♫ cigarettes out the window by tv girl
hayatta her şey hiç beklemediğiniz bir anda olurdu, gözünüzü açıp kapatırdınız ve saniyeler içinde kendinizi farklı bir evrende bulmuş gibi hissederdiniz. şu anki duygu durumumu en iyi açıklayacak ifade de kesinlikle buydu. sabah yatağından uykusuz gözlerle ayrılan beomgyu da gün içinde ölüme çelme takıp yanlışlıkla "yeni takım arkadaşları" edineceğini tahmin edebilir miydi?
kafamda nasıl içinden çıkacağımı bilmediğim sayısız düşüncem birbiriyle savaşırken ne yapmam gerektiğini bilirdim: bir sigara yakmak. belki sorunlarımı çözmezdi, belki düşüncelerimden kurtarmazdı beni ama hiç yoktan beş dakikalığına da olsa iyi hissettirirdi.
kapının önüne çıkınca oksijeni ciğerlerime doldurup hemen sağımdaki çıkıntıya oturdum. cebimdeki sigara paketinden bir tanesini çıkartıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. yakmak için elimi tekrar ceplerim götürdüğümde çakmağımı içeride unuttuğumu fark ettim. of diye söylendim içimden, bir işim de rast gitseydi şaşardım.
çakmağımı içeriden almak için tam kalkacağım sırada camın arkasından taehyun'un silüetini gördüm. yanıma doğru geliyordu, sanırım o da biraz hava almak istemişti. kapıdan çıktığında sağa yönelip yanımdaki çıkıntıya oturdu. ağzımdaki sigaradan dolayı tam oynatamadığım dudaklarımla taehyun'a bakıp "çakmağın var mı?" diye sordum.
kafasını onaylar biçimde salladıktan sonra cebinden bir çakmak uzatıp sigaramı yaktı, ben de ona teşekkür mahiyetinde kendi paketimi uzattım. eliyle paketten bir sigara aldı ve birlikte içmeye başladık. ikimizin de ağzını bıçak açmıyordu. konuşacak çok şey vardı ama aynı zamanda konuşacak hiçbir şey de yoktu. sonuçta iki yabancıdan başka bir şey değildik. tek eşlikçimiz etrafımızı kaplayan bu gürültülü sessizlikti.
oyun oynadığım ve uyuduğum zamanlar hariç konuşmadan durabilme sürem soobin'e göre beş dakikadan fazla değildi ama bu rekoru az önce taehyun'la beraber sanırım kırmıştım. sessizlik insanı değildim, düşüncelerimle baş başa kalmayı sevmezdim. beynim benim gerçek hayatta konuştuğumdan çok daha fazla konuşurdu ve genelde güzel şeyler söylemezdi. şimdiyse durum biraz farklıydı, hayatımda ilk kez bugün insanların konuşmadan konuşabildiğini fark etmiştim.
bir süre sonra taehyun kendi paketini çıkardı ve bi tanesini de bana uzattı. anlaşılan sessiz sinema oyunumuz biraz daha devam edecekti. bitkin gözüküyordu, bir o kadar da düşünceli.. esen rüzgar kısa gümüş saçlarını oynatırken üzerindeki gömleğin eteklerini de dalgalandırıyordu. nasıl olduğunu sorabilirdim ama büyük ihtimalle bana mantıklı bir cevap vermeyecekti ya da iyiyim deyip geçiştirecekti o yüzden sormadım, susmaya devam ettim.
gözlerimi ona dikmiş gibi olmamak için önüme döndüğüm sırada taehyun'un da beni incelemeye başladığını fark ettim. bir şey mi var acaba diye bakmak için yüzümü ona geri çevirdiğimde göz göze geldik. ciddiyetsiz insanın teki olduğum için dayanamayıp gülümsedim ama o gülmedi, yüzünü çevirip tekrar önümüzdeki kaldırımları seyretmeye başladı. yine bir şey demedim ya da diyemedim, ben de bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hermit the frog • taegyu
Fanfictionüflesen yıkılıp tahta kurularıyla dolu bir enkaza dönüşecek, yağmurun akıttığı sıvalarından yeşil duvarları zor seçilen, tabelasıysa sadece kafası estiğinde yanan bir otelin kaç odası vardır?