Yanıma gelene kadar yüzyıllar geçiyor sanki, çok yavaşça ilerliyor. Benden birkaç santim daha uzun bir kadın. Boya olduğu belli olan bakır rengi uzun saçları var. Hoş giyimli. Yanımda durduğu için parfümünün kokusunu alabiliyorum; güzel kokuyor. Gayet zarif bir vücuda sahip ancak bu hoş görüşler yüzüne baktığınızda değişiyor.
Makyaji akmış, kıpkırmızı yanaklara sahip - ağlamaktan dolayı - bir yüz.Tanımaya çalışıyorum ama nafile.
"Merhaba." demekle yetiniyor ve önümde kısmen eğiliyor. Beni süzdükten sonra ekliyor: "Ben Naomi Seina. Naomi Seina Dazai, daha doğrusu."
Kelimeler boğazımda düğüm oluyor, ses çıkaramıyorum. Bozuntuya vermeden ben de hafiften bu güzel hanımefendinin önünde eğiliyorum. Kadının güzel ve zarif olması onu öldürme ve yok etme isteğimin önüne geçemiyor, engelleyemiyor ama.
Sedyenin diğer tarafına geçiyor ve Dazai'nin bel kısmına yakın bir yere oturuyor. Elini tutuyor. Sonra yaşlı gözlerle bana bakıyor. "Doktorların bir seyler söylediğini duydum. Ne söylediler? Osamu ne zaman uyanacak?"
Derin derin nefes alıyorum kendimi sakinleştirmek amacıyla. Bu kadındı Osamu'nun son zamanlarını geçirdiği. Bu kadındı onun omzuna yaslanan. Bu kadındı onun kravatını bağlayan.
"Doktorların uyandırma işlemlerine vücudu cevap vermemiş, uyanacağı kesin değil." Kadının yanında bir saniye bile geçirmek istemediğim için ayağa kalktım.
Ceketimi alıp bir an önce bu odadan defolup gitmek istediğim için harekete geçtim ancak durduruldum."Lütfen bekleyin, Chuuya-san. Anlatmak istediğim şeyler var."
Bu kadın adımı nereden bilebilir?
Vücudumu döndürmeden, sadece kafamı çevirerek kadınla göz kontağı kuruyorum."Beni oturarak dinlemenizi tavsiye ederim." diyor, yüzünde bir panik ifadesi.
Derin nefes alıp kadının tavsiyesine uyuyorum. Hanımefendi Dazai'nin elini bırakıp cam kenarındaki iki tekli koltuğun birine yerleşiyor, diğerine de ben oturuyorum.
Ben sessizliğimi koruyorum, o da öyle. Sanırım cümlelerini toparlamaya çalışıyor. Sol parmağındaki yüzükle oynuyor, çıkarıyor, tekrar takıyor. Elleri kıpkırmızı, ya soğuktan ya da sürekli sıktığından dolayı.
Konuşmaya başlamak istiyor olmalı ki yüzüme bakmaya başlıyor."3 Haziran 2016. Dazai ile ayrılışınızın tarihi, doğru muyum? Neredeyse bir yıl olmak üzere. Sence Dazai neden şimdi intihar etmeye çalıştı?"
Gözlerimi devirdim. "Ne soru soracak halim var, ne de cevaplayacak. Sadece yanıt istiyorum. Ne biliyorsan, biliyorsanız, anlatın." Gözlerimi açık tutmakta zorlanıyorum, çok yorgunum. Bir yere yaslandığım anda uykuya dalacak gibiyim.
"Ben Dazai'nin her hafta sonu gittiği barda bir baristaydım." diyerek söze başlıyor ama benim dikkatim çoktan dağılıyor. Sevdiğim adamın karısının anlattığı hikayeyi dinlemek o kadar zorlayıcı ki.
"İşime yeni başlamıştım. Dazai ile ikinci karşılaşmamda ona aşık oldum ve -"Kadını durduruyorum.
"Biricik aşk hikayeni duymak istemiyorum." Kaşlarımı çatıyorum ve Osamu'ya bir göz atıyorum. Keşke bir belirti gösterse, ama en ufak bir değişiklik yok."Yanıt istediğini sanmıştım." diyor, o da kaşlarını çatıyor benim Osamu'ya baktığımı fark ettiğinde. "İstediğini vermek üzereydim. Sözümü bir daha kesersen kalkıp gideceğim."
Derin nefes alarak sözüne devam ediyor."Dazai daima barın önündeki uzun taburelere otururdu ve uzun süre kalkmazdı. Barda kimse kalmayana kadar otururdu, çok bir şey de içmezdi. Bir sıkıntısı olduğu aşikardı. Bir gün cesaret edip sordum: 'Beyefendi, eğer anlatmak istediğiniz şeyler varsa veyahut anlatacak kimseniz yoksa ben dinlerim.' dedim. Çok güzel bir bayan olduğumu söyleyip elindeki kaşıkla birasının içindeki buzlarla oynamaya devam etti. Bir iki dakika sonra ise yarım bardak birasını bir dikişte içerek kalkıp gitti. Bir sonraki hafta gelmedi, sonrakinde de, sonrakinde de... İki buçuk ay sonra görebildim onu tekrar. Yine aynı rutine devam ediyordu, sanki altı yedi haftadır o taburesi boş değilmiş gibi.
Kadın burnunu çektiğinde anlıyorum ağladığını. Ağladıkça makyajı daha da dağılıyor.
"Gözlerimin içine baktı, Chuuya-san. O gözlerinde kayboldum sandım, kendimi toparlayamadım bir süreliğine. Bana gülümsedi. Teklifimin hala geçerli olup olmadığını sordu. Onayladım. Her hafta başka bir şey anlatacağını söyledi ve gitti."
Elindeki peçeteyle burnunu siliyor ve kafasını yatakta bilinçsizce yatan eşine bakıyor.
"Ne zaman evlendiniz?" Sesim o kadar ince ve sessizce çıkıyor ki ben bile duyamıyorum.
Hafifçe gülümsüyor. O mutlu anıları aklına gelmiş olmalı. Bu kadının en güzel anılarının benim en berbat anılarım olması ne kadar da absürt.
"Dazai ile uzunca bir flörtleşme dönemi geçirdik. Birkaç ay sonra ise evlendik. Bir iki ay falan oluyor sanırım. Ama bir şeyi itiraf etmeliyim: ilişkimiz iki kişilik değildi Chuuya-san."Gözlerim kendi kendilerine büyüyorlar, aynı zamanda düşüncelere dalıyorum. "Seni aldatıyor muydu?" İmkanı yoktu, öyle biri değildi Dazai.
Gülümsüyor. Ama bu saf, masum bir gülümseme değil. Bu gülümseme geçmişe bakıp yaptığınızı gördüğünüz hataların ne kadar gereksiz olduğunu anladığınızda yüzünüze beliren bir tür gülümseme.
"Beni sizinle aldatıyordu. Bunca zaman bahsettiği o sorunlar, sıkıntılar hep sizinle ilgiliydi. O kadar aptal aşıktım ki hiç anlamadım. Fakat sizden öyle güzel bahsediyordu ki, lütfen yanlış anlamayın ama buraya gelirken sizi göreceğime emindim ancak diğer cinsiyet görünüşünde hayal ediyordum sizi. Erkek olabilme ihtimalinizi bile düşünmemiştim." Utanmış şekilde kafasını eğiyor.
"Dört gün önce, bir avukat tuttum ve boşanma davası açtım. Önüne bıraktım dosyaları ve çekip gittim. Aşık olduğum insana boşanma davası açtım. Çünkü hayatına devam edemiyordu. Beni istemiyordu. Belki de yanlış cümle kurdum, sadece sizi istiyordu." Boğazını temizleyerek yeni bir konuya geçiş yapıyor.
"Dazai birkaç aydır günlük tutuyordu. İki defter bitirdi, ikisi de yanımda. O-okumak ister misiniz?"
Cevabımı beklemeden omzunda duran büyük, kahverengi ve deri çantasından iki kalın defter çıkarıyor ve ikisini de uzatıyor.
Birini elime alıyorum ve göz gezdiriyorum.01/06/16
Kendimi affedemiyorum.02/06/16
Çok gerginim ve panik halindeyim.
Elimi tutman gerekirdi, neredesin?3 Haziran 2016 tarihini gösteren sayfa boş. Ayrıldığımız günü gösteren tarihli sayfa yırtılmış.
"Bunlar bende kalabilir mi?" diye soruyorum defterin kalın kapağını kapatırken.
"Elbette." Kadın hafiften sırıtıyor. "Kocam tarafından başkası hakkında yazılan günlükleri neden yanımda tutayım?"
Naomi ayaklanıyor.
"Nakilden bahsetmiştiniz. Sizin kararınızı duymak isterim; kendi evinize mi nakil ettirmek istiyorsunuz yoksa kocamın bakımını kendi evimizde mi yaptırmamı tercih edersiniz?"
Bu cümleleri resmen dişlerinin arasından söylüyor. Çok sinirli olduğunu seziyorum."Siz karısı olduğunuza göre, seçim sizin hanımefendi." diyorum defterleri komodinin üstüne bırakırken.
Normalde direkt, tereddütsüz kendi evime nakli seçerdim ancak kadının duygularıyla daha fazla oynamaya vicdanım hiç rahat etmeyecekti.
Kafasını eğiyor ve ellerini saçlarından geçirip alnını eliyle sıvazlıyor. "Boşanma davamız düşer mi yoksa gerçekten boşanır mıyız bilmiyorum. Ama şunu kalpten hissediyorum ki Osamu benim ruh eşim değil. Benim diğer yarım değil. Senin ruh eşin, senin diğer yarın Nakahara Chuuya. Ona iyi bak ve asla bırakma. Uyanması için dua edeceğim."
Naomi Seina elinde çantasıyla, gözlerinde yaşlarla odayı terk ediyor ve kapıyı kapatıyor. Odada tekrar sadece ikimiz varız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heart of magic
Fanfiction"nasıl bir mum diğer mumu, o da binlerce mumu yakabilirse; bir insan sevgisi başka bir insan sevgisini, o da binlerce insan sevgisini mümkün kılabilir." 【】𝗼𝘀𝗮𝗺𝘂 𝗱𝗮𝘇𝗮𝗶 - 𝗻𝗮𝗸𝗮𝗵𝗮𝗿𝗮 𝗰𝗵𝘂𝘂𝘆𝗮. 【】sihrin kalbi