3

46 6 0
                                    

Telefondan arama motoruna giriyorum, ardından önüme çıkan ilk çeviri sayfasına tıklıyorum. Rehberinden kopyaladığım sembolü yapıştırıyorum. Sayfa uyarı veriyor, tırnak içinde çevirilemiyor yazıyor. Pekala, uyanınca sorarım.

Saat 11. Zamanın ne çabuk geçtiğini fark etmemişim. Bir saat kaldı. Bir saat sonra uyandırma girişimine başlayacaklar.
Elimdeki telefonu komodinin üzerine bırakıyorum ve Dazai'yi süzüyorum.

Uyanınca ne değişecek? Yine iki yabancı olmayacak mıyız? Tekrardan iki yabancı olacağım birinin başında niye bekliyorum?

Bazı cevaplara ihtiyacım var. Bunlar benim düşünerek bulacağım cevaplar değil. O bana anlatmalı.

Ellerimi saçlarımın arasından geçiriyorum. Aynı zamanda oturduğum koltuktan kalkıp odanın içinde biraz dolaşıyorum. Aç olduğumu midemin çıkardığı sesten anlıyorum. Odadan çıkmadan önce Dazai'ye göz atıyorum. Ardından dışarı adımlıyorum.

Kantine gidiyorum ve masalardan birine oturmadan önce bir bardak kahve ve bir paket bisküvi satın alıyorum. Saat 12 olana kadar burada insanları izliyorum. Bazıları benim gibi, birini bekliyor. Hastalarının uyanmasını, tekrardan aralarına dönmesini istiyorlar, dua ediyorlar o kişi için.

Ben Dazai için dua ediyor muyum? Ölse üzülecek miyim?
Ben eski sevgilime karşı ne hissediyorum ki?

Hiçbir zaman kendi duygularımı tanımlamada iyi olmadım. Sorduğum sorulara cevap veremiyor ve yanıtsız bırakmak zorunda olmam beni çok sinirlendiriyor.

Kafamı masaya yaslıyorum. İçim geçiyor masanın üzerinde.

Gözlerimi açıyorum, ne kadar zaman geçti bilmiyorum.
Saat 11.59.

Odaya koşuyorum. İçeride doktorlar var. Yüzündeki oksijen maskesini çıkarıyorlar.

"Uyandırıyor musunuz?" diye soruyorum.

İçerideki üç doktor bana bakıyor.

'Uyandırmayı az önce denedik, hiçbir yönteme cevap vermedi."

Olduğum yere mıhlanmış gibi kalıyorum. Ne bekliyordum ki?
"Şimdi ne olacak?" Kelimeler yavaşça dökülüyor dudaklarımdan.

"Ne hastanemizin ne de biz doktorların yapabileceği bir şey var artık. Osamu Dazai komaya geçiş yaptı. Evinde tedavi görmesi daha iyi olur, burası özel bir hastane olduğu için kaldığı her gün boyunca ödeme yapmak zorunda olacaksınız."

"Sizce tek sıkıntı para mı?" Gözlerimden alev çıkıyor, konuşan doktoru öldürmek istiyorum. Yumruklarımı sıkıyorum.

"Birçok yöntem denedik beyefendi. Ama çok kan kaybetti ve beyin hasarı tespit ettik. Uyansa bile eskiden olduğu kişiyi göremezsiniz. Ruhu çoktan vücudunu terk etmiştir bile. Bir ambulans eşliğinde hastanızı herhangi bir yere yerleştirebilme izniniz var."
Üç doktor da odadan çıkıyor.

Ben hala olduğum yerde duruyorum. Sol gözümden bir damla yaş akıyor, çenemden aşağıya yuvarlanıyor. Dazai'nin yanına gidebileceğim en yavaş hızda gidiyorum. Daha önce cesaret edemediğim şeyi yapıp elini tutuyorum. Eli buz gibi. Rolleri değişmişiz. Eli soğuk olan hep bendim. Şimdi onun eli buz gibi, benimkinden de soğuk.

Bir ses duyunca arkama dönüyorum. Bir topuklu ayakkabı sesi, odaya yaklaşıyor. Ayakkabının sahibi kapının eşiğine yaslanıyor ve bize bakıyor. Gözleri ağlamaktan kızarmış.

Dazai'nin eşi.

heart of magic Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin