1

54 6 15
                                    

"Hayır, sadece bir kaç işim daha kaldı sonra çıkacağım."

"Kendini fazla zorluyorsun." Derken cümleleri umursuyormuş gibi çıksa da ses tınısı umrunda bile olmadığını açıkça gösterebiliyordu. Bu Daniel'di iş ortağım. Odamdan çıktı ve yavaşça kapıyı çekti.

Saat fazlasıyla geç oluyordu hava kararmıştı ve bilgisayardan gelen ışık artık gözlerimi ağrıtmaya başlamıştı, yavaş yavaş uykumun geldiğini hissediyordum.

Bugün çok yoğun geçmişti çalışanların bana getirdikleri tonla projeleri kontrol etmiş ve eksik yerlerine eklemeler yapmıştım. Bazen iç mimarlık seçtiğim için kendime sövüyordum ama kendi ayaklarımın üzerinde durup kendi şirketimi yönettiğim için bir hayli memnundum.

Stresli bir günün ardından kafamı toparlamak ve uykumu bastırmak adına dışarıdan kahve almaya gidecektim. Toparlanmaya başladım, artık eve de gitsem iyi olacaktı.

Eşyalarımı toparladıktan sonra şirketten ayrıldım ve siyah arabama binip her zaman gittiğim kahve dükkanına yol aldım. Milan Ablanın beni göremeyince gözleri yolda kalmış olmalıydı ki beni kapıda karşılamıştı. Ya da sadece sigara içmek için dışarı çıkmıştı.

Beni gördüğünde gülümsedi ve birlikte küçük ama tatlı dükkandan içeriye doğru geçtik. Buraya o kadar sık geliyordum ki herkesi tanıma fırsatım olmuştu. Milan Abla "Her zamankinden mi?" Diye sorduğuna "Evet." Diyerek kahvemim hazırlanmasını beklemeye koyuldum. "Bu gün yeni bir içeceğimiz yok mu? Her zaman olurdu." Her yeni çıkan içeceklerini ilk bana denetirlerdi ve hepsi birbirinden güzel olurdu. Burası gerçekten keşfedilmeliydi. "Ah evet bugün yeni bir içecek yok ama yakında olacağına emin olabilirsin." Hafifçe kıkırdadım.

Kahvem hazırlanırken bende ödeme işlemini halletmek için kartım dışında her şeyim olan siyah kol çantamı karıştırmaya başladım. Koluma ağırlık yapan laptop çantamı yere bıraktıktan sonra masanın üzerinde çantayı karıştırmaya devam ettim. En kısa zamanda çantamı da bi düzene sokmalıydım. Sonunda üstünde -Benim bu güzel feysim gülmeyecek mi?- diye çıkartma bulunan kartımı bulmayı başarmıştım. Bunlar hep Nora'nın işiydi, o da kendi kartına -Var ki harcıyorum- yazan bir çıkartma yapıştırmıştı. Bunları düşünürken dudaklarım yukarı kıvrılmıştı bile. Nora, o benim en yakın arkadaşım aynı zamanda bir diğer ortağımdı.

Ödemeyi yapmak için kartımı uzatmıştım. Dükkanın girişinden gelen adım sesleriyle arkamı dönmüştüm. Keşke dönmeseydim.

Arkamı dönmüştüm ama karşımda rakip Holdingin başı olan Ethan Brownu beklemiyordum. 

"Bu ne tesadüf Bayan Emerson?" Yüzüne bir gülümseme takınarak sorusunu sorduğunda bende yapay olduğu 45 diyar 10 alemde belli olan yapmacık gülümsememi yüzüme yerleştirmiştim. 

Sarı saçları düzensizdi, mavi gözlerinden uyku akıyordu. Yorgunluğu her halinden belliydi, o da geçe kalmış olmalıydı.

"Yaa ne tesadüf Bay Brown." Dedim mırıldanarak. Duyduğuna emindim ama o yine de duymamış gibi yaparak "Efendim?" Demişti. Bu adam cidden salak olabilir miydi? Derin bir nefes alıp verdim. Evet Ethan ile birbirimizden pek haz etmiyorduk bu da bizim aramızdaki çekişmeyi daha da arttırıyordu.

"Yaa ne tesadüf." Dedim. Sesim bu sefer daha yüksek çıkmıştı. "Eee nasıl gidiyor?" Diye bir soru yönelttim, umarım duvara toslamazdı. "Gayet iyi peki siz Bayan Emerson sizin işler nasıl gidiyor?"

"Her şey gayet tıkırında gidiyor."

Son bir kaç gündür yaşadığım terslikler zihnimin içine bomba gibi düşmüştü. Bir yalan daha atmıştım. At bakalım Scarlett attığın yerden girmesin de. Gerçekten biraz daha yalandan sırıtırsam yüzüm düşecekti.

OyunbozanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin