Alev koltuğa oturmuştu. Deniz ise duvara yaslanmıştı.
Hala az önceki olaydan utanıyorlardı. Sanki ikisi de konuşmak, söze başlamak istiyor ama yapamıyorlardı. Olmuyordu. Yıllardır arkasaşlardı, şimdi de yeni sevgili oldular ama konuşmaya utanıyorlardı. Neden? Evet, evet sorulması gereken soru buydu. Neden..? Onları tutam bir şey vardı sanki. Ama ne? Tamam, bakın yeni bir soru daha eklendi: Ne, Neden...?
Biraz zaman geçti ve Rüzgar ile Toprak geldi.
Alev ile Deniz hemen duruşlarını değiştirip berabermiş gibi yan yana geldiler. İşin garibi, bunu ışık hızında yapmaları (!) (Alev ve Deniz > Işık hızı)Rüzgar onlara şüpheli bir bakış attı. " Siz ayrıydınız di mi?" dedi.
Alev ile Deniz birbirlerine baktılar. "Yok canım ne ayrı kalması." dedi Deniz. Alev Deniz'in elini daha sıkı tuttu. "Evet beraberdik, televizyon izliyorduk. Siz gelmeden hemen önce de canımız sıkıldığı için kapattık." dedi Alev
Rüzgar yine şüpheli bir bakış attı. Tek kaşını havaya kaldırdı. "Ne izlediniz?" diye sordu. 7/24 İnternet ile zaman geçirdiği için bu saatte hangi program, dizi, film vs. olduğunu bilirdi.
Alev dışarı baktı. Saat 10.45 falan olmalıydı. Bu saatte televizyonda ne olabilirdi ki? Sonra Deniz'e baktı. Gözleri onunla buluştu. Ama hemen gözlerini ondan çekti. Sonra Deniz biraz düşünmeye başladı.
Sonra cevap verdi. "Çağla ile Yeni Bir Gün." deyi verdi. Aslında bu programı sevemezdi. Ama aklına başka bir şey gelmemişti.
"Neden o program?" dedi Rüzgar. Onları ayrı gördüğüne yemin edecekti nerdeyse. Tabii eğer ayrı kalırlarsa onları birleştirmenin bir yolunu bulacaktı. Yani Rüzgar aslında zeki kız ama aklını derslere kullanmıyor.
"Sağlıklı olmak lazım değil mi? Beslenmeye yardımcı olmak için bir sürü tarif ve ipuçları var o programda." dedi bir an Alev.
Rüzgar pes etmek üzereydi. "Neden sıkıldınız peki?" dedi. Son dozu buydu sanırım. Toprak ise orda masum ve zavallı şekilde dururken , Rüzgar'ın aslında dedektif yeteneklerine sahip olduğunu düşünüyordu.
"Reklamlar!" diye özetledi Deniz.
Rüzgar pes etmişti. Ama hâlâ içeri girdiğinde onların ayrı olduğuna yemin edebilirdi. Onları bir araya getirmenin bir yolunu bulması gerekiyordu. Ama nasıl?
Sonra Deniz'in telefonu çaldı. Cebinden telefonu çıkarsı ve kimin aradığında baktı. Arayan annesiydi. Köşeye geçti ve telefonu açtı.
"Alo, efendim anne. Eve geldin mi..? Ne?!" dedi ve Alev ona doğru baktı. "N-Nasıl?" dedi şok içinde. Rüzgar ve Toprak'da meraklanmıştı. Deniz gözleri dolacakmış gibi duruyordu. "Ta-Tamam." dedi ve telefonu kapattı. Gözlerinden bir kaç damla yaş aktı.
Alev, Rüzgar ve Toprak yanına gitti. İlk soru Alev'den geldi. "Ne oldu okyanusum?"
"Ba..." dedi devam etmek istemiyordu. "Ba-Babam..." Alev ne demek istediğini çok iyi anlamıştı. Muhtemelen burda onu anlayabilecek en iyi kişi oydu.
Deniz bir anda refleks olarak Alev'e sarıldı. Gözleri dolmaya başladı, en sonunda onları tutamadı. Rüzgar ve Toprak'da onlara sarıldı.
Birazcık öyle durduktan sonra, "Annem eve gel demişti gitmem lazım." dedi.
Gözyaşlarını silip evden çıktı.
...
Yürürken dar bir sokakları tercih ederdi. Bir dar sokağa girmişti o yüzden. Aynı zamanda yolu uzatmak istiyordu. Hava almak ona iyi gelirdi çünkü.
Dar bir sokakta yürürken bir adam sesi gelmeye başladı. Kendi kendine konuşuyor muydu o? Sonra bir anda Deniz'in karşısına çıktı. Çok garip yürüyordu. Lütfen sarhoş olmasın diye yalvardı içinden Deniz.
Sonra adam ona doğru baya garip bir şekilde koşmaya başladı. Evet, adam sarhoştu. Deniz'de koşmaya başladı. Normalde sar sokakları iyi bilirdi ama bu dar sokağa daha önce hiç girmediği için yolu bilmiyordu.
Ya çıkmaz bir sokağa çıkarsam? Ah Deniz, ah! Niye bilmediğin yola sapıyorsun ki? Diye isyan ediyordu iç sesi ona.
Bir anda sağa saptı. Kafasını kaldırdığında önüne kocaman bir duvar çıktı. Arkasını döndü. Adam tam orda duruyordu. Yavaş yavaş ona doğru yaklaştı. Saat öğle vakitleri ve hava soğuktu. Bu saatte kimse dar sokaklarda dolaşmazdı. Deniz kaderine mahkum olmuş gibiydi.
"İmdat! İmdat!" diye bağırarak son şansını denedi. Ama nafile. Kimse duymadı. Etrafta kimse yoktu.
Adam Deniz'in tam karşısına geldiğinde, Deniz çığlık çığlığa bağırıyordu.
Adam kapşüyonunun ipini çözdü. Deniz'in ellerini tuttu. Öyle sıkı tutuyordu ki, Deniz'in elleri çok acımaya başlamıştı. Adam duvara bakarken, Deniz'in kafasının biraz daha üstünde bir çıkıntı gördü. Deniz'in ellerini havaya kaldırdı ve iple o çıkıntıya bağladı. Deniz yerden bir iki santimetre yukarıdaydı. Boyu yememişti. Çığlık atmaya devam ediyordu. Adam ceplerini yokladı. Bir tane daha ip buldu. Onu da Deniz'in ağzını kapatmak için kullandı.
Ellerini Deniz'in kollarına götürdü. Yavaş yavaş aşağıya indi. Elleri Deniz'in boynuna geldiğinde ellerini biraz bastırdı. Deniz'in gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Midesinin bulandığını hissediyordu. Sonra göğüslerine geldi. Ellerini orda daha çok dolandırdı. Tam beline gelmiş ve kalçasına inecekken, iki tane adamın konuşma sesleri duyuldu.
Sarhoş adam koşarak oradan uzaklaştı. Deniz daha fazla ağlamaya başladı. Sonra sesler kesildi. Herhalde yan sokaktan geçen iki rastgele adamlardı. Deniz onlara büyük şükran duydu.
...
Akşam olmuştu ve Deniz hala ordaydı. Yerden bir kaç santimetre yüksekte asılıydı. Bilekleri acıyordu. Hatta kızarmış, belki de morarmış olabileceğini düşündü. Hava iyice soğumaya başlamıştı. Deniz nerdeyse donacaktı. Başı da dönüyordu. Bayılmasına çok az kalmıştı. Tam bayılacakken yine iki tane adamın koşuşturma sesleri geliyordu. Birini arıyor gibiydiler. Deniz daha fazla dayamamadı. Bayıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENT KILICI Ateş'in, Su' yun, Toprak'ın ve Hava'nın Hikayesi
FantasíaBu hikayede Ateş'in, Su'yun, Toprak'ın ve Hava'nın öyküsünü okuyacaksınız. Ama merak ediyorum sen hangi burçsun? Burçlara inanmam ama burçlar Ateş, Su, Toprak ve Hava olarak dörde ayrılabiliyor. Şahsen ben bir Hava burcuyum. Neyse ekibimiz Alev, De...