Bölüm 1: ilk

33 2 2
                                    


Yağmur yağarken resim çizmeyi seviyorum. Odamda kendi dünyamdayım. Mum ışığı her zaman yeterli gelmesede karalıyorum bir şey. Olmak istediğim yer, olmak istediğim kişi...Birlikte olmak istediğim biri? Yok. Hayatımdakilerden fayda görmedim. Daha fazla insana gerek yok. Ben bir evde hizmetçi-evlatlık karışımı birşeyim. Beni evlat edinen adam , bence babam, 5 yıl önce öldü. İlk zamanlar çok yalnız ve acı içindeydim. Artık daha iyi sayılırım. Bana resim çizmeyi öğretti. Daha doğrusu resim çizerek bir süre hayattan uzaklaşmayı, kendimi dinlemeyi. Emekli askerdi. Eski, güçlü,statülü, bilgili, saygı duyulan biriydi. Beni herkes onun kızı olarak bilsede evdeki asıl kızı beni hizmetçi olarak gördü hep. Saygısızlık olarak değil ama evlat edinmeyi anlayacak kapasitesi olmayan, soyadına birşey eklemenin gereksiz olduğuna inanan, görmek istedi tek şeyin aynadaki yansıması olan babasıyla alakasız bir kızdı. Beni hiç kıskanmadı. Hiç kötü davranmadı. Parası ve yeni kıyafetleri olduğu sürece hiçkimseyi ve hiçbirşeyi umusamayan biri. Evde kendisi dışında herkesin dediğini yapmasına inanan bir yaşam felsefesi var. Kısaca zararsız bir aptal. İnsanın bazen kafasına birşey atası gelsede idare ediyoruz. Yaşlı kahya Ander evdeki tek akıllı insan. Diğeri ben diğeri aptal. Baba öldükten sonra eve de bize de o baktı. Hala da bakmaya devam ediyor. En favori kızı benim. Diğer aptal yani Kate'e zor tahammül ettiğini biliyorum. Zaten kim tahammül edebilir ki? 21 yaşına girdiği için evlenmek üzere olması evdeki en büyük umudumuz. Evlilik sınırı 21 denmiş , kim demiş kim bilir? Ama 21i geçerseniz, benim neyseki 3 yılım var yoksa ne yapardım, evde kalırsınız. Hayatta hiç değeriniz olmaz falan filan. Baba böyle düşünmezdi. Zaten olsaydı Kate 21inde asla evlenemezdi. Hele ki doğru düzgün bir sanat kültürü olmadan. Kİtap bile okumazdı. Neyseki kutsal adam , bizi ondan kurtaracak şanlı şovalye, o bedbaht yarın ilk görüş için geliyor. Ama Kate'e sorsanız ona çoktan büyük bir aşk besliyor. Hiç görmemiş olması hiç önemli değildi elbette. Avukatmış , çok güzelmiş falan falan. Aynı zamanda uzaktan kuzen. Mİras yabancıya gitmesin yani. Ben doğuştan yabancı olduğum için benim açımdan tehlike yok. Yağmur azaldı. Keşke biraz daha yağsaydı. Üstteki odadan aşk şarkıları böğüren Kate'i duymak zorunda kalmadan uyusam iyi olacak. Tabi mümkünse.


-"Günaydın Ander. Bence kahvaltı hazırlığını bu kadar abartma şovalye dün gece ki yağmur yüzünden öğlene anca yetişir."


-"Ama zevkle yapıyorum. Bizi kurtaracağı kişiyi düşününce ona en mükemmel kahvaltıyı hazırlamalıyım." Gülmeye başladık. Ander çok kolay biri. Hem var hem yok. İstediğim herkes olabilen biri. Baş başa yalnız yaşayacağımız günlere az kalması ikimizi de heyecanlandırıyor.


-"Anastasiaaaa??? Saçım yapılacak. Gözlerime ne olmuş böyle? Sevgili nişanlım beni böyle görmemeli.Ne talihsiz biriyim. Başıma gelene bak." Malesef bizimki uyandı. Anderle aynı anda göz devirirken mutfaktan çıkıp odasına gittim.


-"Beni beğenmeyecek. Nasıl iğrenç görünüyorum.Baksana bana? Benle evlenmeyecek."İtiraf etmek gerekirse çok güzeldi. Sarı saç, iri mavi göz, yuvarlak hatlar. Erkeklerin hep dikkatini çekerdi. Ama güzel olduğu kadar aptal olmasa bence mükemmel biri olabilirdi.


-"Beğenir."


-"Sadece bunu söylüyorsun? Benim hayatım bitmek üzere. Ablan için daha çok üzülmelisin." Abla mı? Gerçekten üzülmüş olmalı.

 
-"Yani henüz gelmedi. Belli ki gecikecek. O zamana kadar gözlerin düzelir. Saçını da yaparız. Yeşil elbisenide giyersin. Ve sorun bitti."


-"Haklısın yeşil elbisem herşeyi halleder." Bazen şövalyeye üzülüyorum. Müstakbel karısı bulup bulabileceği en zeki insan.


Büyük amcamız , ki benden nefret ettiğini için eve gelmeyen, onları onlardan habersiz nişanladı. Şövalye ne düşünüyor bilmiyorum, ama mirasın büyüklüğü düşünülürse memnundur, Kate hayatının aşkını bulmuş gibi davranıyor.

 
Nihayet Kate hazır olduğunda kahvaltıya oturduk. Nişanlısını öve öve bitiremediği bir kahvaltı daha. 1 yıldır nişanlı olmasına rağmen ilk defa bugün göreceği adamı, mektuplaşmadılar bile yani şövalye cevap vermedi, sanki yıllardır tanıyormuşçasına anlatıyor. Aslında adama değil evlilik fikrine aşık oldu. Bunun ne kadar içi boş bir durum olduğunu göremeyecek kadar aptal olduğu için mutlu olabiliyor.


Akşamüstü oldu. Kapı çalındı. Şöminenin başından kalkarken Kate sevinç çığlığı atınca elimdeki kitabı düşürdüm. İşte o an bu an. Kitabı kafasına atmalıyım. Ander ne düşündüğümü bildiği için gülerek bakıyor. Kate kapıda biriyle nefes almadan konuşuyor. İçeri girdiler. İtiraf etmek gerekirse yakışıklıydı. Kate zevkten dört köşeydi. Yanında taşıyabileceği, hava atabileceği biriydi. Kate'den daha şimdiden sıkılmış gibiydi. Bu arada Kate artık neyden bahsediyorsa ondan bahsetmeye devam ediyordu. Kate'le zar zor göz göze gelmesi , pek ilgi göstermemesi dikkatimi çekmişti. Sonra bana baktı. Başıyla selam verdikten sonra:


-"Miss Stone , kaybınız için çok üzgünüm." En azından nazik.


-"Ben Thomas George Stone. Uzaktan akrabayız aslında ama hiç görüşmedik." Benle akraba değilsin. Yanında dikkatini çekmeye çalışan yavru köpekle akrabasın.


-"Teşekkür ederiz Mr Stone, Anderle tanışın lütfen."


-"Anderle tanışıyoruz zaten ama beni hatırlamaz." Bunu söylerken hafif gülümsedi. Ander'in kafası karışmış bir ifadesi vardı.


-"Küçükken babam beni buraya getirmişti, Ander'in kurabiyesinden tatmıştım." Ander'in kurabiyesi meşhurdur. Tadı cennet gibidir. Ander hatırlmasa da hatırlıyormuş gibi gülümsedi.


-"Bugünde o kurabiyeden yaptım, size çayla ikram etmekten mutluluk duyarım Mr Stone."


-"Thomas de lütfen." Ander'e karşı bir yakınlığı vardı. Sanki bu hikaye kurabiyeden daha fazlası gibi.

Bu kadar süre sessiz kalmayı başarması mucize olan Kate:
-"Sevgilim çayımızı verandada içelim." Adamı bir saattir bile tanımıyor ama sevgilim diyor.

 
-"Nasıl isterseniz Miss Stone." Ander'e olan yakınlığının en ufak bir kısmını bile Kate'e göstermiyor oluşu ilginçti. Sanırım sevmedi. Zaten sevmesine de gerek yok , neticede miras evliliği olacak.


Çay içerken neredeyse hiç sohbet olmadı. Kate boşluk doldurmaya çalışsa da işe yaramadı. Mr Stone hiç karşılık vermedi. Sonrasında akşam yemeğinde yorgun olmasından ötürü bize eşlik edemeyeceğini için özür dileyerek odasına çıktı. Açıkçası şaşırtıcı bir gündü. Hiç böyle beklemiyordum. Elbette biraz aklı başındaysa Kate gibi aşkından ölmüyor olması lazımdı ama bu denli Kate kayıtsız kalması da şaşırtıcı, çünkü ne olursa olsun gerçekten karşısında güzel bir kadın vardı ve nişanlısıydı. Zaten sarı saç-yeşil gözdü, Kate sarı saç-mavi göz, doğal olarak sarı saç yüksek sosyetesinden iki ideal insandı. Kim bilir belki de Kate'in şansına aklı başında biri denk geldi. Ama ne olursa olsun bugün Kate 'i memnun etmedi, onu biraz tanıdıysam bu işi savaşa çevirecek, tabi kendini rezil ederek.

KULÜBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin