seonghwa küçüğünden bu sözleri duyduğunda göğsüne saplanan ağrıya engel olamamıştı. bunu beklemiyordu, görmesini de tabii. ne yapacağını şaşırıp olduğu yere çöktü ve san gibi o da ağlamaya başladı. san'ın hıçkırıklarına hwa'nınkiler de karışınca ortam iyice dokunaklı olmuştu. belki bir saat, birbirlerine bakmadan ağladılar. seonghwa'nın cebinden çıkardığı sigarayı yakmasıyla san ona döndü:
"içme."
"canım yanıyor."
"bunu bana mı söylüyorsun?"
seonghwa söylediğinin bencilce olduğunu fark ettikten sonra san'ının gözlerine baktı. kan çanağına dönmüş gözleri görmesiyle sigarasından bir nefes çekti. san ayağa kalkıp seonghwa'nın kenara bıraktığı paketten bir sigara çıkarıp paketin yanında duran çakmakla yaktı. daha sonra telefonunu da alıp evden ayrıldı. seonghwa tek başına kaldığında daha beter ağlamaya başlamıştı. bebeğini üzmek istememişti. elbette bu küçük bir durum değildi, evliydi.
seonghwa birkaç dakika sonra kendine gelip hemen eşyalarını topladı ve anahtarı kapıda bırakmış olan san'ın peşinden, anahtarı unutmayarak gitti. göz yaşlarını bileğiyle silip koşarak her yerde onu aramaya başladı. bir yandan da ezbere bildiği numarasını tuşlayarak telefon ediyordu. ama san yok olmuş gibiydi. hiçbir yerde yoktu. seonghwa korkuyla, san'ın arkadaşı yeosang'ı aradı. eli kolu uzundu, bulması zor olmamıştı ve olur da gerekir diye kaydetmişti. telefon ikinci çalışta açıldı.
"alo?"
"merhaba yeosang."
"kimsiniz?"
"ben seonghwa. san diye bir arkadaşın var değil mi?"
telefonun diğer tarafından bir süre ses gelmemişti. seonghwa boğazını temizleyip yeniden konuştu.
"uzun hikaye, gelecekte anlatacak bir zaman bulurum. sadece san yanında mı?"
"evet yanımda. artık onun peşini bırak seonghwa. senin yüzünden ne halde olduğunu tahmin bile edemezsin. karının yanına dön."
"yeo-"
telefon kapanmıştı. seonghwa birkaç telefon ederek yeosang'ın ev adresini öğrendikten sonra kapısının önüne gitti. kapıyı açmayacağını bilse de aklına başka bir şey gelmemişti. kapıya tıkladıktan sonra ses çıkarmadan saklandı. istediği gibi, kapıyı san açmıştı. seonghwa'yı beklemediği için şaşırsa da refleksle kapıyı kapatmaya çalıştı. seonghwa kolaylıkla içeri girdi ve san'a sıkıca sarıldı. san'ın küçük yumruklarının hiçbir acısı yoktu. belli ki güçsüzdü, en azından seonghwa'ya karşı.
"beni bırak seonghwa. dayanamıyorum. tanrım, evlisin ve benimle oynaşıyorsun. orospu gibi mi görünüyordum o siktiğimin kafesine geldiğinde? ben çok kır-"
sözünü kesen seonghwa'nın etli dudaklarıydı. ikisi de perişandı, seonghwa öpücüğü alevlendirmeyip sadece dudaklarını bastırdıktan sonra yavaşça ayrıldı.
"yemin ederim, yemin ederim ondan ayrılacağım san. aylardır aklımdaki tek kişi sensin. yemin ediyorum ki onun yüzünü görmemek için eve uğramıyorum bile. sevgilim, ondan boşanacağım ama küçük bir engel daha var."
san seonghwa'nın kollarından kurtulmadan önce devam etmesi için ufak bir ses çıkardı, soru sorar gibi.
"bir kızım var san."
---
özlediniz mi beni 🥺 ben sizi özledim vallahi billahi kurban olurum bir sürü mesaj yorum gelip durdu yeni bölüm için!! daha sık bölüm atmaya çalışacağım söz veriyorum.
bir önceki bölüm gereken oyu aldıktan sonra bile yazamadım kusura bakmayın. hepinizi ayrı özledim çuk fazla 😩
hayalet okuyucu olmayın lutfn :(
20 oy desem gelir miii? 💕💕💕💕 öpüldünüz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i want you, daddy. 親 sanhwa
Fanfictionseonghwa ortama girdiği an, kediciği olacak kişiyi gözüne kestirmişti.