Episode 3.

366 27 31
                                    

Uyandığım zaman dün yaşadığım şafak operasyonunu yaşadım. Tanrım, cidden mi?
Kalkar kalkmaz kapı kırılırcasına açıldı. Kuina geldi odaya.

"Chishiya seni görmek istiyor." Ow my goodness! Bay doktor beni mi görmek istiyor.. Güzel birşeyler olmalı heralde.
"Neden?" İçimde ki mutluluğu dışa vurmadan konuştum. Kuina, "Bilmiyorum. Bana seni çağırmamı söyledi." dedi ve odadan çıktı. Peşinden gidecektim lakin böyle paçoz bir halde gidemezdim. Hızla üzerimi değiştirip saçlarımı düzelttim. Maskara ve rujumu sürüp odadan çıktım.
Unuttuğum birşey var..
Bu doktor, nerede olabilir?

Aklıma ilk gelen yere, çatıya gittiğim zaman orada duruyorlardı. Baby boy ve doktor.

Güler yüzle yanlarına gittim. Doktor bana doğru döndü, göz teması kurdu. "Geleceğini düşünmemiştim." Sahte bir gülme attım ortaya. "Neden gelmeyecekmişim? Konu ben isem, gelirim." Anladığına dair mimikler oluştu yüzünde. Ardından sahile, yani arkasına döndü. "Bunu diyeceğimi düşünmüştüm, yardımına ihtiyacım var." Başımı yana yatırdım, anladığım için. "Yeni gelenler, Arısu ve Yuzuha. Onları denemek istiyorum."

"Hangi anlamda?" Terbiyesiz bir soruydu, sorum. Doktor bana döndü ve cidden bunu söyleyip söylemediğimi anlamaya çalıştı.

"Yani demek istediğim. Onların bizlere sadık olup olmadığını mı öğrenmek istiyorsun?" Doktor başını salladı. Konuşacağı sırada araya girdim. "O zaman siz ikiniz bu olayda teksiniz gençler. Ben, işin içinde benim kârlı olacağım bir olay yoksa o olaya dahil olmam. Ayrıca, onları test etmek sizin gibilere düşmez. Toplantılara geliyorsun diye artı olarak, doktorsun diye çokta önemli birisi değilsin. Bye." Arkamı döndüm ve hızlı adımlarla ilerledim.

"Şapkacı öldü." Hızlı adımlarım aniden durdu. Bir uçurumun kenarında gibiyim.. Kalbim de durdu, adımlarımla beraber. Nefesim kesildi. Ne demek 'şapkacı öldü'! Aniden doktora döndüm. Hızlı adımlarla yanına giderken yüzümde hem şaşkın hemde korkmuş bir ifade vardı. Doktor'un ceketinin yakalarından sıkıca tuttum. "Ne demek öldü! Nasıl öldü!? Ölmüş olamaz!" Doktor ellerini kaldırdı, yüz ifadesi 'temas etme' demek istiyordu. Yavaşça ellerimi çektim ve tekrar sordum. "Nasıl öldü."

"Bizde bilmiyoruz."

Ağabeyimin yanında, şapkacının cesedinin başındaydım. Üzülmüyorum aslında. Rol.
Neden üzüleyim ki? İnsanları kullanıp gerçek dünyaya dönmeye çalışan bir adet salak için. Ama yinede insanları inandırmalıyım.

"Peki, yeni 1 numara kim olacak?" Mira çok meraklıydı herhalde. Herkes birbirine baktı ardından 2 numara konuştu. "Ben olacağım. 2 numarayım sonuçta." "Hah! Çokta öyle düşünme, güce göre 1 numara seçiyoruz. O yüzden Patronumuz olacak." Dedi Niragi. Bakışlarım ağabeyime döndüğü zaman o sadece şapkacıya bakıyordu.

Kimse cevap vermedi. "Güce göre mi?" Dedim Niragi'ye dönerken. Başını salladı ve yanıma geldi. "Bir sorun mu var?"

Ellerimi belime koydum ve iddalaşır gibi cevap verdim. "Evet. Bir sorun var." Ellerimi iki yana açtım ve odadakileri gösterdim. "Buradaki herkes benim ağabeyimden daha güçlü olduğumu biliyor. Öyle değil mi?" Ardından ağabeyime baktım.

"Eğer güce göre 1 numara oluyorsak.. Yeni bir numara ben olmalıyım. Öyle değil mi?

Ağabeyim bana baktı, ardından Niragi'ye baktı. "Kes sesini Yoshiko." Tekrar şapkacıya döndü. "Bir numara ben olacağım." "Komiksiniz."

Dedim ve kapıya doğru yol aldım. Samura önümü kesti. Elindeki katanası onu korkunç yapmak yerine komik yapıyordu. Hiçbir mimik hareket ettirmeden gözlerine baktım. Arkamda duran ağabeyime baktı ardından kenara geçti.
Odadan çıktım, kapıdan çıkar çıkmaz sertçe kapattım ve derin bir nefes aldım.

Haklıydım bence. Her konuda haklıyımdır ben. Her konuda.
Her. Konuda. Ben. Haklıyım.

Kapının karşısındaki camın önüne gittim ve kapıya döndüm. Sırtımı cama yasladım, ellerimi önümde birleştirdim. Kafamı omuzuma yasladım ve ağabeyimin odadan çıkmasını bekledim.

Birkaç dakika içinde odadan çıktılar. Ellerimi göğüs hizamda birleştirerek ağabeyimin yanında yürümeye başladım. "Eee, bir numara oldun mu bari?" İğneleyici ve kıskanç ses tonuma karşılık ağabeyim cevap vermedi. Olmuş.

Hak eden kişi bendim. Ben.
Benim hakkımdı. Şapkacıdan öncede, sonrada.. Bir numara her zaman ben olmalıydım.

Ağabeylerimin gittiği yöne karşılık doktoru, baby boyu, cesur çocuğu ve dağcının kızını gördüm. Bu dörtlü nereye gidiyor? İçim içimi yerken gözümün onlarda kaldığını fark ettim. Hemen önüme döndüm.

"Ben hemen geliyorum." Gideceğim sırada Samura ve Niragi önümü kesti. "Doktoruna mı gidiyorsun?" Niragi dilini bir yılan gibi çıkartıp konuşmuştu. Hiç beklemediği birşey yapmak istedim aniden.

Dilinde ki piercingi öptüm.
Çok utanç verici değil mi? Benim için değil. Karşımda ki kişinin afallamasını sağladım. "Hasta değilim, henüz." Diyerek aralarından geçtim gittim.

'Kasanın şifresini öğrenme' toplantısının ardından dağıldık. Ağabeyim şifreyi bakarken afallamış, doktor ise onun mimiklerinin her zerresini incelemişti. Ayrılmanın ardından gizlice doktoru takip etmiş ve nereye gittiğini bulmaya yakınlaşmıştım.

Doktor girmek üzere olduğu odanın tam önünde durdu. Eyvah.
Hiçbirşey yokmuş gibi, yakalanmamak amacı ile düz ilerledim. Doktorun arkasından geçip gidiyordum, adımı söylemeseydi. "İki dakikan var mı?" Olduğum yerde durdum. Omuzumun üstünden ona baktım ardından tam olarak ona döndüm. "Bir sorun mu var?"

Doktor yanıma geldi. "Sana söyledim. 'Yenileri denemek istiyorum' diye." Yüzümde 'Eee ben ne yapayım' diye haykıran bir ifade vardı. Doktor hemen devam etti. "Sen olsan da olmasan da şimdi onu yapacağım." Güldüm. "Bolşans, doktor. Umarım senin hain olduğunu anlamazlar." Boş gözlerle bana bakarken devam etti. "Yapmamakta kararlı mısın? Eğlenceli olabilir." "Kararlıyım."

Doktor anladığını söyleyip gitti. Bende ağabeyimin yanına gittim. Ağabeyimin yeni bir numara olacağını açıklama vaktiydi. Bulunduğumuz yerin hemen sol üst kolonlarının orada doktor duruyordu. Elinde bir telsiz vardı. Planını işliyor olsa gerek.

Doktor yanımıza gelip cesur çocuğu ve dağcının kızını şikayet etti. Ağabeyim ve tayfası hemen şapkacının odasına doğru gittiler. Bende peşlerinden gittim. Bu çocuklar düşündüğümden daha aptallarmış.

Odaya girdiğimiz zaman cesur çocuk korkmuştu. Normal.

Niragi ve yancılardan birisi cesur çocuğu korkuturken arkadada dağcının kızını tutuyorlardı. Doktor elinde telsizini tutuyordu. Hain doktor.

Niragi silahı ile cesur çocuğa adeta tokat atıyor, dağcının kızının bağırmasını sağlıyordu. Ağabeyim hiçbirşey söylemeden geyik tablosuna bakıyordu. Gözlerim hemen doktora kaydı. Oda ağabeyimin baktığı yere bakıyordu.

Şimdi anladım amacını! Aklımda resmen bir ampul yandı.
Doktorun asıl amacı yeni gelenleri denemek değil. Kasadaki kartları almaktı. KAHPE!

Doktor ona baktığımı fark ettiği zaman bakışlarımı ondan ayırmadım. Ama o ayırdı. Yakalandın.

Uzun zaman oldu bölüm atamadım. Bu olay yüzünden so sorry.

Bu bölümü beğendiniz mi?

Anyways.
Bye!

Militantlı -ChishiyaxReader-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin