"Çok fazla sigara içmiyor musun? Sana şeker vermemi ister misin?" diye sordum duvarın dibine çöküp sigara içen Felix'e. Nazikçe başıyla reddedip sigarasından bir nefes daha çekti. Sırtımı duvara yaslayıp cebimden çıkardığım şekeri açıp ağzıma attım, elimi de şekerin açılmış paketiyle cebime soktum. Felix yine strese girmişti kesinlikle. Ne zaman streslense veya daralsa, sürekli sigara içerdi. Bu ara sokağa da barbekü restoranında et yerken ve içki içerken bir anda izin isteyip gelmişti. Ben de çok geçmeden peşinden onu takip etmiştim.
Sigara içmezdim. Aslında kokusundan da hoşlanmazdım ama Felix için bu geçerli değildi. Yanımda olsundu da isterse sigara içsin kabulümdür. Yine de ona çokça sigarayı azaltmasını söyler, şeker uzatırdım. O ise her seferinde reddederdi.
"Sen de çok fazla şeker yemiyor musun? Dişlerin çürüyecek." ve şimdi ki gibi alaycıl gözlerle alttan alttan bana bakar, bunu söylerdi.
"Dişlerime çok iyi bakıyorum bir kere. Senin ciğerlerinin aksine." bir şey demeden sessizce başını önüne çevirdi. Yine onu neyin bu kadar strese soktuğunu sormak istiyorum, ama o her zaman ki gibi geçiştirir gibi cevap verecek ve konuyu kapatacaktı. Gerçekten de arkadaş mıyız diye kendi kendime sorduğumu çokça hatırlıyorum açıkçası. Onu buradan alıp götürmeli miyim?
"Ne oldu?" diye sordum önüne geçerek.
"Ne?" ara sokakta olan sokak lambasından gelen sarı ışık direkt Felix'in yüzüne vuruyor, saçları hafif turunculaşıyordu. Ben ona üstten bakarken o alttan bakıyordu, her zaman ki gibi.
"Seni bu kadar strese sokan şeyi merak ediyorum. İçeridekiler mi? Konuştukları konu mu?" ağzını açmış konuşacakken sözünü kestim. "Bir şey olmadığını söyleme sakın. Her seferinde aynısını yapıyorsun."
Başını eğip iki yana salladı. Çoktan ikinci sigarasını yakmıştı bile.
"Olmayan şeyi sana nasıl anlatabilirim?"
Yine aynısını yapıyor.
"Yalan söylüyorsun."
"Kendi kendine kararlar veriyorsun."
O her zaman hazır cevap bir insan olmuştu. Yüzünden ne düşündüğü pek belli olmaz, cevapları sanki dünden hazırmış gibi verirdi. Ama yine de sürekli olan davranışları -streslenince sigara içmesi gibi- kendisini bana genellikle ele verir, en sonunda ise her şeyi reddederdi.
"Tanrı aşkına, senin dertlerini bilip onlara çözüm bulmadan, bulamasam bile sana destek olmadan nasıl senin arkadaşın olabilirim?!" açıkçası onu arkadaşım olarak görmüyorum. Biz arkadaş olalı 4 yıl oldu ve ben ikinci yılımızda ona aşık olduğumu fark ettim.
"Derdim olduğunu kim söyledi? Kendi kendine gelin güvey olma. Sadece sigara içtiğim için derdimin olduğunu söylüyorsun, ama ben sadece bir bağımlıyım. Anlıyor musun?" dedi sigarasından tekrar nefes çekerken. Bu sakın konuşması hoşuma gitse de şimdi ki gibi gerçekten de sinirimi bozabiliyordu. Sırf bu yüzden normalde kırarak yemediğim şekeri kırarak yiyordum. Üstelik öoktan yarılamıştı sigarasını ve normalden daha hızlı şekilde içiyordu.
"Bağımlı olsan da streslenince sigara içtiğin gerçeğini değiştirmiyor? Eve gidelim."
Kalkmayıp bana aval aval bakınca nefesimi dışarıya verip koltuk altlarından tutup kaldırdım. Ona göre ondan daha güçlü olduğum için karşı çıkamıyordu.
"Bekle beni, ceketimi alıp geleceğim." onu dinlemeden hızla yanından ayrılıp barbekü dükkanının içerisine girdim. 7 kişiden oluşan ekibin çoğu sarhoş olmuş gibiydi.
"Nerelerde kaldın Hyun-Jun! Hadi ikinci tura gidelim." sarhoşluktan ismimi karıştıran adamı reddedip ceketimi inceden oturduğum sandalyenin sırt kısmından aldım. Oradakiler çok ısrar etse de hepsini reddedip ara sokağa, Felix'in yanına gittim. Tahmin ettiğim gibi sigara içiyordu.
"Gidelim."
İtaatkar bir şekilde beni takip ederken ben cebimden çıkardığım telefonla taksi çağırıyordum. Telefon konuşmam bitince Felix'e döndüm. Elleri cebinde ayaklarına bakıyordu.
"Sarhoş değilsin, değil mi?" olmadığını bilmeme rağmen sormuştum.
"Sarhoş olsam ve değilim desem inanacak mısın? Bildiğin soruları sorma zahmetine girme."
Konuyu uzatmadan önüme döndüm. Neyse ki aynı evde yaşıyoruz, yoksa onu kendi evime götürmeue ikna edemez, beni evine de almazdı. Biliyordu onu sıkacağımı.
"Bu gece evde değilim."
"Öylesin." itiraz istemiyordum. Zorla da olsa eve sokardım onu.
"Beni rahat bırakmalısın. Benim annem ya da babam değilsin."
"Arkadaşın değil miyim?"
Susup bir şey demeyince ona döndüm. Bana bakıyordu.
"Sen taksiye binersin." dedim elimle gelen taksiyi gösterip. "Yeni taksi çağırırım."
"Hyun-"
Onu dinlemeden önümüzde duran arabanın arka kapısını açıp, şoföre adresini söyledikten sonra parasını da fazladan verip Felix'i arabanın içine soktum. İşte şimdi yüzünde bir ifade görüyordum. Şaşkınlık ve... Pişmanlık? Emin değilim. Araba giderken arkasından baktım. Daha sonra da telefonumu çıkarıp ona mesaj attım.
Hyunjin:
Seni eve gönderdim gelmeyeceğim eveAnında dönüş yaptı.
Felix:
Sana benim eve gitmeyeceğimi söylediğim
halde neden beni eve gönderiyorsun?
Şoför beni dinlemiyor zaten illa senin dediğini
yapması lazımmışHyunjin:
Ona öyle söyledimHyunjin:
Yarın da gelmeyeceğim bir arkadaşım
çağırdıHyunjin:
Rahatına bakFelix:
Neden böyle yapıyorsunHyunjin:
Ben bir şey yapmıyorum sen kendi kendine
gelin güvey oluyorsun. İyi geceler FelixFelix:
Cidden gelmeyecek misin? Nerede kalacaksınHyunjin:
Beni merak etme eve git ve uyu
İyi gecelerFelix:
İyi gecelerİyi mi geceler
Ben buna başladım bakalım devamını getirecek miyim, çünkü bu ay içerisinde bailadığım bütün ficlerimi yarım bıraktım
Bu arada hesabımda herhangi bir yere reklam yapabilirsiniz ya da önerebilirsiniz yorumlar ve pano mu ne işte orası dahil ztn başka yer yok amk ya ÇNDKSNDMSS
Neyse
Hadi eyw
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘾𝙖𝙣𝙙𝙮 Hyunlix
FanfictionTamamlandı. "Böyle yapmayı bırak! Sen benim arkadaşımsın bilmeye hakkım var!" "Ben senin arkadaşın falan değilim!"