Evin içi kokuyordu. Rüzgârdan dolayı soba ciğerlerini odaya boşaltmış olmalıydı. Satırları sürekli tekrarlıyordu. Sanki unutmaktan korkarmış gibi. Oysa satırlar defterinde mevcuttu. Hayır. Unutmaktan korkmuyordu. Başka bir şey vardı sanki. Onun ilgisini çeken ve bu denli iyi yazdığını ona hatırlatan iki satır yazmamış mıydı daha önce? Yazmamıştı anlaşılan. Yazdıysa da bir şey değişmezdi. Şuan onu düşünecek hali yoktu. Montunu çıkarmadan evdeki tüm pencereleri açtı. Toplamda iki pencere olduğu için hiç vaktini almamıştı. Sobanın kovasını değiştirmek de gelmiyordu içinden. Serin hava var gücüyle işgal ederken içi ürpermiş sobanın tam karşısındaki tekli koltuğa oturdu. Montuna iyice sarılarak adeta gömüldü tekli koltuğa. Hemen sağındaki tahta döşemenin üzerinde bir örümcek gördü. Bir an bile tereddüt etmeden terliğiyle ezip öldürdü zavallı örümceği. Otobüsten indiği anda suratına çarpan soğuk hava kadar acımasız hissetti kendini. Az daha örümceği gömme kararı alacaktı. Bu saçma fikre üşengeçliği engel oldu. Üstelik örümceği öldürdüğü yerden kaldırmaya bile gerek görmedi. İçerinin yeterince havalandığını düşündü ve üşengeçliğini arkasında, oturduğu tekli koltukta bırakarak üstünü değiştirdi. Pencereleri ve perdeleri kapattı. Sobanın kovasını değiştirerek sobayı yaktı. Mutfağa gidip en küçük cezveye bir fincan olacak kadar su doldurdu ve ocağı yakarak cezvedeki suyu kaynamaya bıraktı. O sırada fincanını ve sallama çayını hazırlardı. Haftalardır sallama çay içiyordu. Demlikte çay demleyip içmemişti haftalardır. Eskisi kadar canı çay mı istemiyordu? Yoksa yalnız mıydı? Kimse gelip gitmiyordu evine. Zaten ondan başka kimse gelmezdi bu eve. Kim ne yapsındı çevrede bunca yeni bina varken neredeyse tarihi sayılabilecek bu binayı. İki katlıydı bu bina. Üst kat boştu. Kimse kiralamıyordu. Çatısı akıyordu, mutfağı eskiydi, tahta kaplamalar çürümüştü. Sağlam bir bakım gerekiyordu. İyi de nasıl yaptırsın bakımı? Yazdığı şiirlerden kazandığı üç beş kuruşla karnını zor doyuruyordu. Muhabirlik dese oradan kazandığı tüm parayı yakacak ve sigara alarak değerlendiriyordu. Yazdan alırdı her ikisini de. Kutu kutu sigara, çuval çuval kömür ve odun... En başa döndü düşüncelerinde. Yalnız mıydı? O bunları düşünürken cezvedeki su kaynamıştı. Suyu fincana aktararak masasının yolunu tuttu.