♫ wrecking ball by mother mother
bu hayatta nefret ettiğim iki şey vardı: birincisi salak insanlar; ikincisi ise benden zeki olan insanlar. yani pratikte kendim dışında kimseyi sevmiyorum ama benden zeki olan insanlardan bir tık daha fazla nefret ettiğim söylenebilir. taehyun adlı elemanla derdim de tam olarak burada başlıyordu. benden zeki olduğunu belki kabul ederdim ama benden zeki olduğunu düşünmesini hiç mi hiç sanmıyorum.
"beomgyu.." diye içinden tekrar etti karşısında duran resepsiyonistin yaka kartını göz ucuyla süzerken taehyun. anlamı neydi acaba? böyle bir ismi ilk kez duyuyordu.
uzun saçlı oğlanın 3 numaralı odanın anahtarını en nihayetinde ellerine teslim etmesiyle ikili, dar merdivenleri boyunlarındaki kameralarıyla tırmanmaya başladılar.
"şu beomgyu denen resepsiyonistin bi şeyler çevirdiği çok açık. yalan üstüne yalan söyledi durdu sanki anlamayacakmışız gibi. bu otele gelmeyelim demiştim yeonjun başımızı yakacaksın." diye sessizce sitem etti taehyun. bir eliyle ahşap eskimiş tırabzanlardan güç alırken diğer eliyleyse de ekipman çantasını taşıyordu.
"üzerinde bilmem kaç gram ot taşıdığı için götü tutuşup diğer oteldeki rezervasyonumuzu iptal eden taehyun mu söylüyor bana bunları? film çekecek bi otel bulduğumuza şükret." diye yanıtladı yeonjun ve gözlüklerini sağ eliyle ittirdi, böylece yüzündeki dalga geçer ifade daha net okunuyordu.
"korkak falan değilim salak salak sırıtmayı kes yeonjun. bu kısa film yarışmasını kazanırsak ot işine bir daha elimizi sürmeyeceğiz, öyle anlaştık. risk almamalıyız." haklıydı taehyun, girdikleri bu pis dünyadan kurtulmak için anahtar ellerindeydi. tek yapmaları gereken kilidi açmaktı, bu ise sadece yarışmayı kazanmakla mümkündü.
"tamam tamam demedim bi şey, sıkma canını. zaten buraya film için geldik ot işini sonra konuşuruz." taehyun onaylar şekilde kafasını salladı ama hala içinde anlamlandıramadığı bir his vardı.
"şu beomgyu denen lavuğu da bende bil, en küçük hareketinde bizim kamerayı yüzünde parçalarım, bi daha hangi oda dolu hangi oda boş unutamayacak kadar aklı başına gelir." diye de eklenmeyi ihmal etmedi yeonjun. kendince ortamı yumuşatmaya çalışıyordu işte ama nafile..
"enayinin birinden çaldığımız kamerayı da zevkine bi malın yüzünde kır tam olsun yeonjun. kamera sende falan kalmıyor, boynuma geri tak." taehyun, bazen yeonjun bilerek mi onu daha çok gerecek şeyler söylüyordu yoksa kimseyi siklemeyecek kadar rahat mıydı merak ediyordu.
"tamam anlaşıldı senin yine cinlerin tepende, al yemedik kameranı" diyip kamerasını taehyun'un boynuna geri taktı. merdivenin son basamağını da tırmandıklarında onları dar küçük bir koridor karşılıyordu. sadece dört kapının doldurduğu yeşil duvarlara lekeli krem halı eşlik ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hermit the frog • taegyu
Fanfictionüflesen yıkılıp tahta kurularıyla dolu bir enkaza dönüşecek, yağmurun akıttığı sıvalarından yeşil duvarları zor seçilen, tabelasıysa sadece kafası estiğinde yanan bir otelin kaç odası vardır?