Sabahın ilk ışıklarıyla geldiğim sığınağıma, kulübeme artık farklı bir gözle bakıyordum. Ben burada birçok şey yaşayan tek insan değildim. Burası sadece benim değildi. Burası hayatları bir felaketle kesişen insanların sığınağıydı. Christina ve Blackway ailesi ile ilgili daha çok şey bilmek istiyorum ama bir yandan anlamsız geliyor. Bu saatten sonra ne değişecekti? Gerçek annem babam ölmüş, ablam benimle ortada kalmış. İstemediği bir aileye dahil olup aşık olduğu için öldürülmüş. Ne anlamı vardı? Akrabalarım, eğer varsa, beni önemsese ablamı öldüren aileye evlatlık gitmeme izin verir miydi? Yoksa Blackwayler Stonelar gibi ahlaki değerlerden yoksun muydu? Ne olursa olsun. Her iki ailede bana istediğimi veremezdi demek ki. Çocukluğumu düşünüyorum, babamı, beni sevişini, eğitimime verdiği önemi. Hepsi vicdan azabı mıydı? Beni gerçekten sevmiş miydi? Önemsiz sorular aslında. Cevabını asla bulamayacağım, bulsamda hayatımda değişiklik yapmayacak gerçekler. O yüzden kaldığım yerden devam, bildiğim gibi yaşamaya devam. İşte güzel bir uyku, acıtan sorular, boşveriş ve devam etme kararı. Çocukken de oyuncaklarım kırılınca bu yöntemi kullanırdım. İşe yaradığı sürece mantıksız olmasının ne önemi vardı? Kapı çalındı. Ander merak etmiş olmalı. Kapıya gittim ve açtım. Gelen Thomas'tı. Şu an da en son görmek istediğim kişi.
-"Miss Stone eğer izin verirseniz sizinle konuşmak istediğim bir konu var." Şimdi olmaz.
-"Açıkcası konuşacak havada değilim, yanlış anlamazsanız başka zaman konuşmamız daha uygun olur." Yine öyle bakmaya başladı. Sıcak ama sanki beni görmeyen. Yüzümden başka şeyler hatırlayan o bakış.
-"Israr ediyorum? Ander'le konuştum. Gerçeği bildiğinizi biliyorum." Ander'le artık eski yakınlığının kalmadığını düşünmüştüm , halbuki bunu bile konuşacak kadar yakınmışlar. Ander'in bana yansıtmadığı birşey daha.
-"Buyrun." Şöminenin karşısındaki sandalyelerden birine oturdum. O da karşıma oturdu.
-"O geceyi ve sonrasını bir de benden dinleyin istedim." Gözleri dolmaya başladı. Onun için herşeyi bu kadar net hatırlamak zor olmalıydı. Benim için bile bu kadar zorken onu hayal edemiyorum.
-"Bekçiler herkesi götürürken Ander beni kulübeye getirdi. Daha içeri girmeden ağlama sesinizi duymaya başlamıştık. Beni yanınıza bıraktı ve en kısa zamanda döneceğini söyleyip gitti. Çok korkmuştum. Dehşete düşmüştüm. Babam birini vurmuştu. O an sürekli gözümde tekrar tekrar yaşanıyordu. Frederick amca, babanız, dizlerinin üstünde bomboş bir şekilde yerdeki kadına bakıyordu. Sanırım bir tür kriz geçiriyordu. Sonra babam kadına yaklaştı. Kucağına aldı ve çılgınlar gibi ağlamaya başladı. O kadar kontrolsüz ağlıyordu ki o sesleri bazen hala duyuyor gibi oluyorum. Kucağındaki kadının saçları kanla ıslanmıştı. Saçlarındaki kan yerdeki biriken kana damlıyordu. Bende bir ara ağlamaya başladım. Ne zaman başladım ya da ne zaman ağlamayı bıraktım hatırlamıyorum. Sonra bir anda ağlama sesinizi yeniden duymaya başlayınca irkildim. Yüzümdeki yaşları silip yanınıza geldim. Daha önce bebek görmemiştim, nasıl susturulur bilmiyordum. Baş ucunuzda biberon vardı içinde süt benzeri birşey vardı. Onu içirdim, susup uykuya daldınız. Sonra beşiğinizi sallayarak ağlamaya başladım. Ander gelene kadar ağladım. Gelip beni size bakarken gördüğünde yüzünde rahatlamış bir ifade vardı. Geride aç bir bebek bırakıp gittiği için telaşlanmıştı elbette. Bu kulübede o gece siz ve ben kimsesiz kaldık. Hayatta bize bakan insanların aldığı yanlış karar o gece herkesin hayatını değiştirdi." Derin bir nefes aldı. Benden daha zor bir hayat yaşamıştı, gözlerinde görebiliyordum, anlamadığım bir şekilde beni seviyordu. Gözlerinde bu da vardı. İçimde mantıksız bir öfkeyle bakıyordum ona, babası hiç tanımadığım ablamı öldürmüştü. Bunun için en son suçlanması gereken kişi oydu evet ama engelleyemiyordum bu duyguyu.
-"Neden bana karşı bir sıcaklık hissediyorsunuz? Neden bana bazen böyle bakıyorsunuz?" Anlık bir şaşırdı ama hemen toparladı.
-"Bakışlarımla sizi rahatsız etmek istememiştim. Beni affedin. Ben o gece ve sonrasındaki 2 sene boyunca sizinle hayata tutundum. Size bakmak , sizinle ilgilenmek benim tek amacımdı. Benim için bir nevi evcil hayvanımdınız. Bu dediğimi yanlış anlamayın. Benim birçok evcil hayvanım oldu. Hayvanları çok severim." Saçmalıyordu, farkındaydı o yüzden sustu. Ne desem bilmiyorum. Kalbini kırmak istemiyorum ama bana olan bu gereksiz ilgisi beni çok rahatsız ediyor.
-"Babam ablanıza gerçekten aşıktı." İşte bardağı taşıran son damla.
-"Yeter! Acınıza, yaşadıklarınıza saygım sonsuz. Bu olayda masum olanlar biziz. Ama haddinizi aşmayın. Aşkından ablamı öldürdü deyip olayı kapatalım mı yani? Onca yaşanan şeyi unutalım mı? Evlatlık olarak başkalarının hayatına dahil olmak için acınası çabamı boş mu vereyim? Herkesin hayatında kendime yer açmaya çalışırken gün gün nasıl içimde birşeyleri kaybettiğimi unutayım? Neden çünkü babanız büyük aşıktı!?" Çıldırmıştım. Bu hayatı seçmemiştim. Gerçeği öğrendiğimden beri tek düşündüğüm ablamla daha güzel bir hayatımın olabilme ihtimaliydi. Ve bunu hep aklımda bir yere hapsetmeye çalıştım. Ta ki kulübeye gelip beni bulana kadar. Boşverecektim herşeyi. Ne diye kazıyordu ki yaralarımı? Kimdi? Ne istiyordu benden?
Şok içinde bana bakıyordu. Rengi solmuş, gözleri yeniden yaşarmıştı.
-"Bende yatılı okullarda sizden farksız bir hayat yaşamadım. Acı yarıştırmıyorum ancak anlatacaklarımı, gerçeği bilmek istemiyorsanız siz bilirsiniz." Bir hışımla kalkıp kulübeyi terk etti. Ağlamaya başladım. Suçu yoktu ama ben olmasını istedim. Biri suçlu olursa daha kolay iyileşebilirdim. Benimle iyileşmek istediğini görebiliyorum ama ben yaralarımı kimseye göstermeden büyüdüm , şimdide göstermek istemiyordum. O da böyle büyümüştü ama bana yaralarını göstermek istiyordu. Neden? Biz birbirimize teselli olamazdık. Babasının benim sahip olduğum aileyi elimden aldığı gerçeğini kabullenmedim ki. Bunların hepsini anlayacak yeteri kadar zamanı olmuş ama benim olmadı. Ben sadece herkes beni rahat bıraksın istiyorum. Destek beklemiyorum. Yalnız yaşamayı biliyorum. Yalnız ölmeyi tercih ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KULÜBE
General Fiction"Kimsenin hayatında öncelikli insan olmadım. Kimse için vazgeçilmez, ilk akla gelen olmadım. Beni çok kişi sevdi ama 'ilk' hiçbir zaman olmadım. Şimdi karşımda beni ilk yapmak isteyen biri var. Bana bakıyor. İlk defa yürüdüğümde onun elini tutmuştum...