!
öncelikle merhaba, bir açıklama yapmak istiyorum. kitabımı başka kitaplara benzetenler için söylüyorum. rahatsız edici. lütfen kitabımı başka kitaplara benzetip yorumlara yazmayın.
medyadaki şarkıyı bittikçe bir kere daha geri sarın lütfen, iyi okumalar.
jungkook
koğuşumun numarasını bilmiyordum ve burası çok korkutucuydu. taehyung gittiğinde onu izledim. ona yalan söylemiştim. hatırlamıyordum nasıl hatırlayayım bu benim 3. günüm. günlerdir hastanede kalma sebebim olan adamın arkasından onu takip ettim. çünkü her yer karanlık ve buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. sanırım uzun süre sonra yine uyurgezerliğim başladı. ama sırası değildi. parmak uçlarımla onu arkasından takip ettim. odasına vardığında ise bir duvarın arkasına saklanıp kapıyı kapatmasını bekledim. hapishanede huzursuz hissediyordum. bir an önce burdan çıkmak için can atıyordum. düşüncelerimden kurtulup utanmış bir şekilde kapısına gittim ve elimi hafifçe kaldırıp kapısını tıktıkladım. umarım beni kapı dışarı etmez ve kabul eder. aslında etse bile haklı daha az önce doğru düzgün tanıştık. kapıyı açması için biraz bekledim. yavaşça kapı açıldığında ellerimi birleştirip selamlamak için eğildim. şaşkın bakışları ile beni süzdü. daha sonra bir şey demeden kapıyı açıp girmem için çekildi. girdiğimde arkamdan kapıyı kapatıp ışığı açtı. ona dönüp konuşmak için dudaklarımı araladığımda gülümseyerek konuştu.
"bu gece burda kalabilirsin."
ne yine aynı yatağı mı paylaşacaktık. başımla onaylayıp yatağa oturdum. saçlarım dağılmış bir yere bakarak dalmıştım. odasındaki küçük buz dolabını açıp bir karton kutu çıkarıp önüme koydu. anlamayarak ona baktım.
"bu ne?"
"aç."
elimi kutuya uzatıp açtım. gördüğüm şey karşısında gülümseyip parlayan gözlerle ona baktım. bunlar taze, kıpkırmızı ve büyük kirazlardı. bu mevsimde nasıl bulmuştu.
"bunlar benim mi?"
başını salladı ve onayladı. gülümsedim ve parlayan gözlerimi onun gözleriyle buluşturdum.
"teşekkür ederim."
"benimle paylaşır mısın"
söylediği şeye kaşlatımı çattım sonra güldüm ve oturmasın için elimi yatağın üstüne hafif hafif vurdum.,
"elbette."
gülümsedi ve oturdu. elimi kutuya attım çift kiraz gelmişti. bir tanesini sapından kopardım ve ona uzattım.
"biliyor musun deagudaki evimizin bahçesinde bir sürü kiraz ağacı vardı."
"deaguda mı doğdun?"
"evet, ilk okula kadar orda okudum. sonra seule taşındık."
sustu ve ona verdiğim kirazı ağzına attı. yere bakarak bir şeyler düşünüyordu. biraz daha yiyip kutuyu buzdolabına koymak için kalktım. kapağı açtığımda gözüme dolan içki şişelerine baktım. kutuyu koyup ona baktım.
"alkolik misin?"
kapağı kapattım ve yatağa oturdum.
"arada."
sustum. başımı yastığa koyup ona baktığım. o da başını yastığa koydu. sırt üstü yatıp tavanı izledi. ben ise onu. bana döndüğünde gözümü ondan ayırmadım. ayıramadım. birbirimize öylece bakarken kızarmış dudağına baktım. kenarına biraz kirazın kırmızısı bulaşmıştı. elimi yavaşça kaldırıp baş parmağımla dudağının kenarını temizledim. yaptığım şeye ikimizde şaşırmıştık. saniyeler sonra bu duruma alışmıştık. baş parmağımla dudağını okşadım. daha sonra yanağını. içimde garip bir sakinlik vardı. ama karnımda garip bir ağrı vardı. yediğim kirazdan olabilir diye düşünüp aldırış etmeden. tüm odağımı bana odaklanan gözlere ve dokunmama izin verdiği kusursuz yüzüne topladım. yanağı çok yumşak ve kusursuzdu. elimi çekecekken elimi kavradı ve dokunmam için yüzüne yerleştirdi. yüzünü okşarken mayışmıştım ve uykum gelmişti. gözlerimi yavaşça yumdum ve kendimi uykunun kokkarına bıraktım. sanırım bu cezaevinde geçirdiğim en huzurlu geceydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1921 | taekook ✓
Fanfictioncezaevine sözünü geçiren güçlü bir mahkumla aynı cezaevine düşen jungkookun önünde iki seçenek vardı. onun gözüne batmamak ya da onunla ölümüne savaşmak. ama onun biricik bebeği olacağı aklından geçmemişti. 'semetae. ukekook.' taekook yoonmin.