Bölüm: 3

67 46 30
                                    

"Keşke su ruhlardaki kiri de temizleyebilseydi, belki insanlar kötü olmayı bırakırlardı"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Keşke su ruhlardaki kiri de temizleyebilseydi, belki insanlar kötü olmayı bırakırlardı"


Batın son kez iğneyi derimden geçirdiğinde, acıdan dişlerimi sıkmama rağmen hiçbir tepki vermiyor, mimiksiz bir yüzle, sadece kaşlarımı çatarak yaptığı işi izliyordum.

Batın, dikme işini bitirip, ipe düğümleri attıktan sonra makas yardımı ile ipi kesti ve diktiği bölgeye bandaj yapıştırdı.

İşi bittiğinde ceketimi aldım, kollarımdan geçirdim ve ceketin önünü açık bırakarak arkama yaslandım.

Buraya kadar her şey hallolmuştu, ekipçe anlaştığımız gibi kimsenin takip etmesine izin vermeden şelaleye kadar ulaşmıştım. Geriye kalan tek şey beklemekti, ekibimin gelmesini beklemekti, yani en zor olanı...

Yarım saat önce bardaktan boşalırcasına yağan yağmur, artık sadece çiseliyordu. Sonbahar yağmuru diye düşündüm ve camın üstündeki akmamış yağmur damlalarına baktım. Kolumdaki acı yaram dikilmiş olmasına rağmen hiç eksilmeden yerini koruyordu.

Bu acı bana karnından yaralanmış olan Earl'ı hatırlattı. Acaba ona ne olmuştu? Tek başına ormanda sağ kalabilmiş miydi? Veya biri ile birlikte mi gitmişti?

Earl annesi Türk ajanı, babası Amerikan ajanı olan bir Türk ajanıydı. Melez bir siyahi olmasına rağmen diğer melezlerden daha siyahtı. O da benim gibi küçüklüğünden beri ajan olmak için yetiştirilmiş gerçekten çok iyi bir ajandı.

Benden kat ve kat daha iyi olması içime su serpse bile yaralı olması beni huzursuz hissettiriyordu.

O an keşke 2'li gruplara ayrılsaydık diye düşündüm. Böylelikle birbirimizi koruyabilir ve yaralanma riskimizi azaltabilirdik. Toplu olarak kaçmak zor olsa bile ikili gruplar eşliğinde kaçabilirdik. Tabi birimiz yanlız kalacaktı, ama ben yanlız olmayı seve seve kabul ederdim.

Kafamdaki tüm düşünceleri bir kenara attım. Kötü düşünmek istemiyordum, çünkü biraz daha düşünürsem kalkıp ormana geri dönecektim.

Sağ elimi saçımdaki tokaya uzatarak tokayı çekip çıkardım ve saçlarımın özgürce omuzlarıma düşmesine izin verdim.

Sıkıca bağladığım saçlarım yüzünden başımda oluşan ağrı rahatlarken parmaklarımı saçlarımın arasına aldırdım ve başımdaki ağrının daha da rahatlamasını sağladım.

Önce Batın'ın burnundan çıkardığı sesle gülmesini duydum hemen ardından da kelimelerini sıraladı "Filmlerdeki gibi bedenini uyuşturup, rahatlatması için sana verebileceğim bir viskim yok malesef, bunun için özür dilerim"

Saçlarımın arasına parmaklarımı daldırmam ile otomatik olarak kapanan gözlerim, Batın'ın cümlesi ile tekrar açıldı ve ona döndü, samimi bir şekilde gülümseyerek bana bakıyordu.

Ehvenişer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin