Ev her zamankinden daha can sıkıcı. Kate'in akıl almaz ilgi çekme taktikleri ve karşılık vermeyen hatta artık ona nezaket bile göstermeyen nişanlısının tavırlarıyla yaşamak cehennem gibi. Thomas değişik bir adam. Aklı başında gibi ama Kate'e olan davranış şekli insanı rahatsız ediyor. Tamam Kate bazen hakediyor ama bu denli bir isteksizlikle neden evlenmeyi kabul etti, neden burada,neden hala burada? Arada sadece Anderle konuşuyor.Evde karşılaştığımızda başıyla selam veriyor bana, zaten konuşmasını tercih etmem açıkcası. Kate'in Anderle olan ilişkisini kıskanması yeterli geliyor, listeye eklenmeye hiç niyetim yok. Ayrıca bu kurabiye hikayesi ile ilgili Ander'in kaçamak tavırları iyice merakımı arttırdı. Birkaç defa konuşmaya çalıştım ama hep bir bahane ile kaçtı benden. İlk karşılaşmada hatırlamıyor sanmıştım meğer hatırlamayı istememiş. Bu durum canımı sıkıyor çünkü Anderle çocukluğumdan beri sır yok politikasına dayalı bir ilişkimiz var. Herşeyimi bilir. Bende onun herşeyini bildiğimi sanırdım.
Ama artık sabrım kalmadı, bu yüzden herkesin odasına çekildiği bir gece Ander'in kapısının altından bir not attım odasına: "Verandada buluşalım."
On dakika kadar sonra geldi. Masada önümde iki fincan çay ile oturuyordum. Gece çaylarımız gelenekseldi. Ander ne konuşacağımı bildiği için memnuniyetsiz bir yüz ifadesiyle karşıma oturdu.
-"Evet dinliyorum."
-"Ne?"
-"Bence ne demek istediğimi ve ne bilmek istediğimi anladın. Nedir bu kurabiye meselesi? Benden saklayacak kadar ne var?"
-"Senden saklamak için değil sadece hatırlamak istemediğim bir mesele." Tam tahmin ettiğim gibi.
-"Gelmiş kurabiye yemiş gitmiş bir çocuktan daha fazlası ne?" İç çekerek anlatmaya başladı.
-"Thomas'ın babası George Stone, aynı baban gibi bir adamdı. Stone ailesinde aklı başında, entellektüel,görgüsüz olmayan iki adam hem akraba hem can dostuydu.Sen gelmeden , Thomas doğmadan önce hiç ayrılmayan ikiliydi. George Stone inanılmaz bir zekaya sahip ama aynı zamanda çok gururlu bir adamdı. Sevdiği bir kadın vardı. Çok sevdiği herşeyden herkesten önemli olan , mütevazi bir ailede yetişmiş, güzel bir kadın: Christina Blackway. O zamanlar Stone ailesi gibi güçlü ve karakter eksikliği olan bir aileden uzak durmayı tercih etti. George Stone gibi gururlu bir adam kendinden daha gururlu bir kadın bulmuştu yani. Ama o kadın onu istemiyordu. Sonra Kate doğdu. Kate 3 yaşlarında iken bir öğretmen arayışı başladığı sırada baban Christina Blackway'i buldu. Dolgun bir maaşla onu eve öğretmen olarak aldı. Tabi baban George Stone'un Christina Blackway'e aşık olduğunu bilmiyordu. George reddedilmenin verdiği gurur acısıyla bundan en yakın arkadaşına bahsetmedi. Baban Miss Blackway'i en yakın arkadaşının imkansız aşkı olarak değil evindeki öğretmen olarak tanıdı. Bu sırada enfeksiyondan Kate'in annesini kaybettik. Baban için çok zor günlerdi ve en büyük destekçisi Miss Blackway'di. Aradan 1 yıl kadar geçti. Miss Blackway babana aşık oldu. Baban onun duygularına karşılık vermedi. Bu konuşmanın yaşandığı gece görevi nedeniyle 1.5 yıldır arkadaşını ziyarete gelmeyen George Stone o gece geldi. Konuşmalardan ikisinin aşk yaşadığını düşündü ya da düşünmek istedi bilmiyorum. Büyük bir kavga çıktı. Baban kavganın nedenini bile anlayamadı. Miss Blackway , George Stone'u görünce şok oldu. Kavga sırasında George Stone kendisini kaybetti.Silahını çıkardı babana ateş edecekken Miss Blackway araya girdi ve öldü. Hayatımda hiçkimsenin yüzünde o gece George Stone'nun yüzünde gördüğüm acı ifadesini görmedim. Hayatta en sevdiği insanı öldürmüştü. Onun cansız bedenini kucağına alıp bekçiler gelene kadar hıçkırarak ağladı.O gece ağlayan biri daha vardı. Bir köşede 8-9 yaşlarında babasının kopyası olan bir erkek çocuk: Thomas. Herşeyi görmüş ve çok korkmuştu. Küçük yaşta annesini kaybettikten sonra zavallı çocuk büyük sıkıntılar yaşamıştı ve üstüne bu olay yaşandı. George Stone'u, babanı ve cesedi götürdüler. Çok uzatmayayım. Baban da George Stone 'da uzun süre kafayı yedi. Bu sürede yaklaşık 2 sene kadar aşağıdaki kulübede Thomas'a ben baktım. Bir gece yine ansızın George Stone geldi ve Thomas'ı aldı gitti , sende o sıralarda evlat edinildin. Baban herşeyi mektupla George Stone'a anlatsada George Stone'un umrunda olmadı. Babanı suçlamadı ama yaşadığı acıyla hayattan tamamen koptu. Thomas yatılı okullarda büyüdü. Babası ölünce eve döndü. Yani ona zamanında göz kulak olduğum için bana minnettar ama ne o ne ben o zamanları hatırlamak istemeyiz , konuşmakta istemeyiz."
Tam anlamıyla şok oldum. Ne diyeceğimi bilmeden bir süre bakakaldım. Bu evde biri öldürülmüş ve iki arkadaşın hayatı sonsuza kadar değişmişti. Çok acı bir olaydı ve her anına tanık olan bir çocuk vardı bir de. Thomas yaşadıklarına bakılırsa en az yara ile kurtulmuştu. Belki de bunun en büyük sebebi Ander'di.
-"Peki bu kıyametin ortasında ben neden evlat edinildim?" Ander'in gözlerinden ürkütücü birşey geçti.
-"Baban bu hikayeyi sen büyünce anlatacaktı ama fırsat olmadı. Bana bıraktığı vasiyetten biri buydu. Bende düğünden sonra anlatırım diye düşünmüştüm. Sen Miss Blackway'in o dönemdeki hayattaki tek akrabası, kardeşiydin. Annen ileri yaşta seni doğurdu. Doğumda öldü. Miss Blackway babanın iş teklifini sana bakabilmek için kabul etti. Sende kulübede bakılıyordun. Baban bu ölümden kendini sorumlu tuttu. Seni evlat edindi. Ablan gibi olman için seni resimle,kitapla yetiştirdi."
Hikayenin bu kısmı beni daha çok şok etti. Benim ablam bu evde ölmüştü. Benim yüzümden geldiği bu evde canını ve kardeşini bıraktı. Aşık olduğu için ölmüştü. Ona aşık olan adama aşık olmadığı için ölmüştü. Thomas'ın babası onu kaza da olsa öldürmüştü. Onun hakkında çok şey bilmek istiyordum ama bu gece değil önce bunları sindirmem lazım.
-"Thomas benim kim olduğumu biliyor mu?" Bildiğini o an anladım. Günlerdir bana sıcak sıcak bakan o adamın bakışlarını şimdi anladım. Her ne kadar ilk geldiğinde belli etmese de.
-"Seni çok severdi. Sen ilk kez onun elini tutarak yürüdün.Ve evet biliyor.Baban ona mektup yazdı. Hukuk fakültesinde okurken ben mektubu gönderdim. Ne yaşadığını bilmeye hakkı vardı. Babası konuşmayı, yaşamayı bırakmıştı."
Ne demeliyim bilmiyorum. Suçlayacak kimse yok ama suçlayacak birini arıyorum sanki.Birinde suç olsun ki içimdekileri ona kusup kaldığım yerden devam edeyim.Thomas ve ben bu kaderden yaralı kurtulan ama yaralarının farkına varamayacak kadar küçük iki çocuk olarak büyüdük. Thomas'ı hiç hatırlamıyorum o dönemden. Ve kulübe. Benim sığınağım. Her üzüldüğümde , canım yandığında, yalnız kaldığımda gittiğim yuvam. Benim hayatım orada başlamış. Ben bu eve evlatlık olarak gelmemişim. Geldiğim için evlatlık alınmışım. Ander'e tek kelime etmeden masadan kalktım. Odama gitmeliydim. Uyumalıydım. Her zaman beni aşan , beni boğan bir durumda yaptığım gibi uyuyup kendime gelmeliyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KULÜBE
Fiksi Umum"Kimsenin hayatında öncelikli insan olmadım. Kimse için vazgeçilmez, ilk akla gelen olmadım. Beni çok kişi sevdi ama 'ilk' hiçbir zaman olmadım. Şimdi karşımda beni ilk yapmak isteyen biri var. Bana bakıyor. İlk defa yürüdüğümde onun elini tutmuştum...