•1•

8.6K 299 53
                                    

Lucas'ın karakolda gezerek önüne gelen dosyaları okuduğu sıradan günlerden biriydi. Küçüklüğünden beri gizemleri çözmenin cazibesine karşı koyamamış ve sonrasında da, hayatına dedektif olarak devam etmişti. Şu an ise işinde bir numara olmaya adaydı.

Sondaki dosyanın üstünde yazan 'sıradışı' ifadesini görünce istemsizce gülümsedi ve incelemeye başladı. Tahmin ettiği gibi, onlardan biri yine kendine hakim olamamış ve kurbanını saklamak konusunda da acemice davranmıştı. İnsanlar ise bunu gizemi çözülememiş, gizemli bir cinayet olarak nitelemişti.

Oysa Lucas biliyordu ki böyle bir cinayet ancak kendi gibi vampir kanı taşıyan biri tarafından işlenebilirdi. Fotoğrafları incelediğinde bu düşüncesi doğrulandı. Kurbanın boynunda oldukça derin bir ısırılma izi ve morluk vardı. Çoğu zaman insanların kitaplarda tasfir ettiği gibi iki nokta şeklinde olmazdı zaten vampir ısırığı, çoğu şeyin hayal ettiklerine yakın bile olmaması gibi.

Bizden biri, diye düşündü tekrardan. Şu karakolda geçirdiği bir kaç yılda kaç kere kendisi gibi vampir olan ya da farklı kanlar -kurtadam, cadı, büyücü gibi- taşıyan varlıkla uğraşmıştı? Bu ifadeyi kaç kere içten içe dile getirmişti? Sayısını hatırlamıyordu.

Bazen vicdan azabı çekiyordu. Çünkü bir aile ağlayarak geldiğinde ve küçük çocuklarının arkalarında iz bırakmadan kaçırıldığını söylediğinde, bunu bir insanın yaptığını düşünecek kadar iyimser oluyordu. Halbuki Lucas daha olay mahalline gitmeden anlıyordu ki, o küçük çocuk ya bir kurtadamın akşam yemeği, ya bir vampirin bir kaç ay kan torbası olarak kullanacağı kölesi, ya da bir cadının deney faresi olmak üzere kaybolmuştu.

Yine de işini layığıyla, pes etmeden yapıyordu ve insanların gerçek olduğuna inanmadığı varlıkların işlediği cinayetleri olabildiğince ört bas ediyordu çünkü eğer insanlar gerçek olduklarını anlarsa, onların yaşayacakları çok daha kötü olur biliyordu.

İçerisi normalde olduğundan daha serindi, ama ürpertiyle hafifçe titrediğinde, bunun sebebinin bu olmadığını biliyordu. Bunu şu aralar sıkça yaşamaktaydı.

Tam o anda, arkasında adım sesleri duymaya başladı ve birinin elini omzuna koyduğunu hissetti. Yavaşça arkasına döndü.

"Ben de her yerde seni arıyordum," dedi iş ortağı Chris. Yüzünde ciddi bir ifade vardı ve bu alışılmadık bir şeydi. Çünkü Chris bir insan olmasına rağmen insan olmak için bile fazla ciddiyetsiz olan biriydi.

"Neden? Ne oldu ki?" dedi Lucas yüzünü dikkatle analiz ederken.

"Sana çok önemli bir dosya vermem lazım, bu ay bu şekilde işlenen dördüncü cinayet bu."

Merakla dosyayı eline aldı ve göz atmaya başladı. 26 Eylül tarihinde evinde ölü bulunan, Jeff Hamilton isimli bir adamla ilgiliydi. Yetkililer ve savcı ölüm sebebi olarak nefessiz kalmasını göstermişti. Otopsi raporunda da bir gözünde kanama olması, damarlarının patlaması ve akciğerlerinin şişmesi bunu doğrulamıştı.

Ama asıl olay bu değildi, olay; boynuna eşit seviyede baskı uygulanarak öldürülmüş olmasıydı ve bunu ancak bir yılan yapabilirdi. Bir piton, ya da anakonda.

Diğer dosyalara baktığında, değişen tek şey kurbanların ismiydi. Sürekli aynı şekilde öldürülmüşlerdi. Ve bu cinayetleri işleyen her kimse Lucas'ın aşina olduğu bir canlı değildi. Bambaşka bir şey olmalıydı.

Aceleyle masasına yürüdü ve bilgisayarını açıp kurbanları araştırmaya başladı. Normalde, olayların nasıl olduğunu bilirdi ama şimdi hiç bir fikri yoktu ve korkunç bir panik içerisindeydi.

Ayrıca, kurbanların çok fazla ortak yönü yoktu. Dikkat çeken iki ortak özellik taşıyorlardı: H.C. diye geçen bir şirkette çalışmaları ve kan gruplarının aynı olması: A Rh-.

Sandalyesinde arkaya yaslandı ve gerginlikle ortağı Chris'e baktı. Genç adam da endişeliydi, dudaklarını kemiriyordu.

"Nereden başlayacağız?" diye sordu garip bir sesle.

"Her zamanki gibi, olay mahalline giderek tabi ki." dedi Lucas paltosunu üstüne geçirirken. Ardından telefonunu ve cüzdanını paltosunun cebine attı ve hızlı adımlarla yürüyerek çıktı. Chris de arkasından geldi.

Yol boyunca sohbet ettiler ama ikisinin de tatsız olduğu oldukça belliydi. Sonra araba, Jeff denilen adamın adresinin önünde durdu ve eve yürümeye başladılar. Lucas daha önce bulunan bulgulara baktığında, bir topuklu ayakkabı izinin etrafında yılan izine benzer bir iz fark etti. Bunu diğerleri de fark etmiş olmalıydı ki, patologlar inceleme yapıyordu. Ne yazık ki bu bir şey ifade etmeyecekti çünkü yılanların sıkça deri değiştirdiği bir dönemdeydiler. Ellerine geçen tek bilgi, yılanın piton olma ihtimaliydi.

Sonra içeri girdiler, hiç bir şeye dokunulmamıştı. Cinayet alt katta işlenmiş olduğundan odak orayaydı. Yine de Lucas, vampir olmanın ona kattığı şeylerden biri olarak yukarı kattan gelen tuhaf kokuyu alabilmişti. Onun için bile oldukça zor olmuştu, belki ortağı bir kurtadam olsaydı her şey çok daha kolay olurdu.

Kurtadam demişken, aldığı koku hem kurtadamlara has bir şeydi hem değildi. Bu karnına kramp girmesine sebep olurken yukarı çıktı. Burada da her şey normal gibiydi ama duvarın bir tanesinde çok ince pençe izleri vardı.

Yavaşça oraya ilerledi ve dokunmadan incelemeye başladı. Normal bir canlıya ait olamayacak kadar tuhaf, kurtadamlara ait olamayacak kadar ince bir izdi.

Bu iş giderek tuhaflaşıyordu ve Connor daha önce hiç görmediği bir şeyle karşı karşıyaydı. Elinde ise ufacık bir bilgi dahi yok gibiydi.

Bu sırada aşağıda gürültü koptu, Lucas aceleyle çekilip aşağıya indi. Polisler birbiriyle hararetli bir şekilde konuşurken Chris bir köşede dudaklarını yolarak bunu izliyordu. Sonra ona yaklaşan Lucas'a döndü.

"Buralara yakın bir yerden yardım çığlığı duyuldu," diye açıkladı. Lucas başka birinin oraya gidip potansiyel katili görme ihtimalinden bile nefret etmişti.

"Ben giderim!" diye bağırdı ve herkesi görmezden gelip arabasına bindi. Tüm hızıyla koşsa bundan çok daha çabuk bir şekilde varabilirdi ama şu an böyle bir şansı yoktu. Söz konusu eve kadar tam gaz sürdü. Sonra arabadan apar topar indi ve aralık kapıdan içeri daldı.

Diğer arabaların sirenleri de uzaktan duyuluyordu.

İçeriye girer girmez ilk evde gördüğü manzaranın aynısıyla karşılaştı. Duvarlarda ilerleyen pençe izleri mutfağa kadar gidiyordu ve hemen önünde de 'HC' şeklini alıp kayboluyordu.

Hala değişik seslerin geldiği mutfağa vardığında ise gördüğü şey.. korkunçtu. Dev sayılabilecek bir piton hala debelenmekte olan ev sahibini sıkıştırıyordu. Biraz Sonra çıkan sesler de kırılan kemiklere aitti.

Aceleyle tabancasını çekti ve etrafa hızlı bir bakış attıktan sonra yılana doğrulttu, ne yapması gerektiğini pek bilmiyordu. Yıllardır pek çok şeyle karşılaşmıştı: cadılar, vampirler, kurtadamlar, seri katiller, sapıklar, ruh hastaları ve niceleri. Fakat devasa bir piton bunlardan biri değildi.

En sonunda ateş etmeye karar verdi ve yılanın pullu derisine iki el ateş etti.

MELEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin