Shade

152 12 16
                                    

 But there's a side to you, That I never knew, never knew. All the things you'd say.. They were never true, never true. And the games you play. You would always win, always win.

                                                                                                                                        - Adele Set Fire to the Rain-

Saat kaçtı bilmiyordum, ay gökyüzündeki yerini almış, geceyi süsleyen acı çığlıklar her zamanki gibi kulak tırmalıyordu, uluyan kopartıcıların aksine disesler bu gün sessizdi. Disesler her gün başka birinin aklın farklı bir ses tonuyla girip onları tuzaklarına çekmek isteyen yaratıklardı. Togay'ın odasında önümüzdeki büyü kitabına bakıyorduk. AteştenBuz büyüsü zor bir büyüydü.

Camdan dışarı bakan Togay oldukça sinirli gözüküyordu. "Buraya gelip yardım edecek misin artık?" Bir elini cebine atıp omzunun üzerinden bana baktı "Boşuna oraya bakma, işe yaramıyor" kitabı sertçe kapatıp ayağa kalktım "sen benimle dalga mı geçiyorsun? Nasıl yapacağız o zaman?"  bana bakmadı veya dönmedi "Biz büyüyü değil, büyü bizi bulacak" kollarımı göğüsümde birleştirdim.

"Nasıl olacak o Lordum? Açıklık getirir misiniz?" bana döndü, gözlerinden ateş çıkıyordu resmen, onu bu kadar sinirlendiren neydi? "Savaş esnasında Buz ve Ateş yan yanaydı, yıllarca bu büyüyü yapmaya çalıştılar ama hiç olmadı. Savaşta Ruhları bir araya geldi ve ortaya böyle bir güç çıktı" tekrar cama baktığında merak edip bende neye baktığına bakmak için cama doğru yürüdüm, ellerini sinirden yumruğa çevirmişti, çenesi kasılıyor, derin nefesler alıp veriyordu. Gözlerimi ondan ayırıp camın önünde durdum.

Bir kız. Bir kız vardı, karşısındaki oğlanla Sarayın biraz ilerisindeki gölette beraber oturuyorlardı. Gözlerimi Togaya çevirdiğimde gözlerinden fışkıran ateşler kaşlarımı kaldırmama sebep oldu. Kız gülerek bir şeyler anlatıyor oğlan ise gülerek onu dinliyordu. Birden perdeler sertçe kapandığında Togay sinirle arkasını dönüp koltuğa doğru yürümeye başladı.

"O kız kim?" diye sordum ellerimi belime koyarak, koltuğa oturdu ama cevap vermedi. Demek onu bu kadar sinirlendiren o kızdı. Halktan bir kız. "Seni ilgilendirmeyen işlere karışma!" bunu demesiyle sinirlendiğimi hissetmeye başladım.

"Terbiyeni takın Togay, karşında kim olduğunu unutma. Benimle böyle konuşmak senin haddin değil" Togay bakışlarını bana çevirdiğinde Bakışlarımı ondan çekmedim
"Eğer beraber bir iş yapacaksak ya düzgünce yaparız yada yapmayız, herhangi bir kızla ne yaşadığın beni ilgilendirmez evet, ancak işime engel oluyorsa ilgilendirir. O yüzden ya benimle düzgün konuşursun ya da-" Birden ayağa kalkıp üstüme yürüdü.

"Ya da? Ya da ne yaparsın? Burdan gider misin? Kardeşin sana düşman! Halkından çoğu kişi seni sevmiyor! Benim halkım sana düşman! Annen öldü! Baban yok! Senin kimsen yok Elizabeth.

 sen kimsesizsin"

Suratına yediği sert tokatla sustu,   başı sola çevrilmişti. Ona üstten bir bakış attım, ondan iğreniyordum.  Onu olabildiğince alttan almaya çalışmıştım ancak kimse benimle böyle konuşmaya cüret edemezdi.

"Bir daha sakın, adımı ağzına almaya cüret etme. Edersen eğer,  ağzından adımı bir kez daha duyarsam, işte o zaman çok kötü şeyler olur Togay.  Düşmanım olacaksan beni iyi tanımalısın ancak sen, karşına kimi aldığının farkında bile değilsin. Eğer tanıyamadıysan, adımı öyle bir kazırım ki üstüne , hayatın boyunca unutamazsın. "

Omzuna çarpıp odanın kapısını sertçe açarak dışarı çıktım, kalbimi kırmış mıydı? Hayır. O benim kalbime ulaşamazdı. Buna değmezdi. Onu bu kadar önemsemiyordum bile, benim için bir kaldırım taşından bile daha değersizdi.

Gecenin Soğuk İntikamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin