24.01.2023
Yavaş yavaş gözlerimi açtım. Kendimi bir yatakta buldum.
Jungkook'un yatağı.
Yanımda uyuyan çocuğu bulmak için baktım. Elinde onu örten küçük bir battaniye demeti vardı. Yanaklarında uykudan dolayı hafif kızarıklıklar oluşmuştu. Dikkatlice eğildim ve yüzüne düşen saçlarını çektim. Yavaşça gözlerini açıp bana baktı. "Seni uyandırdım mı?"
"Hayır, uyandım..." dedi sessizce. Sonra yüzünü battaniye yığınına gömdü. "Dışarı çıkabilir miyiz?" Diye sordum. Gözlerini yukarı açtı. "Neden?"
"Arkadaşlarıma dün onlara bir şey alacağıma söz verdim ve gitmedim."
Beni dikkatle izledi. "Bunu yapabiliriz." Yumuşakça cevap verdi. Yavaşça gözlerini ovuşturarak oturdu. Saçları uykudan çok dağınıktı. Bana baktığında hafifçe gülümsedim. "Ne...?" O sordu. "Saçların dağınık." Dedim. Gözlerini ovuştururken biraz uzağa baktı. "Hadi giyinelim." Yumuşakça dedi. Başımı salladım ve kalktım. Üzerinde gömlek olmadığını fark ettim. Dürüst olmak gerekirse, banyodan sonra olanları hiç hatırlamıyorum.
"Dün gece ne oldu?"
Bana baktı. "Küvette neredeyse uyuyakaldın. Seni giydirdim ve yatağıma taşıdım." dedi. İç çektim, biraz rahatladım. "Pekala. Sen, hiçbir şeyi doğru yapmadın mı?" Diye sordum. Kafasını salladı. "Ben bir şey yapmadım, söz veriyorum." Giyinmeye başlayınca anlattı. Ben giyinmeye başlarken o da benim için kıyafetlerimi yatağın üstüne koydu. İşim bittiğinde yüz maskesini takıp ona baktım.
"Hazır mısın?" Diye sordum. Şapka taktı. "Evet hadi gidelim." dedi. Başımı salladım ve peşinden koşmaya başladım. Jungkook'un yüzünü göstermeden korumaları geçtikten sonra mağazaya doğru yola koyulduk.
"Sana bir şey sorabilir miyim?" Bana baktı.
"O nedir?"
"Sana hala Jungkook dememi istiyor musun...?"
Hafifçe iç çekmeden önce bana baktı. "Yalnızca yalnızken... Kimsenin kim olduğumu öğrenmesini istemiyorum..." dedi sessizce. Yavaşça başımı salladım. "Anladım." dedi. Dikkatlice elimi tuttu. Tekrar konuşmadan önce bir süre sessiz kaldık. "Senin hakkında daha fazla şey bilmek istiyorum." Bana baktı.
"Neden?" O sordu. "Neden olmasın?" Cevap verdim. Aşağı bakmadan önce bana baktı. "1997'de doğdum, apartman havaya uçurulmadan önce hayatımın büyük bir kısmını Busan'da geçirdim." Başladı. "Kaybolduktan sonra Masan'a gitmek için ayrıldım."
"Kaç yaşındasın?" diye sordum aniden. Biraz yukarı baktı. "11, sanırım." dedi. Gözlerim genişledi. "O kadar yolu tek başına mı yürüdün? Bu neredeyse 55 km demek." Dedim. Yumuşak bir şekilde içini çekti. "Evet." Cevapladı. "Neden bunu yaptın?"
"Büyük Busan şehrinden uzaklaşmam gerekiyordu. Tüm yakalanma risklerinden..." dedi sessizce. "Yakalanmış..?"
Yavaşça bana baktı. "Binadaki yangını çıkaran bendim."
-
Tüm rehinelerin olduğu odaya geri döndüm. Hemen Jimin'i Hoseok ve Yoongi ile konuşurken gördüm. Jimin kapının açıldığını duydu ve başını çevirdi. Gözleri büyüdü ve parlak bir şekilde gülümsedi. "Tae! Sen iyisin!" mutlulukla dedi. Ben de gülümsedim. Aylardır Jimin'in böyle gülümsediğini görmemiştim...
"Jin, ilacı aldım." Jimin, Hoseok ve Yoongi'ye doğru yürürken seslendim. Yoongi, tabii ki, sanki onun yaşam desteğiymiş gibi Hoseok'a yakın bir şekilde sokulmuştu. Jimin'in yanına oturdum ve büyük olan hemen beni kucakladı. Ona kıkırdadım. "İyiyim Hyung, söz veriyorum." dedim saçlarını karıştırırken. "Seni incittiğinden o kadar endişelendim ki!" dedi küçük çocuk. Hoseok bizi izliyordu. "Hepimiz son derece endişelendik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No escape/ Serial Killer | taekook (Türkçe Çeviri)
ActionHer şey haberlerdeydi. 62 kişi kayboldu, sadece 12 kişi bulundu. Ama ölüydüler. Sadece bir tanesi polisin ne olduğunu anlamasına yetecek kadar uzun süre hayatta kaldı. Ona "Tavşan" diyorlar ve 23. yüzyılın en kötü seri katillerinden biri olduğu söyl...