KAHVALTI

7 1 0
                                    

                    7.Bölüm
Kahvaltı faslı bitikten sonra masayı topladım. Üyelere balkonun yerini gösterdim onlarda dışarı çıktılar. İçecek bir şeyler ikram edecektim. Tae ve Jungkook'u yardım etmeli için çağırdım. Tae ilk postayı götürünce arkasından Jungkook da gidecekken onu durdurdum.
"Jungkook, cidden soruyorum. İyi misin?"

"Değilim Hye-Jin. Hastanede yaptığım şeyden sonra suratına bakmak istemiyorum."

"Ama sana bunu ben söyledim kendini suçlama."

"Sorun o değil. Sorun senin evli olupta benim gibi birisi ile hastane odasında bir gece geçirmen."

"Jungkook ciddiyim bak eşim bunu duysa sana gerçekten kızmaz ya da senin hakkında yanlış şeyler düşünmez. O yüzden rahatla biraz."

Yazardan
Jungkook bu konuda kendisini kötü hissediyordu çünkü o evli birinine göz dikecek kişilikte bir insan değildi.
Hye-Jin ile Jungkook konuşurlar iken Tae diğer tepsinin neden gelmediğine bakmak için mutfağa doğru gitti. İkisini ciddi bir konu hakkında konuşurlarken buldu ve dinlemeye başladı.

"Değilim Hye-Jin. Hastanede yaptığım şeyden sonra suratına bakmak istemiyorum."

Tae düşündü Jungkook'un ne yapmış olabileceğini. Anlamak için biraz daha dinledi.

"Ama sana bunu ben söyledim kendini suçlama."

Tae hala bir şey anlamamıştı dinlemeye devam etti.

"Sorun o değil. Sorun senin evli olupta benim gibi birisi ile hastane odasında bir gece geçirmen."
Tae bu son duyduğuna inanamadı ve tam mutfağa girecekken bir kol onu durdurdu.

"Tae bir şey duymuş olabilirsin ama bunu kimseye söyleme. Onlar kendi aralarında konuşsunlar."

Bu kişi Jin idi. Olanlardan haberi olan artık tek kişi değildi Jin, Tae de ona katılmıştı ve olanlara bir açıklık getirilene kadarda saklaması gereken bir sırdı bu.

Jin kendini belli eder bir şekilde mutfağa girdi.
"(Boğazını temizler) Nerdesiniz siz? Herkes sizi bekliyor."

"Geliyoruz. Jungkook üstüne bir şey döktüde."

"Tamam." Diye onayladı Tae ciddi bir tonda.

Tam Hye-Jin de balkona çıkıyordu ki kapı çaldı. Bugün de ne gelenleri var ama.
Hye-Jin gelene bakmak için kapıya doğru bir hamle yaptı. Ve gelenin sahte kocası (👰‍♀️👛)olduğunu görünce rolüne hazırlandı.

"Aaa kocacım sen mi geldin işin erken bitmiş. (Sessiz bir şekilde) üyeler burda da."

"Evet tatlım erkenden geldim. Yurt dışına falan çıkmama gerek kalmadı şu anda."

"Ay ne güzel! İçeri gelsene seni üyelerle tanıştırayım."

"(Sessiz bir şekilde) yüzüğün nerde?"

"Aa hakkaten nerde? Düşürdüm herhalde."

Derinden bir ayak sesi gelmişti Hye-Jin yere bakmayı kesip sesin geldiği yöne kafasını çevirdi.

"Bunu mu arıyorsun?"
Gelen Jungkook idi. Elinde Hye-Jin'in pırlantası duruyordu. Jungkook kapıda duran çifte sırayla sahte eşine ve Hye-Jin'e bakıp elinde tuttuğu yüzüğü Hye-Jin'nin parmağına taktı.
Ve sessiz bir şekilde iç geçirdi.
"Bu yüzüğü ben takmak isterdim."

"B-bir şey mi dedin Jungkook?"

"Hayır. İçerdekiler bekliyor."

Hye-Jin tedirgin bir şekilde Min-Su'ya baktı. "Senide çok merak ediyor he."

"Ya Min-Soo sus duyacak şimdi."

"İyi be sustum (Güler)"
Balkona çıktılar ve Hye-Jin onu üyelerle tanıştırdı. Meraklı Hoseok hemen atladı.
"Nerde tanıştınız?"
Birbirlerine baktılar ve ikiside aynı anda aynı sözü söyledi.

"Eun-Su bizi tanıştırdı çocukluk arkadaşıyız."

"Eun-Su bizi tanıştırdı çocukluk arkadaşıyız."
Sözlerini söyledikten sonra Hye-Jin'in gözleri Jungkook'u buldu. Jungkook da ona bakıyordu o sırada. Hye-Jin olan bitenin farkındaydı ama yapacak bir şeyi yok hem o şu anda Jungkook'a bir şeyler hissetmiyor hemde ne kadar sahte olsada evlilerdi. Bir anda ondan boşanmazdı ya.
Hoseok yine meraklı bir şekilde atladı.
"Çocuk düşünüyor musunuz?"
O sırada Hye-Jin meyve suyundan bir yudum alıyordu. Hoseok'un gelen ani sorusunu duyunca içtiği meyve suyu boğazında kaldı ve öksürmeye başladı.
"Hey-Jin iyi misin? Hyung öyle ani sorulur mu?"

"Özür dilerim benim sorunum. İyisin değil mi?"

"E-evet, evet iyim."
...
Akşam olmuştu üyelerde bir 2 saat önce falan gitmişlerdi saat 4 gibi falan baya iyi kaynaştıkları için sohbet onlara zor gelmiyordu.
"Öff ne gündü ama. Min-Soo da gelince."

"Ay evet ya az daha sıçıyorduk Eun-Su."

"Hazır ikimiz yanlız kalmışken sana bir fotoğraf göstereceğim."

"Ne fotoğrafı?"

Eun-Su telefonda ekranı kaydırarak heyecanlı bir şekilde fotoğrafı arıyordu.
"Heh buldum. Bak."

"S-sen s-sen ne yaptın Eun-Su. Ya bunu başkasına gösterdin mi? Eun-Su gülme komik değil."
Eun-Su gülmekten öldüğü sırada Hye-Jin'in telefonu çaldı. Arayan kuzeni Lesya idi. Hemde görüntülü arıyordu.
"Ooo unnie ne zamandır konuşamadık ne yapıyorsun? İş buldun mu? Sevgilin var mı? bilirsin ya"

"Lesya, sevgilim var mı diye sormak için mi aradın."

"Aşk olsun Unnie seni sormak için aradım. Hem sevgilini merak ediyorum ne olmuş yani?"

O sırada konuşmaya Eun-Su atladı.
"Var var baksana sarmaş dolaşlar."

"Ya Eun-Su sen benim başıma bela mısın? Aa"

"Ooo unnie! Dur bir dakika. O fotoğraftaki BTS grubunun maknae üyesi JK mi!! ÇÜŞŞ UNNİE OHA NAPTIN SEN? OHA TEYZEM BİLİYOR MU BUNU?"

"Lesya sakin ol her şeyi anlatıcam. Ve sen dışarda mısın?Amerika'ya benzemiyor orası Kore'ye mi döndün?"

"Kapıya bir hediye bıraktım Amerika dan geldi. Aç da bak."

Hye-Jin kalkıp kapıyı açtı ve şok karşısında Lesya. O heyecanla birbirlerinin üstüne atladılar. Eun-Su da onları izliyordu.

"Oha ne zaman geldin?"

"Yeni geldim. Annem bile bilmiyor."

"Gel gel içeri."
...
Beraber içeri geçtiler ve ocağa çay koyup koltuğa oturdular. (Aynı bizim ülkenin gelenekleri)

"Unnie, eğer Jungkook'un nereden çıktığını anlatmazsan bu gece sana uyku yok sorup duracağım."

"Tamam anlatı-..."
O sırada kapı çaldı. Gece gece ne gelen var. Herkes sanki gelmek için bu saati bekliyor. Hye-Jin yerinden kalktı ve kapıya doğru gitti. Elini kapıyı açmak için uzattı. Kapıyı açtığında hiç beklemediği biri vardı.

"Senin burda ne işin var...?"

𝘛𝘩𝘦 𝘔𝘢𝘯𝘢𝘨𝘦𝘳☕︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin