9

140 23 13
                                    

Yeni bölümle karşınızdayım. Depremden dolayı moralim düşük ve yataktan çıkmıyorum bu yüzden çabucak yazdım. Umarım seversiniz.
___________________________

Ji gilin evinin kapısını çaldım. Açan olmadı. "Ji nerdesin? Aç şu kapıyı lütfen." sesim çıktığıı kadar bağırıyordum. Kapı açıldı. Ji karşımda titriyordu. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu.

"Je-Jeong. Ben dayana-mıyorum." hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Kapıyı kapatıp içeri girdim. Evde tektik anlaşılan. Ji'yi de alıp bahçeye çıktım. Çardaklardan birine oturup Ji'nin sakinleşmesini bekledim. Yavaş yavaş kendine geliyordu. Yanıma oturdu. Başını omzuma yasladı.

"Geldiğin için teşekkür ederim Jeong. Sanırım evde tekken bununla başa çıkamam. Senin sayende sakinleşebiliyorum. Seni de üzdüğümü düşünüyorum. Hatta sizi. Benim için endişelenmiş olmalısınız. Sizi üzmek istemem. Hele ki o aptal yüzünden." derin bir nefes aldım. Bende başımı onun başının üstüne koydum.

"Evet senin için endişelendik. O yüzden geldim buraya. Üzülüyoruz çünkü seni bu hale getiren şerefsiz piçin teki. Seni haketmiyor. Gözyaşlarını haketmiyor. Sevgini haketmiyor. Ki artık bu sevgi değil."
Aklıma Chang'in söyledikleri gelmişti. Bana göre söylediklerinde haklıydı.

"Sevgi değil mi? Ne o zaman?"

"Bilmiyorum. Sanırım sadece unutamıyoruz bu kadar. Chang bana sevgi acıtmaz diyor. Sevgi acıtmamalıymış. Öyle dedi. Bence haklı. Hangi sevgi acıtır ki?"

"Sanırım haklısın Jeong. Sevgi niye acıtsın ki zaten? Önceden acıtmayan şey niye şimdi acıtıyor? Galiba dediğin gibi sadece unutamıyoruz."

"Unutucam."

"Hm?" kafasını kaldırıp bana baktı.

"Unutucam. Kararlıyım. Zaten onlar bizi çoktan unutmuş. Bizde unutabiliriz. Daha fazla üzülüp acı çekmek istemiyorum artık." yerinden doğruldu.

"Bende unutucam. Bende istemiyorum artık üzülmek. Zaten orospunun tekiymiş. Nasıl anlamadım ben bunu? Ah.. Neyse. Beraber unutalım olur mu? Chang de öyle. Seung sanırım en iyimiz gibi. Ama onunla da bir konuşmalıyız bence." bu hallerine gülümsedim.

"Konuşalım. Hepimiz. Bu akşam."

"Konuşalıım. Hadi çağıralım da gelsinler. Sen ara. Bende yemek sipariş edeyim. Annemler daha gelmez."

"Tamamdır." Ji gülümseyip içeri girdi. Bende telefonumu çıkarıp önce Chang'i aradım.

"Chang-"

"Noldu? İyi misiniz? Çok mu kötü? Bizde gelelim mi?"

"Sakin sakin. İyiyiz. Sizi bekliyoruz. Seung'u da al gel. Konuşalım biraz."

"Oh sevindim. Tamam birazdan orada oluruz."

"Tamamdır."

İçeri girdim.

"Jiii. Geliyorlar."

"Tamamm. Mutfaktayım." mutfağa girdim. Ji oturmuş meyveli yoğurt yiyordu. Bir tane de bana uzatıp "İster misin?" meyveli yoğurda kim hayır diyebilirdi ki? "Olur." meyveli yoğurdu uzattı. Beraber onları beklerken meyveli yoğurt yedik.

20 dakika sonra kapı çaldı. Biraz uzun sürmüştü gelmeleri. Gidip kapıyı açtık. Elleri poşetlerle dolu Chang ve Seung'u görünce neden geç geldiklerini anlamıştık.

"Oha bu kadar şeyi neden aldınız? Yemek sipariş etmiştim."

"Eh konuşucaz diyince bende ufak bir hazırlık olsun dedim." hepimiz Chang'e gülünce biraz utandı. Hep bir içeri girdik.

"İyi gibisin Ji. Nasıl oldun?" Seung olanları daha yeni öğrendiği için en telaşlımız oydu şu an.

"İyiyim gerçekten. Sizinleyken daha iyi oluyorum."

"Ah güzel. Peki-" zil çaldı. Seung'un lafı yarım kalmıştı.

"Ben bakarım." Chang bir koşu kapıya gitmişti. Yemekler gelmiş.

"Seung sanki sen bir şey diyordun." Merak etmiştim.

"Ha şey. Ne yapacaksınız diye soracaktım."

"Unutucaz."

"Unutucaz."

Ji ile aynı anda konuştuğumuzda Seung gülmeye başladı.

"Baya kararlı gördüm sizi. Tam destek arkanızdayım. Fighting." sonda ellerini de yumruk yapmıştı. Çok tatlı. Bu tatlığı bizi de güldürmüştü.

Chang de yemekleri hazırlayıp masaya getirmişti. Uzun zamandır yemek yemediğimi farketmemiştim. Çok acıkmışım.

"Seung."

"Efendim Ji."

"Sen iyisin değil mi? Biz üzülmeyelim diye söylemezlik yapmıyorsun."

"İyiyim. Hatta en iyiniz benim. Öyle söyleyeyim. O şeyi de takmıyorum bile."

"Hah. Ben varken en iyi olamazsın canım." Chang yine ego tatmini yapıyordu. Hepimiz Chang'in tavrına gülmüştük.

"O zaman hepimiz iyiyiz. İyi olacağız. Diyebilir miyiz?" Bardağımı havaya kaldırarak konuştum. Hepsi yüksek sesle "Diyebiliriz." diyip bardağını tokuşturdu. Gülümsedim. Sanırım artık her şey düzelebilirdi.

O gün beraber eğlenmek dışında hiçbir şey yapmadık. Uno oynadık. Ondan sıkılınca Ji koşarak içeriden okey getirdi. Herkes öyle bir sevindi ki özellikle Chang. Okey oynamayı çok severdi. Birkaç el okey attık. Chang birinci oldu demek isterdim ama.. Ben birinci oldum hehe. Okey de bitince biraz acıkır gibi olduk. Saat de geç olmuştu. Film izleyip Chang'in aldıklarını yemeye karar verdik. Yer masasını kurup her şeyi hazırladık. Bu gece hatta bundan sonra üzülmek yoktu.

_________________________

Jeonginim o kadar emin olma derim tatlım ya.. Neysee yeni bölüm kaos olmadan bitti sükür. Ama bir dahakine söz veremem.. Görüşürüüüzzz.

Ineffable-JeonglixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin