2020.01.11 ~
"Jeon jungkook değil mi?"
dedi kaşlarının tekini kaldırıp. ona samimi bir gülümseme sunmaya çalıştım ve başımı aşağı yukarı sallayıp dudaklarımı araladım,
"evet efendim."
kaşının tekini indirip elindeki bilgilerimin olduğu kağıda baktı. ve bir kaç saniye göz gezdirip elleriyle bana otur komutunu verdi. gülümseyip sandalyelerin tekine oturdum ve bacaklarımı birbirine bastırdım. yüzü ciddi bir ifade oluşturdu sanırım yine red edilecektim.
"jungkook biz seni arar-
sözünü dinlemeden ayağa kalkıp kısık seslerle küfürler edip sinirli bir şekilde mağzadan çıktım. tanrı aşkına nerde yanlış yapıyordum ben bu başvurduğum 34. iş yeri. iki haftada 34 yere gibip kendimi tanıtıp milletin ağız kokusunu çekip red edilmekten yoruldum. ailemden kalan paralar bitiyordu. akrabalarımdan yardım istedim ancak hepsi bahaneler uydurup vermek istemediler. henüz 21 yaşındaydım bunları yaşamak için çok gencim. çıktığım mağzadan biraz uzaklaştığımda gözümde hapsettiğim yaşlar düşmeye yanaklarımdan süzülmeye başladı. ara sokağa girip kimsenin olmadığından emin olduğumda sokağın ortasında diz çöküp çok sesli bir şekilde ağlamaya başladım bu ıssız sokakta beni kimsenin duymayacağına emindim. ailemin bir kaç akrabama olan borcunu kapatmaya bile gücüm yetmiyordu. hayat çok zor cidden. gücümü toplayıp ayağa kalktım ve güçsüzce yürümeye başladım. yarın ailemin ölüm yıl dönümüydü. bunun için güçlü olmalıydım durağa doğru yürümeye başladığımda rüzgarın soğukluğu yüzüme tokat gibi savrulurken montumun kapşonunu çektim. durağa geldiğimde hava kararmaya başlamış, sokak lambaları yanmaya başlamıştı. otobüsün geldiğini gördüğümde kartımı çıkardım. binip bastım ve en arka koltuğa oturup kulaklığımı taktım hayattan bezmiştim üstelik yarın bir kaç akrabamız toplanacaktı galiba. bir de buna katlanamazdım.
sabah zil sesine küfür ederek uyandım. teyzem gelmişti. dağınık saçlarımı karıştırıp kısık olan gözlerimi ovaladım.
"teyze?"
ben girin demeden girmiş evin halini görünce yüzünü ekşitmişti.
"bu ne böyle, evi çöplük yapmışsın."
annemin ona olan borçlarını hatırlatmaya gelmişti büyük ihtimalle. ama paramın olmadığını yine ve yine söyleyecektim. bu nasıl bir teyze böyle üstelik ev onundu annemle babam her ay ona kira öderlerdi ama onlar öldüğünden beri ödemiyordum. kafamın içinde yankılanan topuklu ayakkabı seslerini takip ettim. oturma odasına gidiyordu. ayakkabısını bile çıkarmamıştı aptal kadın. sırf borçlarım yüzünden onunla muhattap oluyordum.
"tatlım kızım ayrı eve çıkmak istiyor."
sanırım tahmin ettiğim şeyi söyleyecekti, şimdi beş parasız ve evsiz kalmıştım.
"o yüzden üzgünüm evi boşaltmanı isteyeceğim."
"ne.." dedim çaresizce. nereye gidecektim şimdi. tamamen çökmeme sebep olmuştu.
"su yok mu canım boğazım kurudu arabadan çok rüzgar esiyor camı kapatmalıydım." dedi. sadece nerede kalacağımı düşünüyordum. çantasını koltuğa bırakıp ayağa kalktı.
"ah her neyse ben alırım."
yine her zamanki gibi odalara girip param var mı diye karıştıracağını bildiğimden ses etmedim. gözüm çantasına kaydığında hayır dedim. böyle bir şey yapmamalıyım. bir iki saniye bakıp içimden neden olmasın dedim çantayı elime hızlıca alıp cüzdanından biraz para aldım. ve çantayı yerine koyup parayı koltuğun arasına sıkıştırıp, sıkıştırdığım yere oturdum. geldiğinde sahte bir gülümseme ile ona baktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
1921 | taekook ✓
Fanfictioncezaevine sözünü geçiren güçlü bir mahkumla aynı cezaevine düşen jungkookun önünde iki seçenek vardı. onun gözüne batmamak ya da onunla ölümüne savaşmak. ama onun biricik bebeği olacağı aklından geçmemişti. 'semetae. ukekook.' taekook yoonmin.