yara, kesildiğinde değil kabuk tutmaya çalıştıkça acır. çok derin değildir belki kesiği, belki kanamamıştır belki teğet geçmiştir. fakat küçücük o sıyrık bile yakar canını. orada çünkü, biliyorsun.
bazı insanların, hissettirdikleri de böyle.
ağızlarını kullanmazlar belki canını yakmak için, ama tavırlar bile bir kurşun edasıyla vurabilir seni. dıştan baktığınızda göremezsiniz yarayı, içinde, en derinin de belki iliklerinde gizlidir hissettikleri.
biliyorsun çünkü, öyle bakmadı sana.
belki acınası, belki küçümseyici, belki hiç sevmemiş gibi, hiç girmemiş hayatına, hiç onu öpmemişsin gibi. sarılmamışsın, bilmiyormuşsun kokusunu gibi.
söylem yok, eylem var.
bir cümle, bir sözcük, bir kelime bile kurşun ağırlığı taşır harflerinde.
her biri, vurur seni, en derininden.
öyle ki, dışarıdan kan görmeyen insanlar, yara almadığını düşünür.
öyle ki, vücudunda çizik dahi yoksa, asla çizilmediğini düşünür.
sıyrıklarla atlatmışsındır belki bütün çiziklerini,
ıskalamışlardır belki de.
kalbinden vurmadıkları sürece.
kalbinden vurulduysan eğer, bir kez bile; hep hissedersin o acıyı, orada.
kanamaz, kırılmaz, kabuk tutacak yara değildir. fakat orada, biliyorsun. hissediyorsun.
oradan aldığın yarayı, daha da düşünerek harlıyorsun kendi içinde.
ısrarla, fırtınalar koparıp, volkanlar patlatıyorsun içinde.
bıraksan belki geçecek, ama sevdiğin birinden aldığın yara bile, sırf seni yaraladı diye içten içe, ona hayranlık duyuyorsun hâlâ.
çünkü sana, senin üzerinden belirti gösterdi.
ya parçalayarak seni sözleriyle, ya da vurarak her harfi kurşun ağırlığı taşıyan cümleleriyle.
ama sonuçta, seni gördü. sana baktı.
gözlerinin en içine.
derinlerine inmeye korktu belki, ama baktı sana.
bu bile inanılmaz geliyor ya,
ondan aldığın yara bile, armağan niteliği taşıyor senin kalbinde.
ama bir kez, son kez, bir daha tekrarlanamayacak şekilde vurursa kalbinden, saplarsa bıçağı, harlarsa o ateşi kıvılcımlarla, dönüşü olmaz geçtiğin yoldan.
bir kez vurulursun,
bir kez girer o bıçağın ince, sivri ucu
bir kez harlanırsa o ateş etrafında
işte o zaman;
ne sen,
ne de duyguların
asla, aynı olmaz.
çünkü bu dünya da kalbi hedef aldıysa sen de,
bırak sıyrıklarla geçmeyi, ufacık teğet geçse o kurşun, o bıçak, o ateş kaybedersin tüm insalığa olan güvenini.
ama unutma, bunun adı hayat.
zamanında seni vurduğu silahla, zamanında senin kalbine sapladığı o bıçakla, zamanında seni yakmak için ateşe verdiği o kalbe
gün gelir
her birine
teker teker
muhtaç kalır.
ama en çok sana.
çünkü sen, sana muhtaç olsun diye, seni vurmasına izin verirsin.
bir kez olsun yarasını sarmak için, o bıçağı en derinine saplamasına göz yumarsın.
bir kez olsun gelip sana, ben ateşten korkarım desin diye, seni yakmasına izin verirsin.
o olsa, gelme diye yanına yaklaştırmaz seni.
sen, sırf biraz daha görebilmek için, sırf dokunabilmek için onun eşsiz tenine, sırf sarabilmek için yaralarını; onun seni içten içe öldürmesine izin verirsin.
izin verdikçe gelir devamı, daha da yakar canını.
her yara kanamaz, her yara kabuk tutmaz.
her yara görünmez benliğinde.
ama hissettiğin o acıyı,
yıllar geçse bile,
aynı şekilde
aynı yerde
sanki ilk gün gibi hatırlarsın en derininde.
çünkü bunun adı hayat.
yapmam dediğin,
gitmem dediğin,
kenarından geçmem dediğin
bir adama aşık olup,
bir adamın peşinden gidip,
en son kendini uçurumun ucunda bulursun.
atlarsan o uçurumdan, kaybedeceksin,
devam edersen yoluna en derinine almaya devam edeceksin yaranı.
ve hiçbiri,
ilk aldığın yaralar gibi olmayacak.
her biri,
bir öncekinden,
daha acı,
daha kanlı,
daha sızlanmalı
ve daha unutulmayacak geçecek.
her birine bakacaksın yaralarının, bunları ondan aldım diyeceksin,
çok acıyacak canın,
ama kimse görmeyecek.
çünkü dışında, çizik yok.
içinde bir volkan patlayıp, lavlar etrafa saçılsa da sadece senin içini acıtır.
dışarıdan görülmeyen yaranın,
başkası için hiçbir önemi olmaz.
gittiğin yol, yol değildi.
farkındaydın.
biliyordun.
iyi gelmeyecekti sana.
ama seviyordun,
öyle ki, yaranın üzerine yeni yara açmasına izin verecek kadar.
YOU ARE READING
sen uçurumsun.
Acciónhiçbir zaman bilmedin, ne kadar sevdiğimi seni. ve hiçbir zaman bilmeyeceksin, seni severken ne kadar öldüğümü.