G5

29 2 0
                                    

Bedenim burdaydı, onun tam karşısında. O yürüyor, ben olduğum yerde duruyordum ama sanki aradaki kısacık mesafe bitmiyordu. Gözleri gözlerimdeydi ama gözleri ruhsuzdu. Bana bakarken içimi göreceğinden endişelenirdim hep. Ama sanki beni görmüyordu. Uras Batı'ya ne olmuştu?

Yanımdan geçtiğinde gözlerimi kapatıp açtım ve tekrar arkama baktım. Gidiyordu. Gözleri bendeydi ama sanki tanımıyormuş gibi geçip gitmişti. Ellerimdeki bira poşeti boşluğa düştüğümden elimden kayıp yere düşmüş olsa da umursamadan Uras'ın peşinden ilerledim.

"Uras!" diye bağırdım peşinden ilerlerken. "Uras, dursana!" Tekelin az ilerisindeydi, durdu. Arkasını dönmemiş olsa da durdu. Onun durduğunu görünce adımlarımı hızlandırdım.

"Hemşire?" Demir'in sesini duymuş olsam da varlığını yok sayarak önümde duran adama doğru koşarcasına yürüdüm.

"Uras?" dedim yanına ulaştığımda. Gözlerini tekrar bana çevirmedi. Hep parlak olan elalarının parlaklığı bitmişti. Boş bakışları ıssız sokakta dolaşıyordu.

"Ne zaman geldin buraya?"

"Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum." Sesi, üşütmüştü. Sesi beni her zaman ısıtan adam o güzel dudaklarını araladığı an, bütün vücudum üşümüştü. Beni tanımamış mıydı? Tanımasa cevap da vermezdi. Tanımasa onu nerden tanıdığımı sorgulamaz mıydı? Ben ilk kez onu anlamıyordum.

"İlgilendirmese sormazdım."

Arkadan yaklaşmakta olan Demir'in adım seslerini duyuyordum. Neden buraya yaklaştığını merak ediyor olsam da bakışlarımı Uras Batı'dan ayırmadım. Hala hiçbir şey olmamış gibi yanımda duruyor ama asla yüzüme bakmıyor, asla benimle ilgilenmiyordu.

"Senin sorunun ne?" Sert çıkan sesime karşı dudağının kenarı kıvrıldı. "Asıl senin sorunun ne?" Gerilmiş vücudunu bana çevirdi. "Buraya geldiğimi görünce mi geldim aklına? Şimdi mi fark ettin beni?"

"Saçmalıyorsun." Gözlerimi gözleriyle birleştirmek için üstün bir çaba harcıyordum ama onun umrunda değildi.

"Sana atabileceğim her adımı atmıştım." Elini göğüs kafesinin soluna koydu. Bir zamanlar tam o noktaya başımı koyup kalp atışlarını dinleyecek kadar yakındım ona. Şimdi, şimdi karşındayken bile uzak hissediyordum. "Artık burası devre dışı. Bu şehre sen varsın diye gelmedim."

"Unut o zaman beni." Omuzlarımı dikleştirip baktım bana asla bakmayan gözlerine.

Unut beni.

Çünkü sen söylemiştin, insan unuttuğuyla tekrar tanışabilir.

"Beni görüp konuşmaya çalışan sendin." O kadar umursamaz davranıyordu ki, bir an yanındaki varlığımı sorguladım. Gerçekten burda mıydım?

Demir birkaç adım arkamızda durmayı bırakmış tekele geri dönüyordu. Şu an burda olan şeylere hiçbir şekilde anlam veremiyordum. Uras Batı'ya verecek herhangi bir cevabım da yoktu. Kurduğu cümleye göre beni çoktan unutmuştu. Beni unuttuğu için mi tanımıyormuş gibi davranmıştı? Peki bir anda Demir'in ve Uras Batı'nın aylardır yaşadığım mahallede ortaya çıkması ne anlama geliyordu?

"Adını bile unutacağım." dedim sessizce. Mevzu onun duyup duymaması değildi. Hala bedeni yanımdaydı. Ama ruhu benden çok uzaklardaydı. İşte o yüzden kalabalık yapmak istemedim yalnız ruhunun yanında usulca arkamı dönüp bir adım attığımda gözlerim dolu dolu olmuştu.

"İnsan unuttuğuyla tekrar tanışabilir." dedim kendi kendime.

"İnsan unuttuğuyla tekrar tanışabilir." dedi o da sessizce. Dolu gözlerime inat ince dudaklarımda bir gülümseme oluştu. Sırt sırta duruyorduk. Aynı cümleyi kurmuştuk. Aynı acı var mıydı kalplerimizde? Ona karşı herhangi bir hissim kalmadığına emindim aslında. Sadece onu düşünüyordum. Çünkü onu reddedersem gençliğimi de reddederdim. O vardı, gençliğimin en güzel yıllarında o hep benim yanı başımdaydı. Hala yerde duran biralara takıldı gözüm. Bütün dengem nasıl da alt üst olmuştu bir anda.

Gök'yüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin