tüm yapay sevimliliğiyle anneme iltifatlar yağdırıyordu.
-"Bahar teyze bugün ne kadar... Hoşsun. Böyle bir tatlılık, bir sevimlilik, bir güzellik falan çok süpersin yani. Saçını sarıya falan mı boyattın renk gelmiş yüzüne maaşallah." sonunu uzatarak kurduğu cümleleri anlamaya çalışırken masaya oturup Almila'ya sorarcasına baktım.
Bana kaş göz yaparak birşey anlatmaya çalıştı ama anlamadım. Annem bıkkınlıkla çaylarımızı doldururken Almila'ya bakarak;
-"Almila. Saçım 3 senedir sarı. Yenimi fark ettin? Yine ne isteyeceksin kızım söyle çabuk." dedikten sonra yerine oturdu.
Annem Almila'yı artık kızı gibi gördüğünden her ağzına geleni söylüyordu ve Almila da onu annesi gibi gördüğünden hiçbir söylediğine kırılmıyordu. Almila yüzsüzlük yapıp konuşmaya başladı.
-"Bugün Arya ile birlikte dışarı çıkalım diyorum. Hem hava da alır. Olur mu?" dedikten sonra kedi gibi gözlerini kocaman açtı. Bumuydu yani izin almak için o kadar iltifatlar yağdırdığı şey.
Hahayd. Hasta olduğum için her izni alabildiğimi söylemiştim değil mi? Annem kısa bir an bana baktıktan sonra 'Olur' anlamında başını salladı ve kahvaltısına döndü.
Almila sevinçle el çırptıktan sonra bana bakıp göz kırptı ve bende 5 dakikadır çatalımda çevirdiğim salamı ağzıma atıp çayımdan yudumladım.
Bir anda annemin sabah telefonda ki konuşması aklıma gelince somurttum. Hastahaneye kim gelmişti ki? Neye asla izin vermeyecekti? Öğrenmemem gereken şey neydi? Konuştuğu kadın kimdi? Sesinin tizliğinden kadın olduğunu anlamıştım ama ne dediğini çözememiştim.
Beynime kazınmış söz geçiremediğim cümleler soru işaretleri şeklinde kafamda yer edinirken çatalımı hızla tabağımın kenarına bıraktım. Çıkan sesle irkilerek masadan kalkıp odama geçeceğim sırada Almila birşeyler olduğunu anlayıp peşimden geldi.
Yatağa oturdum ve ellerimle oynamaya başladım. Gözlerim sabit bir şekilde halıda kalırken Almila da yatağın ucuna oturdu. Bir de annem 'Hastalığı gittikçe ilerliyor' gibi bir cümle kurmuştu. Bunu zaten bildiğimden takılmamıştım. Almila endişeli gözlerle bana bakarken konuşmaya başladı.
-"Bir sorun mu var Arya?" Almila kalkmış kaşları ve hafif aralanmış dudaklarıyla bana bakıyordu.
-"Evet var. Annem birşeyler gizliyor. Bu sabah telefonda biriyle konuşuyordu..." deyip herşeyi en başından anlatmaya başladım. Almila'nın kaşları hafif çatılırken bana bakıyordu. Kaşları çatdığında hiç olmadığı kadar güzel oluyordu. Kahverengi dalgalı saçları, beyaz teni ve mavi gözeriyle... Tamam, kabul ediyorum Almila güzel bir kız. Ama konumuz bu değil. Almila biraz düşündükten sonra;
-"Evet, bende fark ettim. İstemediği birşeyler oluyor ve bunu bizden gizliyor." deyip bana hak verince mümkünmüş gibi omuzlarım tekrar çöktü.
Bir yanım Almila'nın birşey olmadığını, benim boşu boşuna telaş yaptığımı söylemesini isterken diğer yanımda birşeyler döndüğünün farkındaydı. Hayal kırıklığına uğrayıp ayağa kalktım ve Almila'nın bileğinden tutup kaldırdıktan sonra;
-"Hadi kalk gidelim." deyip peşimden sürüklemeye başladım. Tam çıkacağımız sırada annem yine o 'çok önemli' uyarılarını yaptı ve akşam yemeğinde evde olmamı söyleyip kapıyı kapattı.
Almila asansörden ben merdivenlerden inerken şu soruna bir çözüm bulmam gerektiğinin farkındaydım. Bunuda aklımdaki 'Yapılacaklar listesi' kısmına ekleyip bir köşeye fırlattım.
Sancım yüzünden yavaş yürüyorduk ve sık sık mola veriyorduk. Nedense içimde takip edildiğimize karşı şüphe duyan bir taraf vardı. Gölgemiz kadar yakın ve bir o kadarda uzak birinin bizi takip ettiğine inanıyordum. Şom ağızlılık yapmamak için bu düşünceyi aklımdan def ettim.
Tekrar ağrıların tahammül edemeyeceğim kadar fazla olmasını istemediğimden gayet kontrollü davranıyordum.
Alışveriş merkezine gittiğimizde vizyona giren yeni sinema filmi için Almila beni sürüklerken hiç ses çıkarmadan peşinden gitmeye karar verdim.Sinema Almila'nın ağlamaları ve benim sövmelerimle geçmişti ve Almila'nın mükemmel bulduğu filmde resmen ağzım açık horlayarak uyumuştum. Sinemadan çıktık ve Almila bize yemek almak için kuyruğa girdiğinde bende boş bulduğum bir masada oturup onu beklemeye başladım. Sancılarım, baş dönmelerim kazadan sonra daha da artmıştı.
Almila'yı beklerken sıkıldığım için telefonumu çıkarıp biraz zaman geçirdim ve tam cebime koyacağım sırada önümde bir karaltı belirdi.
Kafamı yavaşça kaldırıp önümde duran uzun boylu ve delici bakışlara sahip olan çocuğa baktığımda kısa bir an büyülensem de telefonumun çalma sesiyle kendime geldim. Annem arıyordu. Tam açacağım sırada tepemde dikilen ve beni yaklaşık 2 dakikadır büyüleyici gözleriyle süzen çocuk telefonu elimden sert bir şekilde çekerek cebine koydu.
Beynime sinyaller yeni gitmeye başlamış olacak ki tam ayaklandığım sırada adını bile bilmediğim çocuk bileğimden sıkıca tutup benide kendisiyle birlikte sürüklemeye başladı. Bağırıp, elinden kurtulma çabalarım sırtımda hissettiğim sivri uçlu aletle son buldu. Ağzım irilenmiş ve şok olmuş bir şekilde ona bakarken daha önce hiç duymadığım kadar sert bir ses tonuyla birlikte yüzüne iğrenç bir sırıtış ekledi ve 5 dakika içerisindeki ona olan tüm sempatimin üstüme yıkıldığını hissetim. Ve sonunda kelimeler dudağından dökülürken sırıtışı silinmişti.
-"Sus ve yürü, ufaklık."