💩8💩

13 3 16
                                    

"Daha önce hiç uçağa bindin mi Ziya?"

Ziya'nın iki kısımlı BDSM'in üçüncü kısmını yaşadığını fark etmesi pek uzun sürmedi. Sangwoo ona korkuyla bakmasına fırsat vermeden kendisini havada gevşek pipi gibi sallanırken bulmuştu. Çaresizce boynundaki ipe asılarak nefes almaya çalışıyordu ancak kaslı avize çok kaslıydı, onu asla bırakmıyordu.

"Uçuyorsun Ziyaaa!" diye bağırdı Sangwoo delirmiş bir halde attığı kahkalarla.

"Çi-Çiftliğinde Sangwoo Daddymiiin." dedi Ziya, beynine oksijen gitmiyordu muhtemelen.

Sıçtığını fark edip unuttuktan sonra tekrar fark etmesi için Sangwoo'nun yere bıraktığı bıçağı gözünün önüne getirmesi gerekmişti. Ziya tekrardan kurtulmak için çırpınmaya başladı. Birden boynunun sol tarafında hissettiği acıyla gözleri kocaman açıldı. Sangwoo'nun yüzündeki damlalar kırmızı takım elbisesiyle uyumluydu. Ziya böyle ölmeyi beklemiyordu. Sangwoo'nun yanında ölmek isterken düşündüğü şey bu değildi.

Çaresiz çırpınışlarıyla Sangwoo'nun kafasına bir tekme attı ve ne yaptığını fark edince dehşetle ona baktı. Sangwoo'nun ifadesi donmuştu. Ziya'nın gözlerinde eskiden gördüğü bakış geri gelmiş gibiydi. Sangwoo'ya yayın gelmişti sanki. Ancak doğru gördüğünden emin olamadan oksijensizliğin yarattığı karanlık ona özlemle sarıldı.

<>

Ertesi sabah Ziya bunların gerçekten yaşanıp yaşanmadığını bilmiyordu. Sanki hepsi bir rüyaydı ama boynundaki acı ve bandajlar tersini kanıtlıyordu. O sırada telefonuna bir mesaj geldi.

"Yarın sabah hazır ol."

Sangwoo ona yarın sabah Albert'in yanına gideceklerini söylemişti ama Ziya yine de korkmaktan kendini alamıyordu. Albert'in nerede yaşadığını bulma konusu ise aklından tamamen çıkmıştı. Neyse, son dakikaya bırakmak tercih değil yaşam biçimiydi. Tüm dikkatini camın dışındaki saman çöpüne vererek odaklanmaya çalışıyordu. Gözlerini dakikalarca saman çöpünden ayırmadan Anewliz'i kullanmaya çalıştı. İşe yaramıyordu. Başını salladı. Sangwoo'ya Albert'in nerede yaşadığını bulamadığını söylerse Sangwoo'nun anteni yine kopar mıydı acaba? Tekrar denemeliydi. Bu sefer odasındaki halıya uzanıp tüm dikkatini bembeyaz tavanına verdi. Sonuçta en alakasız soruları oradayken sıçıyordu. Bakışlarıyla bir şeyler parçalansaydı artık evinin tavanı olmayacaktı. Ama bu sefer işe yaramıştı.

Dağlarla çevrili bir göl ve gölün ortasındaki adada bir otel.

Otelin içini göremiyordu ama Albert'in orada olduğundan emindi. Anewliz'le öğrendiği bir bilgiyi unutup unutmayacağından emin değildi ve böyle bir şey olursa sıçardı. Sangwoo'ya otelin konumunu gönderdi. Sangwoo ona cevap olarak sadece "👍🏻" atmıştı. Ziya telefonu kenara koyup halıdan kalkmaya çalıştı ama halı maviydi ve çok güzeldi. Hem başının altına yastık da almıştı. Hava da sıcaktı ve üşütecek kıvamda değildi. Sadece halıda yatmak istiyordu. Sonra birdenbire aklına bir şey takıldı.

"Oha lan irademiz... Bir saniye tilkiler nasıl ses çıkarıyor?!"

Sonra bula bula bunu mu buldun yani diye suçlayarak tavanına baktı. Tavanı ona orta parmak çekmişti. Ziya havaya doğru yankılanan bir nah çekecekken halısı beline sarıldı ve onu sakinleştirdi. Ziya ise halısına önce kırmızı takım elbise giymesini söyleyecekti ki 1 IQ olduğu için halıda uyuyakaldı.

Ertesi sabah erkenden camiinin önünde hazır bekliyordu. Kısa bir süre sonra kırmızı takım elbisesiyle Sangwoo da çıktı. Artık hazırdılar. Ancak göle nasıl gideceklerini bilmiyorlardı. Ziya kargocu bir arkadaşı olduğunu söyledi, insan da taşıyorlardı. 10 dakika sonra kargocu yanlarına indiğinde Sangwoo döne döne uçarak dağıtım yapan bu kargocuyu tanıdığını fark etti. Nasıl unutabilirdi ki? Neyse ki işini çok iyi yapan bir kargocuydu, onları tam olarak Albert'in yaşadığı otelin önüne bıraktı ve geldiği gibi saçmalayarak geri döndü.

Sonunda oradaydılar, kendilerine ne olacağına dair hiçbir fikirleri yoktu. Sangwoo öne geçip kapıyı açtı ve kendinden emin bir şekilde otelin holüne doğru ilerledi. Ziya da hemen peşinden onu takip ediyordu. Sangwoo onlara yaklaşan sert ve yavaş adım seslerini duyunca durdu ve karşılarından gelen kahverengi takım elbiseli, cin gibi gülümseyen maskeyi suratına sike sike oturtmuş adama baktı.

"Ben de sizi bekliyordum." dedi Albert gülerek.

Cami Halında Yatır Beni, Çatır Çutur Sik Beni (Ziya Selçuk x Sangwoo AU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin