"Yüreğinden yaralı bizim hikayemiz"
Ömer hızını alamayıp zemin kata çıkan merdivenleri silerken işine öyle odaklanmıştı ki üst kattan inip kendisine eşlik eden Hürkan'ı fark etmedi.
"Kaderimden kalanı silsem de gitmiyor! Günaydın"
"Günaydıın"
Ömer hiç yabancılık çekmeden Hürkan'a yaklaşıp dudağına kısa bir öpücük kondurduğunda genç adam utangaç bir şekilde mutfağa doğru ilerleyip dolabı açtı.
"Kahvaltı yaptın mı?"
"Hayır, seni bekledim. Beklerken de atölyeyi temizledim"
"Ooo"
Hürkan hevesle depoya inen merdivenleri adımlarken kapıyı aralayarak Ömer'le dalga geçti.
"Bu kadar hamarat olacaksan-"
Atölyeye baktığında gördüğü manzarayla bir kaç adım geriye sendeledi. Deponun zemini tamamen kırmızımsı bir suyla kaplıydı.
"Hürkan!"
Ömer ekmek keserken aşağıdan duyduğu takırtıyla elindeki bıçakla beraber aşağı doğru koştu.
Atölyenin kapısında genç adamı yere yığılmış halde gördüğünde yanına çöktü ve nabzını ölçtü. İçerideki manzarayı fark ettiğinde midesini zor tuttu.
"Hiii, suyu değiştirmeyi unutmuşum"
.
"Kan şekerin düştü heralde, hastaneye falan gitmeli miyiz?" diye sordu Ömer Hürkan'ın avucunu ovalarken. Elini su bardağına daldırıp genç adamın yüzüne doğru fışkırttığında Hürkan yattığı yerden doğruldu. Dakikalardır koltukta uzanırken yeni yeni kendine gelebiliyordu.
"Belki buram buram aldığım kan kokusunun da etkisi vardır"
Hürkan Ömer'in canını sıktığını fark ettiğinde geçiştirdi. "Dert etme, iyiyim şimdi"
Ömer Hürkan'a yerinde kalmasını işaret edip tezgaha gitmek üzere ayaklandığında aniden çalan telefonla irkildi. Sevgilisinin koltuğun ucunda titreyen telefonunu alıp yüzüne tuttu ve aramayı onayladı.
Ekranda 4 tane kamera açıldı. Birinde uzun saçlı bir çocuk, diğerinde keko tipli biri ve sonuncuda da tipi hayli masum duran biri vardı. Ömer'in yüzünü görür görmez hep bir ağızdan bağırmaya başladılar.
"Sen kimsin lan!"
"Hürkan'ın evi değil mi lan orası?"
"Herif ilk günden eve erkek atmış"
Onlarla başa çıkamayacağını düşünüp pası Hürkan'a attı. Telefonu verip mutfağa doğru gitse de hala konuşulanları duyuyordu.
"Hürkan o bahsettiğin çocuk muydu"
"Yakışıklıymış lan, seni bıraksın beni alsın"
Hürkan utançla telefon görüşmesinin sesini kısarken arkada da kendi halinde utanan Ömer'i daha da utandıracak bir cümle söyledi.
"Enişteniz hakkında doğru konuşun olm"
Onun şaka amaçlı söylediğini bilse de kendi kızarmış yanaklarına bir kaç tane tokat yapıştırdı.
"Sen utanç duygusuna sahip bir birey değilsin Ömer kendine gel"
Dolaptan aldığı bir bardak suyu kafasına dikti ve bardağı sert bir şekilde tezgaha koydu. Hürkan'ın yanına adımladı. Koltuğa yayıldığında genç adam kamerayı kendisine çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heykel || porgola
General FictionTu étais formidable, j'étais fort minable Nous étions formidables . "Efsane Antik Mısır zamanlarına dayanıyor. O dönemlerde dikili taşların kutsal olduğuna inanılırdı. İnsanlar onlardan şifa bulurdu. Onlara sırtını yaslardı. Bu kadar kutsal bir ambl...