Osamu hiç uyanmadı.
Haber Osamu'nun intiharından tam bir yıl sonra geldi. Osamu'nun beyin ölümü geçirdiğini ve gece yarısı vefat ettiğini sadece mesaj aracılığıyla öğrendim.
Saat 6. Güneş bugün her zamanki gibi tekrar doğuyor ama her yer sis, her yer bulut, her yer buz gibi. Soğuk canımı çok yakıyor. Isınmak istiyorum... Lütfen Osamu, eve gidelim... Sen yine baltayla ortadan ikiye ayırdığın odunları şömineye yerleştir, ben kahve yapayım, koltukta uyuyakalana kadar sohbet edelim.
Osamu yok artık, fiziksel olarak dünyada değil.
Kalbimin yarısına sahip olan kişi ölünce o yarı kalbe ne olur?
O da ölmez mi?
Saat 8. Hastanedeyim. Eşyalarını alıyorum, çantama hiçbirini incelemeden yerleştiriyorum hepsini.
Bir hemşire bana morga kadar eşlik ediyor. Morg da buz gibi.Ellerime bakıyorum, buz gibi; morg çok soğuk, hayat çok soğuk.
Ölüm daha da soğuk.
Hemşire Osamu'yu sarıp sarmalayan mavi örtüyü çekiyor yüzünden. Saçları yumuşacık görünüyor. Ama yüzü mosmor, muhtemelen soğuktan.
Gözlerini ne zaman açık gördüğümü hatırlamıyorum bile.Hak etmemiştin Osamu... Ben hak etmemiştim.
Hak etmemiştik böyle bir sonu.Ellerimi nazikçe yüzüne yerleştiriyorum ve sağ gözünü aralamaya çalışıyorum, başarıyorum da. Gözünün o parlaklığından eser yok, sadece kahverengi. Eskisi gibi canlı değil. Osamu da canlı değil. Osamu hayatta değil.
Saat 11.
Osamu'nun cesedini yakma işini ben devralamadım. Eski ortağı Nakajima Atsushi ve Doppo Kunikida'yı aradım ve hastaneden uzaklaştım.
Şimdi evdeyim. Elimde telefon, Atsushi'nin mesajını onaylıyorum. Küllerini bir vazoya koymuşlar, benim evimin önünden geçerken bana bırakacaklar.
Sakince kapı zilinin çalmasını bekliyorum.Birkaç dakika sonra öyle de oluyor. Keşke Osamu olsa diye umut ettiğim için kendime küfrederek kapıyı aralıyorum ve vazoyu onlardan alıyorum. Teşekkür etmeyi ihmal etmiyorum.
Kunikida cümleye "Yapabileceğimiz bir şey olursa -" diye başlıyor, onu çabucak durduruyorum.
"Osamu'yu geri getiremezsiniz."
Kapıyı sertçe kapatıp oturma odasına geçiyorum. Vazonun kapağını açıyorum koltuğa otururken. Osamu'dan bana arda kalan bir bu vazo, bir de günlükleri.
Elim ayağım boşalıyor. Ateşim varmış gibi hissediyorum ve koltuğa uzanıyorum. Vazoyu yere bırakırken oldukça dikkatliyim.Uyandığımda saat akşam 9. Başım çok ağrıyor. Sabahtan beri hiçbir şey yemememe rağmen hala açlık hissetmiyorum. Uykum açılmasın diye çabucak odama gidip yatıyorum yatağıma. Üzerinden neredeyse çeyrek yıl geçmesine rağmen Osamu'nun bir zamanlar yatağımda yatışını hatırlıyorum. Yastık kılıfım onun gibi kokuyor. O dünyada olmasa bile onun bir zamanlar yanıbaşımda olduğu gerçeği sorgulanamaz.
Günlerim, haftalarım, aylarım monoton geçiyor, her geçen gün halsizliğim artıyor. Bir gün aklım başıma gelince giriyorum hastaneye, Osamu'yu kurtaramayan hastaneye.
Beni müşahade altına alıyorlar, yatırıyorlar bir sedyeye, belimden bir sıvı almaları gerektiğini belirtip bir şırınga saplıyorlar.
Uyuyakalmışım testin sonuçlarını beklerken. Pek temiz değil, doktorun söylediğine göre.
Tüberküloz menenjit, eğer doğru anladıysam konuşan doktoru. Yüzüne bakmayı tercih etmiyorum ve ona zerre güvenmiyorum. Osamu'yu kurtaramadı, beni mi kurtaracak?
İlaç tedavisine başlamamın zaruri olduğunu söyleyip beni eve gönderdi.
Yine o bomboş evde, elimde o vazo, kucağımda antibiyotik ilaçlar, hareketsiz şekilde duruyorum koltukta.
Bir şair ilhamını, bir ressam en işlevli fırçasını, bir aşık aşığını kaybedince nasıl hissediyorsa, ben daha da kötü hissediyorum.
Midem bulanıyor.Ruhum cayır cayır yandıysa bu boş deri parçasıyla ne yapmam gerekiyor? Onu da mı yakmalıyım? Yoksa, toprak altına mi koymalıyım?
Küllerin bulunduğu vazoyu duvara fırlatıp kırıyorum, küller mermere dökülüyorlar.
Kucağımdaki antibiyotik ilaçları da başka bir yere atıyorum.Sıcak basıyor, duş almak için üst kata çıkıyorum ama o kadar sıcağım ki, soğuk su vücudumu rahatlatmıyor.
Birkaç dakika sonra elimde telefon, acil durum numarasını tuşlarken buluyorum kendimi. Sonra duruyorum, fark ediyorum.
Osamu.
Beni mi çağırıyorsun?
Peki.
Telefonu lavobonun içine bırakıyorum ve kendimi tekrar küvetin içine bırakıyorum. Bu sefer su soğuk akmıyor. Sıcak su ve sıcak vücudum birleşiyorlar, vücudumun ağrılarıyla inliyorum.
Gözlerimi bir daha açmamak üzere kapatıyorum, son gördüğüm şey bir avuç aldığım avucumda kalan Osamu'nun külleri. Son küller de avucuma giren su ile kayboluyorlar. Ben Osamu'nun küllerinin bulaştığı su syaüyzeüsnidnedne bu dünyadan yavaşça siliniyorum.
Kavuşmalarımız mahşere kalıyor.
"Sence öldükten sonra ne oluyordur Dazai?"
"Bilmem, hiç düşünmedim. Ama umarım ki sen orada olacaksındır, Chuuya."
son.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heart of magic
Fanfiction"nasıl bir mum diğer mumu, o da binlerce mumu yakabilirse; bir insan sevgisi başka bir insan sevgisini, o da binlerce insan sevgisini mümkün kılabilir." 【】𝗼𝘀𝗮𝗺𝘂 𝗱𝗮𝘇𝗮𝗶 - 𝗻𝗮𝗸𝗮𝗵𝗮𝗿𝗮 𝗰𝗵𝘂𝘂𝘆𝗮. 【】sihrin kalbi