1; Tanrı'nın unuttuğu sokak'

153 18 42
                                    



Tanrılar bizi dualarımızı kabul ederek cezalandırır.

-

Çığlık çığlığayım,haykırışlarım kulaklarımı tırmalayıp evsizlerin dahi uğramadığı bu boş sokakta yankılanıyor.

Evsizlerden beter halde değilim halbuki,ne işim var bu Tanrı'nın dahi unuttuğu sokakta?

Birini mi arıyorum?
Biri var mı?
Yoksa ben miyim yapbozun kayıp parçası?

Yıllar önce kaybettiğim o kişiyi mi arıyorum hâlâ...

Ah kafamın içi..yangın yeri...

Duvarlar yıkılıyor üzerime,ateşler boyumu aşmış,cehennemde miyim yoksa zihnimin içinde mi bilmem..

hayır,zihnim cehennem benim

Öyle demişti annem,düşünceler öldürürmüş insanı,bu yüzden ölmek istemiş defalarca.

Anılarım ancak acı bir tebessüme yol açıyor dudaklarımda.Dağılmış saçlarımı geriye doğru tarıyorum,kirli avuçlarım saçlarıma eşlik ediyor ki bilirsin ne denli titiz olduğumu.

Ruhumdan daha temiz olan ellerimi açıyorum göğe,annemi duymadın ama beni duyarsın diye ümit ediyorum.

Görmüyor musun ne halde olduğumu?
Daha da dibe batamam anlamıyor musun?

Tanrı,şayet ordaysan al beni yanına...

Tökezliyorum sokak lambalarının dahi zar zor aydınlattığı taşlı yolda.Saat kaç bilmiyorum,tek bir araba geçmiyor ya da yaşam belirtisi gösterecek hiçbir şey yok etrafımda.Evler lanetli gibi bomboş.Hasta zihnim kırık camlarda yansımalarıma şahit oluyor.

Halbuki yansımalar görecek kadar içmedim ve en az 3 tane sakinleştirici aldığıma yemin edebilirim.

Dedim ya,kontrolümü kaybederek bu lanet sokağa girdiğim gece;

Ne arıyordum bilmiyordum ama onu buldum.

18 Haziran,
Tökezlediğim ve bir kaç adımda toparladım dediğim vakit dizlerim üzerine düştüm.
Normalde olsa kalkıp yürümeye devam edecek olan ben o gece bir şey oldu da kalkamadım o yerden.

Ya günahlarımın ağırlığı çöktü omuzlarıma,ya da düşüncelerimden kaldıramadım kafamı,zira öyle ağır geldi ki avuçlarımı yasladım ilk soğuk betona,ardından dik tutmakta zorlandığım başımı.

Bir şeyler bir hayli yanlıştı ya da eksik.

Düştüğüm yerde bulunan kırık bira şişelerini kestirdim gözüme,sanki elime onlarca minik parçası batmamış gibi aç gözlü bir şekilde koca bir parça aldım avuçlarım arasına.

Tanrıya açtığım avuçlarım kanla kaplıydı şimdi.

"artık beni hiç kabul etmeyeceksin değil mi?"

kırgın ve birazda yakınırcasına sordum,cevabını alamadım fakat yinede sordum..

Zaten insanlar hep cevabı olmayan sorular sormaz mıydı?

Kaldırıma yasladım avucumda cam barındırmadığım kolumu,gözüm sokağın kenarına atılmış bir parça elbiseye ilişti.
Bu mahalle hakkında bazı şeyler duymuştum,öyle hastalıklıydı ki bir sürü çocuk ölmüştü bu sefalete ayak uyduramayıp.

Acı bir gülümseme yer edindi dudaklarımda,herkesin acısını almak isterdim.Çocukların canı yanmasın,yok yere bu hayattan gitmesinler isterdim.Çünkü onlar değil ben gibiler hak ediyordu bu dünyadan gitmeyi.

Delibal / TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin