Konuşulması gereken konular - SON -

392 27 23
                                    

Sabah 7 gibi Yibo da hafiften gözlerini açmaya başlamıştı. Hala kendini yorgun hissediyordu. Aralanmış gözleriyle odayı taradı, koltukta uyuya kalmış olan Zhao'yu gördü. Sonra bakışları ilaç sehpasına kaydı. En son hatırladığı sırt çantasının yerini kahvaltı tepsisi ve birkaç serum şişesi almıştı. Bir süre boş boş bakıp düşünmeye devam etti. Dün olanların büyük bir kısmını hatırlıyordu. En azından "ne" yaptığının farkındaydı, yalnızca Xiao zhan'ın yüz ifadesini ya da nasıl kendinden geçtiğini hatırlamıyordu. Öpüştükten sonra tokat mı yemişti, yoksa nöbet geçirip bayılmış mıydı bilinmez ama yanakları dahil her yeri ağrıyordu. Bir süre sonra yatakta doğruldu ve yanındaki su şişesine uzandı.

Zaten tetikte uyuyan Zhao şişesin hışırdamasıyla hemen uyandı ve yanına geldi: "Bo-di, uyandın mı?" Uykulu gözlerindeki şefkatli bakışla Yibo'nun da içi ısındı.

- "Hmm."

- "Nasılsın? İyi hissediyor musun kendini?"

- Bir süre düşündükten sonra cevap verirken sesi çatallanıyordu: "Dün ben... dayak mı yedim?"

- "Ne? Yoo o nerden çıktı ya."

- Omuzlarını esnetirken yüzü acıdan büzüldü: "Offf... Her yerim dayak yemiş gibi ağrıyor."

- "Haa, yok yok. Ama dün ateşini çok zor düşürdüler. O yormuştur vücudunu."

- "Hmm" diyip başını salladı ve sessizce düşüncelere boğuldu.

Zhao sehpadaki kahvaltı tabaklarının kapaklarını açıp tepsiyi hazırladı. Tekerli sehpayı Yibo'nun önüne doğru kaydırırken: "Daha iyi olduğunda göre şöyle kahvaltı yaparken bir poz ver de Mr.Xiao'ya gönderelim." Diyip sırıttı.

Xiao Zhan'dan bahsetmesini beklemiyordu. Bir anda adını duyunca şaşkınlıkla baktı: "Zhan-ge mı?... Jiejie ben... rüya mı gördüm yoksa dün zhan-ge gerçekten burada mıydı?"

- "Rüyanda da gördün mü bilmiyorum ama dün buradaydı, evet." Derken sırıtmaya devam etti. "Çok garip bir tesadüftü aslında ya. Kayıt işlerini hallettikten sonra tatlı bir şeyler alayım, hem de kahve içerim diye düşünmüştüm. Sırada beklerken sıkıntıdan kafede oturanları izliyordum. Baktım adamın teki kendi kendine konuşuyor. Deli midir nedir diye düşünürken bir baktım Zhan-Ge! Sonra hemmen bazı sihirli güçlerimi kullanıp tutup getirdim yanına hehehee."

Yorgunluktan Zhao'nun konuşma hızına yetişmekte zorlanıyordu ama olayı kabaca anlamıştı. Zaten Xiao Zhan'ın onu özellikle hastaneye ziyaret etmeye gelmiş olmasını beklemek çok saçmaydı ama yine de biraz hayal kırıklığına uğramıştı. İfadesiz bir yüzle kafa sallayıp kahvaltısını kurcalama başladı.

- "Ne oldu şimdi ne bu surat?!" Birden aklına bir şey gelip heyecanlandı. "Ha bu arada Bo-di, ben sana bu adamda bir gariplik olduğunu söylemiştim -Kafede kedisiyle konuşuyor olmasını bir kenara bırakıyorum- senin hasta olduğunu duyduğu andan itibaren o kadar garip davrandı ki, bir an o da bayılacak diye korktum valla.

- "Nasıl yani?"

- "Ne bileyim, ben bile seni baygın bulduğumda daha az panik olmuşumdur herhalde. Tabi ona olayları anlatırken birazcık abartmış olabilirim hehehe."

- "Jiejie nasıl yani, ne anlattın doğru söyle?" çubukları tepsiye koyup, gergin bir bakış attı.

- "Neyse ya o kısımları önemli değil, bir şekilde odana getirmeyi başardım işte."

Yibo'nun hala gergin olduğunu fark edince devam etti: " Tamamm, adamın ne tepki vereceğini görmek için hastalığını birazcık abartmış olabilirim. Ama lütfen sinirlenme lütfen lütfen lütfen" iki elini birleştirip kafasını eğmiş, şımarık bir çocuk gibi özür diliyordu.

Masaj yaptırmaktan nefret ediyorum! - YiZhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin