"Bunu giymek zorunda mıyım kraliçem?" Kraliçe Keanna, yüzündeki hiç solmayan acı gülümseme ile bana baktı. "Ah Alexis... Baban seni bu elbisenin içinde görmeyi öyle çok isterdi ki..." Mahcup bir ifadeyle önüme dönüp, aynanın karşısında üzerime tuttuğum olağanüstü güzellikte ki elbiseye tekrar baktım. "Çok güzel, gerçekten. Ama ben... Kendimi bu kılıkta hiç rahat hissetmeyeceğim." "Biliyorum canım. Bunun sana uygun olmadığının ve hoşlanmadığının farkındayım. Ama resmi olarak prenses ilan edileceksin ve ağabeyin taç giyecek. Sizin için bundan daha önemli ve özel bir gün olamaz, öyle değil mi? Hem bir elbise, senin ne karakterini, ne de sahip olduğun meziyetleri zerre kadar değiştiremez. Bu mümkün değil. Sen, üniformanın içinde de Alexandra'sın, bu elbisenin içinde de aynı Alexandra olarak kalacaksın." İkna çabaları beni tam olarak tatmin etmemesine rağmen onunla mücadele vermenin yersiz olduğunu anlamıştım. Çaresizce nefes verip başımla onayladım. "Peki... Öyle olsun. İlk ve son kez." Kraliçe aynadan bana bakıp muzipçe omuz silkti. "Kim bilir."
"Bu arada, bizim hazırlıklarımız tamamlandı sayılır. Törenden sonra yola çıkmamız çok sürmez." Elimdeki elbiseyi hizmetliye uzatıp ona doğru döndüm ve yanına yaklaştım. "Kraliçem, gitmek zorunda mısınız? Biliyorsunuz ki Adalbeorht ailesinin büyüklerinden bize kalan yalnızca sizsiniz. Siz de giderseniz, bu sarayda ve yönetimde kendimizi çok yalnız hissedeceğiz. Biz henüz yönetim için çok tecrübesiziz. Burada kalıp bize destek olmanızı, ağabeyim de ben de çok arzu ediyoruz." Sözlerim üzerine gözünden bir damla yaş süzüldü. Uzanıp hafifçe kolumu okşadı. "Ah Alexis, benim sevgili yeğenim. İnan bana yanınızda olmayı ben de çok isterim. Fakat çocuklarım için yeni bir hayat kurmalıyım. Onlar burada mutlu değiller ve ben bunun farkında iken hiçbir şey yapmazsam onları kaybederim. Özellikle Cliff, gitmek konusunda oldukça ısrarcı." Son cümlesinin ardından, Cliff'le yaşadığımız tatsız hatıralar nedeniyle utançla gözlerimi kaçırdım. "Casey de artık evlilik çağına geldi. Ağabeyim, bu zamana kadar şehir değiştirmemize müsaade etmedi ama onun vefatından sonra bu sarayda kalmakta, çocuklarımı bu sarayda tutmakta benim için hem çok zor ve yıpratıcı, hem de gereksiz bir mücadele olacak. Zaten çok uzağa gitmediğimizi biliyorsun. Boris tacı devraldıktan sonra, Cliff'i yakın şehirlerden birine yönetici olarak atayacak ve onun sayesinde biz de beraberinde o şehre taşınacağız. Buna rağmen benim elimin, her daim sizin üzerinizde olacağından hiç şüphe duyma sakın. Sık sık ziyarete de geleceğim. Söz veriyorum."
Gizleyemediğim buruk hüznümle, sadece sessizce başımı sallamakla yetindim. "Hem sizin, üç kardeş el ele verip her şeyin üstesinden geleceğinizi ben adım gibi biliyorum." Daha kısık bir sesle ekledi. "O hain kadının da icabına bakacaksınız." Bir an da gözlerim ışıdı. "Hiç şüpheniz olmasın kraliçem. İhanet edenlerin hiçbirinin yanına kalmayacak." "Bundan eminim." Beni kendine çekip sıkıca sarıldı. "Hadi şimdi hazırlan. Asaletini ve güzelliğini, kimin soyundan geldiğini herkese göster. Unutma, sen Valeria'nın kızısın. Wilhelm'in veliahtısın. Sen bir Adalbeorth'sun. Bugünkü tören de sadece bu gerçeği resmiyete dökecek o kadar. Anlaştık mı?" Kocaman gülümsedim ve önünde saygıyla eğildim. "Anlaştık."
Sarayın maharetli terzilerinin ellerinden çıkmış zarif elbisenin, benim tarzımdan çokta uzak olmamak kaydıyla hazırlandığı belliydi. Üzerinde, diğer prenseslerin ki gibi; fırfırlar, danteller, boncuklar veya parlak taşlar yoktu. Sıradan bir asilzadenin giyebileceğinden çok daha sade ve abartısızdı. Öyle ki, koyu mavi tül üzerine işlenmiş deri detaylar, üniformamı ve günlük kıyafetlerimi bile andırıyordu sanki. Doğrusu benliğime gösterilen bu saygı ve özene hayran kalmıştım. Elbette ki bu ince düşünce halam kraliçe Keanna'nın ürünüydü. Bu sebepten, düşündüğümden çok daha düşük seviyeli bir rahatsızlık duygusu ile taşıyacaktım elbiseyi.
Hizmetlilerin yardımıyla giyindikten sonra, çoğunu salık bırakıp, ince örgü tutamlarıyla bezedikleri saçlarıma ve kollarıma çeşitli aksesuarlar takılmıştı. Son olarak, yine elbiseye uygun özellikte hazırlanan deri çizmeleri ayağıma geçirdim. Hepsi birbirinden güzel olan bu detaylarla nihayet taç giyme törenine hazırdım. Ayrıca günün anlam ve önemine binaen, başımın üstünde prenseslik tacı için boş bir yer de bırakılmıştı. Kendimi ilk kez bu kılıkta gördüğümden ötürü, gözümü aynadaki yansımamdan bir türlü alamıyordum. Hem çok farklı, hem de bir hayli güzel hissettirdiği yadsınamaz bir gerçekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP PRENSES
Historical FictionKayıp bir prenses ve bir nefes yakınlığında olduğunu bilmeden, yıllardır onu arayan koca ülke. Kralın küçük bir hatası nelere mal olur? Bir zamanlar çok sevilen kraliçe, öfkeli kalabalığın elinden kurtulabilir mi? Peki ya henüz doğmamış bebeğini kur...