6(m)

1.9K 77 51
                                    


iki üç günlük bir rahatlama, belki de bir haftalık bir ara, fakat işkence ve gerginlik dolu son derece değersiz bir süre.

Haftalardır huzursuz
uyuyordu, uyanık olduğu zamanlara göre daha
da beter rüyalar görüyordu, nefes alamıyor,
özgür hareket edemiyordu ve onu oyalayacak meşgalelerini yitirdiğini hissediyordu.
Lisa'nın içindeki şeytani korku peşindeyken,
artık ne bir kitap okuyabiliyor ne de herhangi
bir şeyle meşgul olabiliyordu.
Hasta hissediyordu.

Kalbindeki çarpıntı Lisa'yı bazen öylesine sarsıyordu ki, ayakta duracak hâli kalmıyordu.
Üzerine çöken huzursuz bir ağırlık, neredeyse canını yakan bir yorgunluğu tüm bedenine
yayıyor, fakat buna rağmen gözünü uyku tutmuyordu.

Tüm varlığı, bedenini zehirleyen bu
korkudan harap olmuştu. İçten içe bu
hastalık hâlinin gözle görülür ve yakınındaki
insanların kendisine acımasını ve merhamet etmesini sağlayacak somut bir hastalığa dönüşmesini dilemeye dâhi başlamıştı.

Artık bunu düşündüğünde, acılar içinde yatan hastaları kıskanıyordu. Beyaz duvarlar arasında, beyaz yataklarda ve sanatoryumda yatmak ne kadar da güzel olmalıydı, insanlar o zaman ziyaretine gelir ve merhametle yaklaşırdı sana. Çektiğin acılara rağmen uzaklarda iyiliksever, kocaman bir güneş gibi iyileşme umudun olurdu.
Eğer ağrın varsa, istediği kadar çığlık atabilirdin.

Fakat Lisa, her gün ve hatta neredeyse her saat, yeni ve dehşet verici durumlar yaratırken durmadan sorun yokmuş gibi davranıyordu. İçinde olduğu mezarda kimse ziyaretine dahi gelemiyordu. Ruhu kaybolmuştu artık, hiç bir şey hissedemiyordu.

Neredeyse her gün sevdiği kadının gözlerini görmek uğruna gittiği parkta anılarını yitirmiş, her an mezarı haline gelmeye başlamıştı. Hayatında neye önem verdiyse kaybetmişti. Kimsesi, evi, kendine ait bir yeri dâhi yoktu. Lisa, artık kendisine bile yabancılaşmıştı.

Tüm bunları düşünürken, elindeki beyaz gülü karşısında duran toprak yığınına hafifçe bıraktı. Gözlerinden her zamanki gibi inatla akan yaşlar altındaki toprağı ıslatırken, yaptığı hatanın cezasının ne zaman son bulacağını düşünüyordu.

Saatlerdir oturduğu taşın üzerinde, çoktan kaybettiği anıları tekrar tekrar canlandırıyordu zihninde. Biraz sonra, gözlerinden süzülen yaşlarla birlikte, hıçkırıklarının arasından titreyen nefesini dışarıya bıraktı.

"Daha erken gelemediğim için üzgünüm."

Kendi sesini bile duymaya tahammül edemeyen Lisa, zorlukla söylediği şeye karşı karnında bir kasılma hissetti ve duraksadı. Boğazında düğümlenmeye başlayıp konuşmasını zorlaştıran yumrudan o an nefret etmiş, hıçkırıklarıyla birlikte bedenini o toprağa karıştırmak istemişti.

Yanaklarını ıslatan yaşlar, hafifçe esen rüzgarın yüzüne çarpmasıyla yüzü de dahil, her zerresini üşütüyordu. Saniyeler sonra titremeye başlayan ellerine indi ıslak bakışları, ondan sonra ise titreyen elinde sıkıca tuttuğu toprak parçasına.
O gideli aylar olmuştu. Ancak Lisa onu defalarca rüyalarında görmüş, uyanıkken dahi yüzüyle karşılaşmıştı.

Şimdi ise durup boş gözlerle baktığı taşta yazan isme bakıyordu. Her harfi zihnine kazımak istercesine bakmıştı. Tek tek, acele etmeden ve saatlerce.
Bir süre sonra Islak yüzünü ellerinin arasına aldı Lisa. Utanırcasına yüzünü kapattı. O an ağzından, titreyen sesiyle, yalnızca kendisinin duyabileceği sessizlikte bir fısıltı çıkıverdi.

como te quiero [jenlisa]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin