Dinler misin 2 / Bölüm 8

5.8K 373 84
                                    

2 / Bölüm 8: Başka Bir Yavru

Masanın dört kenarına yerleştiğimizde Tuna ve adının Buket olduğunu öğrendiğim kadın tam karşımdalardı. Kadın pek oralı olmasa da Tuna'nın bakışlarındaki ilgi yüreğimin tam orta yerine oturmuştu. Her an ağlayacakmış gibi hissediyordum. Boğazım düğüm düğümdü.

"Sen dağıt Hazan." Batu'nun sesiyle irkildim. Hemen ardından titreyen ellerimle taşları dağıtmaya başladım.

"Nasıl oynayacağız şimdi?" diye sordu Buket. "Birazcık bilgisiz kaldım aranızda."

"Bak şimdi." dedi Tuna incitmekten korkarmış gibi naif bir sesle. "Aynı renkte farklı sayıları yan yana dizebilirsin veya farklı renkte aynı sayıları." Buket'in önündeki taşlardan kırmızı yedi, sekiz ve dokuzu alıp dizdi Tuna. "Bunların yanına kırmızı on, on bir, on iki... şeklinde ekleyebilirsin." Taşların arasından sarı, mavi, kırmızı ve siyah beşleri aldı bu kez. "Ya da dediğim gibi bu şekilde de dizebilirsin. Taşlarının puan edebilmesi için dizdiğin taş gruplarında en az üç taş olması gerekiyor. Dizdiğin taşların toplamı 101 ettiğinde açabilirsin taşlarını. Daha sonra da elindeki taşlardan kurtulmaya çalışacaksın zaten. Benim nasıl oynadığımı izle şimdi. Hemen öğrenirsin." Yaptığı konuşma gözlerimi doldurdu. Tam iki sene önce bana da yapmıştı aynısını. Titrek bir nefes vererek önümdeki taşlara çevirdim bakışlarımı. Gözyaşlarımın fark edilmesinden korktuğumdan başım eğikti. Oyun başladı. Bitene kadar tek kelime çıkmadı ağzımdan. Tuna, Batu, Selen ve hatta Buket arasında dönen sohbet bir kulağımdan girip ötekinden çıkıyordu. Bedenim buradaydı ancak zihnim her şeyden bağımsız gibiydi.

"Hazan, uyuma, senin sıran."

"Ben kendimi pek hissetmiyorum. Benim yerime Buket oynasa olur mu? Eve gitmek istiyorum."

"Tek başına mı gideceksin Hazan?" diye sordu Selen. "Olmaz öyle şey."

"Lütfen Selen."

"Bekle, birlikte gideriz."

"Siz takılın. Taksiye biner giderim ben." Batu ve Selen daha fazla ısrar etmediler. Tuna zaten ağzını açıp tek kelime etmemişti. Usulca yerimden kalkıp sessizce ayrıldım yanlarından. Tutmaktan canımın yandığı gözyaşlarımı sonunda özgür bırakıp taksi durağına doğru yola koyuldum.

Onca özgüvensizliğimin içinde bana o kadar iyi geldin ki. Siyah beyaz hayatıma renk kattın. Ben senin sayende bir insanı koşulsuz şartsız sevebilmeyi öğrendim. Büyümeyi öğrendim. Yanı başımda olan sana o kadar özlem doluyum ki. Bir o kadar da seviyorum seni. İçimden sürekli sana yazmak geliyor, sürekli mesajlarımızı okuyorum, ağlıyorum... Gidişin çok ağır geldi bana. Gittin ve dönmedin. İki yabancıyız, bir zamanlar herkesten iyi tanırdın beni. Sıkıca sarılmak isteyip sarılamıyorum artık sana. Anlatmak istediğim çok fazla şey var ama anlatamıyorum. O kadar güzel gülüyorsun ki... Gülümsemenden öpmek istiyorum. Sensizlik çok zor. En ufak şeylere bile ağlıyorum şu sıralar, kimseye belli etmek istemesem de çok canım yanıyor. Yokluğun da yakıyor canımı. Varlığın ve yokluğunun bir olması çok daha zor. Eski anılarımıza sığınıyorum. Şarkılarda anıyorum seni. Her rüyamdasın, her dalgınlığımdasın. Zihninin derinliklerine sakladığın beni ve anılarımızı bul Tuna. İnan bana çok ihtiyacım var sana.

Eve girdiğimde duvarda asılı olan kocaman resmimiz yüzümde kırgın bir gülümseme oluşturdu. Bu fotoğraf çekilirken ne çok eğlenmiştik. Kahkahalarımız kulaklarımda yankılanıyordu.

"Tuna!"

"Ama böyle olmaz Hazan. Kendini bana bırakmıyorsun."

"Herkes bize bakıyor."

Dinler misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin