Zıtlık

141 18 4
                                    

Güvensiz yolların belirsiz yolları, Ve umutsuzluktan daha büyük bir yaramazlıktan şüphe ediyorum. - John Denham

Annem ile Togay konuşurken saatimi kontrol ettim "Neden bu kadar uzun sürdü?" Tam o sırada Togay odadan çıktı, dişlerini sıkıyordu ve turuncu gözleri her yere alev saçıyordu. Annemin odasına yürüdüğümde bana dönmeden "Annen kimseyi istemediğini söyledi" Çenemi dikleştirdim "Ben kimse değilim" Bir şey söylemedi ve aşağıya inmeye devam etti, kapıyı çalarak içeri girdiğimde annem yatakta oturuyordu.

Beyaz saçları omuzlarına düşerken elleriyle onları geriye itti, oldukça öfkeli görünüyordu "Çık" Bir adım öne attım "Anne-" Sözümü kesti "ÇIK DEDİM!" Birden bağırmasıyla dişlerimi sıktım ve hiç bir şey demeden kapı koluna uzanıp dışarı çıktım, ne konuşmuş olabilirlerdi? Baş düşmanım olan Togay ve Annemin arasında benim bilmediğim ne olabilirdi?

Lilinin adını seslendiğimde  hemen yanımda belirdi "Lili beni hemen Zamanın kraliçesine götür" Sinirimi sezmiş gibi olacak ki başını salladı, üstüme bir göz atıp hızlıca alkışladı.

Gözlerimi açtığımda bir kulübenin önündeydim "Sen burada bekle" Önümde duran iki görevliye kaşlarımı çatarak baktım "Çekilin önümden" Dediğimde içeriden bir ses geldi "Onu içeri alın" Başlarını öne eğdiklerinde hızlıca kulübenin kapısını açtım, gözlerini bana çevirdiğinde etrafı inceliyordum.

Her yerde büyük küçük bir sürü saatler asılıydı. Kırmızı çarşafla örtülmüş bir masanın üstüne küreler ve mumlar vardı. Kafasına geçirdiği  kapüşon yüzünden sadece kırmızı dudaklarını görüyordum "Oturun lütfen" sandalyeyi çekip oturdum. Siyah uzun tırnakları ona hoş bir hava takıyordu, ellerini kürenin üstünde gezdirmeye başladı "Hangi rüzgar attı seni buraya buzların kraliçesi?"

Ellerimi masanın üzerinde birleştirdim "Bazı cevaplara ihtiyacım var" Dudakları kıvrıldı "Buna emin misiniz?" Dediğinde başımı salladım "Ne istediğimi çok iyi biliyorum" Başıyla onayladı "Pekala" ellerini kürenin üstüne koyduğunda  mor ile mavi karışımı bir renk küreden saçılmaya başladı "Annen" Dediğinde ona dikkat kesildim "Senden önemli bir şey istedi ve bu senin hayatını değiştirecek prensesim" kaşlarımı çattım.

"Nasıl bir değişim olabilir bu?" Ellerini biraz geri çekti. " O kadar büyük bir zarar vereceksin ki hem kendine hem de İzaya. Bunun altından kalkamayacaksın" Nefesimi dışarı verdim "Benden değil, İzadan bak " İzanın geleceğini görmesi benim işime daha çok yarayabilirdi, sonuçta İza' nın gözünden görebilirsem bir sonraki hamlemi planlayabilirdim.

Elleri kürenin üstünde gezinmeye başladı. Bu sefer kürenin rengi yavaş yavaş değişti mordan siyaha dönüşüyordu. Kaşlarımı çattım bu renkler ne anlama geliyordu?

birden sert bir rüzgar estiğinde mumlar söndü, duvardaki saatler sallanmaya başladı, Bir kaç mum rüzgarın şiddetiyle devrildiğinde kapüşonu düştü, ağzı şaşkınlıkla açıldı, bir şeylerin ters gittiğini anlamak pek te zor değildi.

Gözlerini birden bana çevirdiğinde gördüğüm manzarayla yerimde kaldım. Sanki koskoca galaksiyi iki çift göze sığdırmışlardı, bu büyüleyiciydi. Gözlerine hayran kalmıştım. Siyah gür kirpiklerinin arasına sıkıştırılmış olan mor ve mavi arası giden gözleri parlıyordu.

Birden ayağa kalktığında yerimde oturmaya devam ettim, rüzgar git gide şiddetleniyordu. Sanki kulübe şimdi uçup gidecekti, birden bağırmaya başladı "Hayır! Hayır" Ellerini başına koyarak yere düştü "Ne gördün!" Diye bağırdım uğultudan dolayı sesim ona çok ulaşamıyordu. Bu benim durdurabileceğim bir şey değildi, bu onunla ilgiliydi. Git gide sallanan kulübede ayakta durmak bile zor gelmeye başlamıştı.

Gecenin Soğuk İntikamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin