Olayların üzerinden yaklaşık 3 hafta geçmişti. Xiao Zhan her gün Cheng ile konuşup bilgi almaya çalışıyordu ancak Yibo hala tedavi seanslarına gelmiyordu. Neyse ki kendisinin işten kovulduğuna ya da yaşananlara dair bir dedikodu da duymamıştı. İzninin 3 haftasını memleketinde geçirmek ona fazla bile gelmişti bu yüzden anne babasını yanına davet edip Şangay'a dönmeyi teklif etti. Babasının halledilmesi gereken bazı ilaç raporları ve muayene işleri de vardı. Planlarını yapıp hep beraber Şangay'a döndüler. İzninin bitiş tarihi yaklaşırken tekrar gerçeklerle yüzleşmek zorundaydı. İşe döndükten sonra ne yapacağını, onu nelerin beklediğini hiç bilmiyordu. Bu süreçte kendine kattığı en önemli şey; mecburen anı yaşamayı öğrenmek ve olayları akışına bırakmak olmuştu. Zaten istese de olayların kontrol edebileceği bir kısmı kalmamıştı.
Jianguo'yu taşıdığı sırt çantasını masanın üzerine koydu ve karşısına oturup konuşmaya başladı: "Özür dilerim baobao ama biraz daha dayanman gerekiyor. Şu kahveyi bitirmeden hiçbir yere gitmiyorum... Uf uf uf sırtım koptu yaa." Derken belini ovuşturdu. Kahvesini içerken bazı evrakları inceliyor, ara ara kediyle konuşmaya devam ediyordu: "Tamamdır, buradaki işimizi de bitirdik. Dönerken veterinerden senin ilaçlarını da alırsak her şeyi halletmiş oluyoruz." deyip gülümseyerek bardağını çantanın penceresinden kendisini izleyen kediye doğru kadeh kaldırdı.
Bu sırada hastanenin zemin katındaki kahvecide sipariş vermek için sıra bekleyen Zhao'nun dikkatini çantayla konuşan adam çekmişti. Önce deli herhalde diye düşünmüştü ama bir süre izledikten sonra kim olduğunu fark edip şok oldu. Önündeki sırada bekleyen 5-6 kişiye bakıp Xiao Zhan'ı kaçıracağından korkarak sıradan çıktı ve direk yanına ilerledi.
- "Müdür Bey merhabaa" derken eğilip selam verdi.
Sese döndüğünde karşısındaki kişiyi tanıyamayınca müşterilerden biri olduğunu düşünerek kibarca gülümsedi ve bozuntuya vermeden cevap verdi: "Merhabaa nasılsınız?"
Zhao, kendisini tanımadığını anlamadığı için hızlıca konuya giriş yaptı: "İyi olmaya çalışıyoruz müdür bey, Bo-di'nin yatışını yaptık sabah. Şimdi ona bir şeyler almaya gelmiştim ben de." diye keyifsizce cevapladı.
Xiao Zhan hayatında ilk defa duyduğu bir kelime gibi şaşkınlıkla tekrar etti: "Bo-di?..." Yaklaşık beş saniye boş boş baktıktan sonra birden yüzünden tüm renk çekildi. Zhao'yu tanıması ve olayları anlaması biraz zaman almıştı. Ms. Li ile daha önce tanışmıştı ama o gün ufak bir panik atak geçirdiği için heyecandan yüzünü unutmuştu. Bo-di / hastane / yatış kelimelerini birleştirince içini kaplayan korku yüzüne yansımıştı.
- "YİBO'YA BİŞEY Mİ OLDU YOKSA?!" diye panikle ayağa kalktı. Bağırdığı için kafedeki herkes istemsizce dönüp onlara bakmıştı.
Zhao hemen yanına yaklaşıp kısık sesle konuşmaya başladı: "Mr. Xiao sessiz olun lütfen. Yibo kimsenin duymasını istemiyor, gazetecinin birine yakalanmayalım."
Xiao Zhan da fısıldayarak bağırmaya devam etti: "Neyi duymasını istemiyor ne oldu?!"
Zhao etrafa bakıp kendilerini izleyen kişileri görünce fısıldayarak devam etti: "Başka yerde konuşalım en iyisi." Kendisi masadaki evrakları toplarken Xiao Zhan da Jianguo'yu sırtına taktı ve kafeden çıkıp koridorun uzak bir köşesine gittiler. Xiao Zhan müdür duruşunu çoktan bırakmış, arkadaşıyla konuşuyor gibi devam etti: "Ne oldu Yibo'ya iyi mi?"
Karşısındaki adamın paniğini gördükçe Zhao'nun şüpheleri iyice güçlenmişti. Bu adamın Yibo'yla fazlaca ilgilendiğine inanıyordu. Bu ihtimali düşündükçe iyice durumdan zevk almaya başladı. Olayları biraz abartmasının bir zararı olmazdı değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masaj yaptırmaktan nefret ediyorum! - YiZhan
RomanceWang Yibo, dövüş filmlerinde rol almaya başladıktan sonra sırt ağrıları için düzenli olarak masaj yaptırmaya başlar. Birkaç yıldır gitmekte olduğu Bvlgari otelin SPA'sında, yeni işe başlayan müdür Xiao Zhan ile karşılaştığında, daha önce deneyimledi...