you make me lose my temper

285 32 52
                                    

♫ using you by mars argo

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

using you by mars argo

perde arasından sızan güneş, defalarca ertelememe rağmen inatla çalmaya devam eden alarm, üzerime dolanmış yorgan, bir paçası sıyrılmış pijama altım, soobin'in yataktan çıkmamak için çırpınışları.. bizim oteldeki sıradan bir günün sıradan bir sabahı ve bu alışkanlığı bozan hayatıma yeni kattığım iki isim: yeonjun ve taehyun.

bu sabah içimde anlamlandıramadığım bir enerjiyle güne başladım. normalde üstümden tır geçmiş de ben yüz yıldır falan uyuyormuşum gibi uyanırım ama bugün diğer günlerden farklı. büyük ihtimalleyse de sebebi taehyun'la dün girdiğim yarış, iddia artık siz adına ne derseniz.

bu yarışın heyecanı, sıkıcı hayatıma gelen renkten mi yoksa taehyun'dan mı kaynaklı emin değildim ama uzun süre sonra güne bu şekilde başlayabildiğim için mutluydum.

üzerimdeki düğüm olmuş yorganı tek elimle yere fırlattıktan sonra hızlı bi şekilde yataktan kalktım ve soobin'e uyanması için elime ilk geçen yastığı fırlattım. aldığı darbeyle irkilen soobin boş bakışlarla etrafını süzmeye başladı. o uyanıp kendine gelene kadar hızlı bi duş almaya karar verdim.

yere atılmış buruşuk kıyafetlere basmamaya çalışarak yatağımın karşısındaki banyoya girdim ve sıcak suyla dünün tüm yorgunluğunu üzerimden attım. tuvalete girme, saçlarımı tarama, kurulanma, diş fırçalama gibi günlük adımları tamamladıktan sonra otelin görevli üniformasını giyip gömleğimi ve yeleğimi ilikledim; artık tam anlamıyla taehyun için hazırdım.

normalde aynaya bakıp bugün nasıl gözüktüğüme dair kendimi puanlardım ama sabahın körü olmasına rağmen şimdiden yapacak çok işim vardı. gerçekten bu iddiayı kazanmak istiyorsam kaybedecek bir dakikam bile yoktu.

hala yataktan kalkamayan soobin'e uyanması için bir kez daha seslendikten sonra ayakkabılarımı giyip bodrum kattaki çamaşır odasına girdim. yeonjun ve taehyun'un bedenlerine uyacağını düşündüğüm iki tane üniformayı kaptığım gibi indiğim merdivenleri aynı hızda geri tırmandım ve 3 numaralı odanın kapısını tıklattım.

kapıyı açan taehyun'du. gümüş saçları dağılmış, üzerine geçirdiği tshirtün yakası kaymış, her halinden daha yeni uykusundan uyandığı belliydi. gerçekten sevimli gözüküyordu, dünkü olaylardan sonra onu böyle görmek garip gelmişti. tam açamadığı gözleriyle beni seçmeye çalıştı.

"günaydın" diyerek onlar için getirdiğim beyaz gömlek ve siyah yelekleri uzatıp gülümsedim. peki taehyun ne mi yaptı dersiniz? günaydın, teşekkürler deyip geri gülümsemek yerine ben daha onlara aşağıda bizle buluşmalarını söyleyemeden kapıyı bi hışımla yüzüme çarptı.

dilime acı biber falan sürseydim de "dinki iliylirdin sinri ini biyli girmik girip gilmişti" falan diye içimden geçirmeden önce iki kez düşünseydim. işte tam da bu yüzden kitaplar kapaklarına göre yargılanmalıydı. belki bu seferlik görmezden gelirdim ama kafaya koymuştum: bu elemana en basitinden diğer insanlarla nasıl iletişim kurup gülümseyeceğini öğretecektim.

hermit the frog • taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin