Veda, İstanbul' dan Nevşehir' e doğru yola çıkan ilk otobüse binip Nevşehir yolunu tutmuş ve evine gelmişti. İki gün boyunca evinden çıkmayarak derin düşünceler ile bütün vaktini geçirmişti.
Veda artık hayatına kimseyi almayacağına, kimseye değer vermeyeceğine ve güven beslememeyecegine kendini inandırarak, bu inancı kendisine adet edinecekti. Bu kavramları hayatından çıkararak, kendini bunlara ihtiyacının olmadığına inandırarak yaşantısını devam ettirmeyi planlamış ve böyleymiş gibi kendi kendine yapay bir huzur edinmeyi başarmıştı.
Veda kabul ettiği bu yaşam prensipleri doğrultusunda ilk iş olarak çok küçük bir yaşta iken çıkan bir yangın sonucu kaybettiği ve hiç görmediği daha doğrusu hatırlayamadiğı Anne-Babası'nın, Gülşehir' deki kabristanlarını ziyaret etmek üzere yalnız yaşadığı tek göz evinden çıktı. Çünkü kendisince onların şefkati, sevgisi ve vicdanı dışındaki hiç bir insani sevgi gerçek olmayıp, çıkarsız olmayacak-olamayacaktı.
O sabah(pazartesi sabahı) kendisine ait motoru ile yola çıkmıştı. Aklına her ne kadar Beren ile aynı yolda anne ve babasını ziyaret ettiği zaman gelsede, bir çırpıda zihninden atabilmişti.
Rahmetli amca ve halası tarafından yaptırılmış ve hâla oldukça bakımlı görünen aile mezarlığı içerisine daha sonradan amcası da defnedilmişti. Hâla sağ olan halası Nuriye ise tek başına Ürgüp' te kendisine ait eski bir konakta tek başına yaşamaktaydı.
Mezarlığa geldiğinde, oranın sessizliğini ve anılarını hatırlamayı özlediğini hissetmiş olan bir ruh haliyle, etrafı demir korkuluklarla çevrelenmiş olan mezarlığın kapısını açarak içeri girdi ve göz yaşlarını tutamayarak ağlamaklı bir halde anne ve babasının mezarlarına sarılarak dua edip kendi kendine bir süre konuştu :
"...Annem, Babam... Sizi hiç göremememe, hatırlayamamama rağmen çok seviyorum, çünkü benim tek gerçeğim sizlersiniz. Keşke şimdi yanımda olsaydınız. Eminim ki beni hep en iyi sizler anlar, sizler hissederdiniz ..."
"Evet" diye bir ses geldi başka bir mezarlık tarafından:
Veda ani bir refleksle başını sesin geldiği yere yani sol tarafa doğru çevirdi. Fiziki olarak ortalama bir kadın görünümünde fakat deniz mavisi gözleri ve altın sarısı saçlarıyla adeta bir meleği andıran simasıyla kendisine doğru bakmakta olan kadına:
"(Veda' nın gözleri adeta yuvasından çıkacakmış gibiydi) Kimsin sen ?" dedi.
Kadın: Evet , dediğin doğru. Eger şu anda yaşasaydılar, seni en iyi onlar anlar ve en iyi onlar hissederdi. Beni soruyorsun. Ben seni onlardan sonra en iyi hissedecek kişiyim. Hatta şöyle demeliyim ki; onlar hayatta olmadıklarından seni en iyi hissedecek kişi benim.
Dona kalmiş olan Veda yalnızca "Nasıl yani" diyebildi.
Kadın: Ben, Anne ve Babası senin anne ve babanla aynı gün yakılarak öldürülmüş kişiyim. Ailelerimiz de bizim gibiydi.
Veda: Neler diyorsun sen...?
Kadın: İsimlerimizde ona göre konulmuştu: "Bana EDA, Sana VEDA. bu arada çok içten dua ediyordun, diyemedim.MERHABA...."