Bölüm 1: Zıtlıklar

1K 68 13
                                    


Bir zamanlar tüm yer altı camiasının başı olup piyasanın içinden geçen genç, güçlü, savaşçı ve dakik halimdeki fotoğraflara bakındım bir süre... Şimdi karısını bu uğurda kaybetmiş, kayıp oğlu ve sahip olduğu tek güzelliği yanındaki prensine adamış bir adam olmuştum.

Büyük oğlum yıllar önce bir kasım sabahı aaat 4-5 sularında ben işimin başında Fransa'dayken Korede yaşayan evimize yapılan bir baskından sonra oğlumun ne ölüsünü ne dirisini bulunamamış, karımın öldüğü acı haberini de aynı gün aldığımda geriye tek güzelliğim; evrenin bana bahşettiği biricik prensimle zor da olsa yola devam etmiştim. Ki zaten yaşamamın tek sebebi oydu...

Hastalık tüm bedenimi esir alıp ölüme itsede eski gücümü ve sertliğimi korkuyordum. Park Jimin, oğlum oldukça saf temiz bir gençti onu bu pisliğe alet etmeden korumam gerekiyordu... Ancak o her görüşümde daha güzel daha mükemmel oluyordu, dikkat çekiyor saklayamıyordum. Annesine benziyordu... Gülüşü, bakışı, kokusu ve gözlerinde parıldayan yıldızlardı...

Her şeye rağmen bende, takım elbisemi giyer. Kalan iki tel saçımı jöleler şekillendirir 2 metre boyuma aldırmadan topuklu deri ayakkabımı giyer güne güneşin doğuşuyla başlardım.

Tıklanan kapı düşüncelerimde atılmamı sağlarken giren minik beden büzdüğü dudaklarıyla süzülerek içeri girdi. Kim üzmüştü benim papatyamı...

"Baba"

"Sorun ne bebeğim"

Kucağıma oturtup bir güzel okşadım saçlarını, ileride eksik kalmasın diye... Çünkü diğer oğlum bunu hissi 16 yaşına kadar tatmamıştı. Ona karşı her zaman sert bir baba olmuştum...

"Sıkıldım. Okula gitmeme izin vermiyorsun Taetae ve Yoongi işteler, yapacak hiçbir şey yok"

"İstersen al tabletini alışveriş yap hm? Yeni elbiseler her zaman seni mutlu ediyor. Ya da bale hocanı çağırayım bir kaç saat ders iyi gelir?"

"İstemiyorumm... Dışarı çıkmak istiyorum. Esaret hayatı bu resmen"

Evet, gereğinden fazla koruyordum ama karımı kaybettikten sonra yıllarca tek işim bu olmuştu. Canı mal sayan insanlarla iş yapıp canlarını almıştım. Karanlık işler fazlaca yormuş gücün tükendiğini hissettiğim zamanlarda o renk katmıştı hayatıma.

Nazını çekmeyi seviyordum. Her istediğini ona vermek benim gibi bir baba için en güzel şeydi. Açıkça şımarsın istiyordum. Yüzüne bir kaç fırça darbesi vurup üstüne tatlı kıyafetler giyince onun gibi mutlu oluyordum. Erkek olsa bile...

Karımın en nadide hediyesiydi o... Kaybedemezdim... Hayatından çıktığımda gözüm arkada kalmamalıydı ki onu şu hayatta koruyacak birini bulmalıydım dedim kendimi, ve şimdi telefonuma gelen bildirimle beraber o kişiyi bulduğumda bir kez daha emin oldum.

...

"15.000.000 Euro uygundur hm?"

Jungkook başını sallerken, sırtını patpatlayıp fiyat atan arkadaşına döndü.

"İyi işti Hoesok"

"İyi işti Jeon"

Sigara alkolden başka bir sikim kokmayan gürültülü erkek ortamından aradığını bulmuş ve el koymuş olarak ayrılırken siyah saten gömleğin kollarını çekiştirip Hublot saatime göz attığımda buluşma saatine 15 dakika kaldığını gördüm.

Ailesiyle yaşayan klasik bir gençtim. Sıradan bir mahalle, sıradan bir hayat  Ancak diğerlerinin aksine ağzından laf yapıp sikiyle oynamak yerine dolarlar eurolarla özellikle de canıyla iş yapan biriydim.

Soldier Dad's Barbie boy // JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin