Ne yapacağınızı bilmediğiniz anlar var mıydı? Karşımda ki insanın kafasının içinden neler geçirdiğini, ne yapmak istediğini, hangi amaçla yaptığını ve bunlar hakkında birkaç farklı olasılık düşündüğüm anlardı. Vücudum kitlenmiş gibi karşısında hareket etmeden donup kaldığım, çaresizlik içinde debelenirken ne yapsam, ne söylesem nasıl tepki versem diye düşünürken istemediğim şeylerin yaşandığı bir durumdu benim için çoğu zaman.
Psikoloji de kararsızlık, bir eşek üzerinden örnekleniyordu. İki yanına bırakılan bir kova su ve bir balya saman arasında kalan ve aynı oranda aç ve susuz olan eşek bir o tarafa bakıp bir diğer tarafa bakıyordu ama her ikisini de istediği için kararsızlığı dolayısıyla da aç kalıyordu.
Ben de tıpkı o eşek gibi kararsız kalmıştım. Yapmak istediklerim de yapmak istemediklerim de aynı kapıya çıkıyordu. Beyni mi kemirip duran ve tamamen tecrübesizliğimden doğan bir durumun içindeydim.
Yapsam mı?
Yapmasam mı?
İtsem mi?
İtmesem mi?
Kaçsam mı?
Kaçmasam mı?
Birazdan kararsızlığım yüzünden Vegas tarafından öpülecektim. Kocaman açılan gözlerimi kırpıştırarak her geçen saniye aramızda ki mesafeyi kapatan Vegas'a bakıyordum. İçinde bulunduğumuz oda o kadar sessizdi ki hem onun hem de benim kalp atışlarımızın sesini net olarak duyabiliyordum.
"Pete..." Fısıldaması kulaklarıma ulaşır ulaşmaz ellerimi göğsüne koydum ve onu ittirerek kendimden uzaklaştırdım.
"Ne yapıyorsun?" Sanki ne yaptığının farkına yeni yeni varıyormuş gibi telaşla bana baktı. Bir şeyler söylemek için ağzını birkaç defa açıp kapattı ama vazgeçip kendini yatağının üzerine bıraktı ve yüzünü avuçlarının arasına alıp dirseklerini dizlerine yaslayarak öne doğru eğildi.
"Ben özür dilerim." Boğuk sesi odada yankılandı.
Kalbim hâlâ olduğundan daha hızlı atarken eğildim ve yatağın üzerine bıraktığı bilgisayarımı ve sırt çantamı aldım. "Yarın gelsem daha iyi olur."
Aceleyle yerinden kalkıp elini bileğime sardı. "Pete..." Bakışlarımı yüzüne çıkarıp ona baktım. Daha önce görmediğim bir ifadeyle bana bakarken dudakları hareketlendi. "...gitmesen."
"Şu an yalnız kalmamız iyi olmayabilir." Hafif bir tebessümle karşılık verdim. "Daha sonra geleceğim." Ona birdenbire ne olmuştu? Sanki çok korktuğu bir şey az sonra başına gelecekmiş gibi telaşlıydı. Bileğimi tutan elinin üzerine elimi koyup yavaşça sıktım. "Sen iyi misin? Bir şey mi oldu?"
Yutkundu. Söyleyecekleri varmış gibi bir süre yüzüme baktı ve sonra bileğimi bırakıp geri çekildi. "Hayır." Elini saçlarına atıp kaşıdı ve beceriksizce gülümsedi. "Tamam. Daha sonra görüşürüz."
Neler olduğunu anlamasam da onu odasında bırakıp alt kata indim ve az önce beni karşılayan amcayla karşı karşıya kaldım. "Gidiyor musunuz?"
Gülümsedim ve birkaç adımda yanına ulaştım. "Efendim, bana Pete deyin lütfen."
Bana bir bakış attı ve elini kaldırıp omuzuma koydu. "Pete. Vegas'la yakın olmalısınız."
"Ah hayır. Onunla sadece grup ödevimiz için bir araya geliyoruz." Derin bir nefes almak zorunda kaldım. Onunla yakın olamayacaktım değil mi?
Başını sallamadan önce bir süre öylece yüzüme baktı. "Onu yalnız bırakma olur mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATLANTIS || VegasPete
أدب الهواة"VegasPete" Ben Pete Phongsakorn Saengtham seni ezmeden yoluma devam etmeyeceğim Vegas Kornwit Theerapanyakul.