6.Bölüm:Bilmiyoruz

7 1 0
                                    

Her şeyden habersiz bir güne daha başladım. Dün Merih ile hastaneden kaça kaç çıkıp eve dönmüştük ve ben yorgunluktan koltukta uyuyakalmıştım. Hala neler olduğunu bilmiyordum ama okula geç kaldığımı biliyordum. Çabucak hazırlanıp babamı beklemeye başladım. Artık geç kalacaktım babam hala uyanmamış mıydı? Üst kata çıkıp babamı aradım, hala uyuyordu o da geç kalacaktı uyandırmaya çalıştım ama uyanmadı.
Uyanmadı.
Tekrar tekrar omzuna dokundum bağırdım çağırdım, uyanmadı.
Uyanmadı.
Yere çöküşümle bağırışım bir olmuştu. Olamazdı hayır benim bir parçam zaten eksikken diğer parçamı da kaybedemezdim. Baba beni bırakma. Baba çok yalnızım beni bırakma. İnanmıyorum hayır hayat bu kadar adaletsiz olamaz hayır bana karşı bu kadar adaletsiz olamaz.
"Baba uyan kalk baba geç kalıyorsun işe baba."
"Babacığım lütfen kalk hadi bu sefer kahvaltı hazırlayacağım söz veriyorum, eğer kalkarsan her zaman hazırlarım ama kalk baba!"
"Baba uyansana sen fazla uyumazsın.."
"Hadi Erna kalk artık okula geç kalıyorsun."
"Hayır baba beş dakika daha."
"Beş dakika daha uyursan kahvaltıyı sen hazırlarsın."
Babamla bir anlaşmamız vardı bir hafta ben bir hafta babam kahvaltıyı hazırlayacaktı. İkimizde bu anlaşmaya uyuyorduk ve eğer kahvaltı hazırlayacak kişi o gün geç kalırsa sonraki üç haftanın kahvaltısını da o hazırlayacaktı tabiki beş dakikalık bir uyku için üç hafta kahvaltı hazırlayamam çabucak ayaklanıp çayı koydum üstüne o sırada babamda duşa girmişti. O her zaman ki şarkıyı söylüyordu:
"Zaman durdu sanki
Beklerken seni
Ben bir tek sevgiye
Bağladım kalbimi..."
Ve bende saçlarımı tararken ona eşlik etmeye başladım.
"Ayrılmam istersen hiç yanından
Çağırsan gelirim çok uzaklardan."
Annemle babamın şarkısıymış gençliklerinde hep bu şarkıyı dinlermişler annemin evde olduğu dönemlerde de özel günlerde bu şarkıyı açardık ve hep birlikte söylerdik. Annem.. çok özledim seni..
Yan taraftan babam, "çok süslenme ben seni her halinle beğeniyorum prensesim." Diye mırıldanınca içim yumuşamıştı. "Seni çok seviyorum babacığım."
"Seni çok seviyorum babacığım. Beni bırakma."
Gözlerim kararıyordu, kapı çalıyordu galiba merdivenlerden aşağı indiğimde komşular gelmişti. Ve Merih.
Merih aceleyle yukarıya çıkmıştı. Merih' in annesi Aynur teyze annemin en yakın arkadaşıydı hatta kardeşi gibiydi o da yukarı cıktı hızlıca aklım sıfırlanmış gıbıydı ne hıssedecegımı ne düşüneceğimi bilmiyordum.
Babam uyuyordu sadece ve ben sadece bir kabus görüyordum.
Beş dakika içerisinde ambulans gelmişti.
Babamı hızlıca almışlardı.
Bende onunla beraber ambulansa bindim hızlıca. Ağlıyor muydum farkında değildim ama bir kabustu bu bunun farkındaydım. Bir kabus bir kabustu sadece bir kabus sadece daha çok ağlamaya başladım. Baba öldün mü? Hayır ölmedin sadece kabus. Baba beni bırakıyor musun? baba prensesini bırakıyor musun? Baba niye annemin yanına gidiyorsun? Beni niye yalnız bırakıyorsunuz? Baba gitme. Baba beni yalnız bırakma.
"İyi misiniz. Hanımefendi."
Kabus bu sadece evet kabus farkındayım kabus babam beni bırakmaz söz vermişti bana!?
"Şok geçiriyor gali.."
                                           🕯️

"Ben her zaman seninleyim prensesim.."
"Her zaman olacak mısın?"
"Her zaman yanında olacağım seni bırakmayacağım prensesim benim, seni çok seviyorum.."
Her zaman mı? Hani her zamandı.
Gözlerimi açtığımda yine o hastane odasındaydım. Merih karşımda oturmuş yeri seyrediyordu.
"Merih?"
"Erna nasılsın?"
"İyiyim noldu ki?"
"Hatırlamıyor musun?"
"Bir kabus gördüm. Babam.."
Merih' in ağlamaktan kan kaplamış gozlerı tekrar yeri esir aldığında ters giden bir şeyden olduğundan kesinlikle emin oldum.
"Merih söyler misin?"
"Erna.. baban..
" Babam?! Ne! Der misin?"
Odadan çıktım koşar adımlarla gördüğüm hemşireye babamı sordum en sonunda Merih tuttu beni ve bi yoğun bakım servisine götürdü. Babamı görmüştüm. Yaşıyordu ama sadece şimdilikmiş.
Hissettiğim kaybedişler, hayat bana nefes bahşetmek istemiyordu gibi, mutluydum onlara göre içimede gömülü bir mezarlık var mezar değil koca bir mezarlık bir mezar daha kaldıramaz bu mezarlık.
"Gel kantine inelim bir şeyler ye."
Merih' in sesiyle olduğum yerden doğruldum. Başımı hafifçe salladım ayaklarımda sadece çoraplarım vardı pek önemi yoktu açıkçası. Aşağı kantine indiğimizde tanıdık bir yüz ile karşılaştım. Geçen gün bana yardım etmeye çalışırken beni beter eden o çocuk. Hızlıca başıma o taraftan çektim. "Kaşarlı tost mu? Sandviç mi?"
Sabah yiyeceğim kadar acı yemiştim ve midem dolup taşıyordu.
"Ben sadece kahve istiyorum, filtre kahve."
"Bende bir çay alabilir miyim?"
Elime aldığım sıcak kahveyle birlikte dışarıya çıktık. Merih cebinden sigarasını çıkartıp yaktı, bir dal bana da uzattı, uzattığı dalı yakıp öylece gökyüzüne bakıvermeye başladım. Düşünüyordum, neyi düşüneceğimi seçemiyordum. Kafamdaki anılar, sesler, kişiler, görüntüler, duygular o mezarlıktaydı ancak bende o mezarlıktaydım tam o anıların yanında diz çöküp yalvarıyordum, acısını üzerimden alsın diye kan ağlıyordum ancak kimse görmüyordu yalnızca o mezarlığın toprağına tekrar tekrar gömüyordum gözyaşlarımı.
Sigaranın dumanını son kez dışarı verdikten sonra söndürüp çöpe attım. İşte hayat dediğimiz şey de böyleydi doğuyorduk, yaşıyorduk, ölüyorduk ve gömülüyorduk. Her insanın en sonunda gideceği yer her zaman çöp kutusudur yani ölüm.
"Ee gizem faresi arkamdan dönen dolapları öğrenmemin zamanı gelmiştir diye tahmin ediyorum?"
Sert ve bıkmış sesim Merih' in gözlerini yiri yiri açmasına sebep oldu, beni ilk defa böyle görüyordu.
"Erna bunu ben değil baban yapmalı."
"Babam hah babam? Babam ölümden döndü benim sence bu öylesine bir şey mi gerçekten soruyorum öylesine bir şey sanki çevremizdeki her şey çok normalmiş gibi, şimdi her şeyi bilmek istiyorum."
Merih' e kızmamalıydım belki de doğru olanı yapıyordu ama benim de bazı şeyleri bilmeye hakkım vardı. Elimde ki kahveden son yudumumu alıp çöpe doğru fırlattım.
"Erna sorun şu ki ne olduğunu bende bilmiyorum."
Buna inanmamı mı bekliyordu hadi ama o kadar mı saf ve salak görünüyorum.
"Gerçekten mi? Bu yüzden durduk yere camdan atlayarak çıktık, bu yüzden kayıt bile yaptırmadan kaçtık aradığın o zaman senin aradığın tek şey eğlenceydi Merih."
Öylece gözlerime baktı, sadece çaresizce.
"Gerçekten diyorum o gün baban beni aradı yakın değilmiş hastaneye seni almamı istedi şansa bende hastane yakınlarındaydım. Seni hastaneden gizli çıkartmam gerektiğini söyledi bende öyle yaptım, daha sonrasında bana anlatacaktı nedenini ama maalesef bu talihsiz olay geldi başımıza."
"Sen sorgulamadan bir şey mi yaptın hah? İnanmam."
Sözümü yarıda keserek, "eğer senin canın olmasaydı olay sorgulardım."
Merih' in ağzından çıkan kelimelerle kafam daha çok karışmıştı.
"Ne demek istiyorsun Merih?"
"Baban konunun senin canın olduğunu söyledi ve bunu hissettim babanın gerçekten zor bir durumda olduğunu hissettim, sesinden anlaşılıyordu senin için ne kadar endişelendiği."
"Teşekkür ederim Merih, iyi ki varsın."
Merih' e tebessüm ederek kantinden ayrıldım.
Son bir kez babamın yanına uğradıktan sonra evden çantamı alıp sahile indim.
Elime aldığım sigaramla beraber taşlara uzanıp dalganın sesini dinledim. Annemin sesini dinledim. "Hiç bir şey sanıldığı gibi olmuyor hayatta.." hayat bizden aldıklarını geri vermiyor ve bize bıraktığı tek şey anıları aynı kanamış bir yara gibi iyileşiyor yaran ama orada hala izi var. O izler bizim ölülerimiz içimizde yaşattıklarımız.
"Merhaba ufaklık."

🫶🏻💖🤔

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 31, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aster Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin