"Yani kabul etmeyecek misin?"
Ömer yüzündeki büyük hayal kırıklığıyla baksa da Hürkan üzülerek onu reddetti. İhtiyacı olan son şey kendisine bela olacak bir çıraktı.
"Üzgünüm, Ömer"
"Pekala, şimdi senin kadar yakışıklı başka bir heykeltıraş bulmam gerek"
Hürkan bu söz üzerine "Artık gitmem lazım" diyerek ayaklandı. Cüzdanından bir miktar para çıkarıp masanın üzerine bıraktı ve arkasına bile bakmadan çıktı. Dalgın bir şekilde başı eğikken kafenin kapılarını açtı ve anında üstüne gelen yağmur damlalarıyla içeri kaçtı. Ömer yanı başında bir kolunu duvara yaslamış halde duruyordu. Saçını elleriyle taradı ve garip güneş gözlüğünü biraz indirip gözlerini açığa çıkardı.
"Biz konuşma yaparken yakışıklı suratıma ne kadar takılı kaldıysan artık, yağmur yağdığını fark etmemişsin"
Hürkan göz devirip yağmura çıkmaya kalkıştığında Ömer hemen ciddi tavrına bürünüp onu durdurdu.
"Dur hemen gitme ya, sana bir önerim var" Hürkan'ın dinlemeden reddeceğini bildiği için hemen söze girdi. "Seni eve bırakmama ne dersin? Yemin ederim ki ondan sonra seni rahat bırakacağım. Bir daha da karşına çıkmam. Sadece- bu yağmurlu havada eve kadar yürümene müsade edemem"
Hürkan bir süre gerçekten reddetmeyi düşünse de tüm olanlardan sonra bir de hasta olmayı kabullenemezdi. Cevap vermek yerine başını usulca salladığında Ömer küçük bir çocuk gibi ellerini birbirine çarpıp dışarı fırladı. Yağmurda ıslanmasına rağmen kafeden uzaklaşırken Hürkan'a el sallayarak bağırdı.
"Motorum otoparkta, kafenin önüne getireceğim"
Sokağı dönerek gözden kaybolurken Hürkan istemeden de olsa onun bu hareketlerine güldü. Ömer bir şekilde hislerinde samimi olduğunu hissettiriyordu.
Motor 5 dakika içinde kafenin önündeydi.
.
Hürkan Ömer'in ona verdiği kaskı kafasından çıkarırken delice haykırdı.
"Bu çılgıncaydı!"
Aylar sonra belki de ilk defa tazelenmiş hissediyordu. Motorun üstünde son hızda giderken ellerinin ucunda dans eden rüzgar onu o kadar özgür hissettirmişti ki. Korkuyla Ömer'in deri ceketine tutunurken attığı kahkahalar, hiç ona uygun bir durum değildi.
"Seveceğini biliyordum" diyerek gururla gülümsedi Ömer. Çoktan tamir ettirdiği motorunun üstüne vurarak, sevdiği adamı etkilemesine yardım ettiği için onu adeta tebrik etti.
"Uhm, ıslanıyorsun. Sanırım eve girmelisin"
Hürkan bir anda Ömer'in ıslak saçlarına takılı kaldığını fark ettiğinde aynı zamanda hala sağanak şekilde yağan yağmurun da farkına vardı. Yine de gencin kıvırcık bukleleri sokak lambasının solgun ışığında çok güzel görünüyordu.
Konuşmak için ağzını araladığında Ömer işaret parmağını kaldırarak anında onu engelledi.
"Teşekkür etmeyi aklından bile geçirme"
Hürkan kaşlarını kaldırdı ve kendini rezil edecek herhangi bir hareketten kaçınmaya çalışırken atölyesine doğru geri geri adımladı.
"Görüşürüz o zaman"
"Görüşürüz Hürkan"
Hürkan cebinden anahtarını çıkarıp kapıyı açtığında içeri girmeden önce Ömer'e tekrar baktı. Genç adam motoruna yaslanmış bir şekilde onun içeri girmesini bekliyordu. Aniden içinden geçen cümleleri söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heykel || porgola
General FictionTu étais formidable, j'étais fort minable Nous étions formidables . "Efsane Antik Mısır zamanlarına dayanıyor. O dönemlerde dikili taşların kutsal olduğuna inanılırdı. İnsanlar onlardan şifa bulurdu. Onlara sırtını yaslardı. Bu kadar kutsal bir ambl...