Çünkü seni otuz saniye hissettim, iki dakika yirmi üç saniye boyunca izledim, bir dakika kırk saniye ise hayal ettim. Benim mavi, yaz aşkım; dört dakika otuz üç saniyeydin ama bir ömür sürdün.
bi opuselim ozlestik 😽😽 🧺 despierto by diàgo acin bakim
kahvaltiyi anlatirken mis gibi huzur kokusu burnuma geldi bi de yeni arkadaslarimiz katildi misler gibi cok konusmadan sizi orta bahcemize alalim
__
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
✧˖ °🐚✩°｡⋆
Mutfakta bir ağızdan yükselen şarkı herkesin sabahının ilk saatlerini eğlenceli bi hale sokuyordu her zamanki gibi. Chaeyoung, hiç yabancı birinin olmadığı mutfakta farklı bölgelerden gelen İtalyan arkadaşlarının aksaanlarıyla söylenen şarkı kulağı tırmalamadığını aksine komik olduğunu düşünüyordu. Hepsinin teker teker sesine odaklanıyor her değişen kelimede kahkahasını bastırmaya çalışıyordu. Bunu defalarca kez yapsalar da hiç eskimeyecekti sarışın için.
Elindeki reçel tabaklarını doldurmayı bitirip geçen yazın başında tanıştığı altmışlarının başında olan Feranci'ye uzattı tabağı. Kolayca arkadaşı olan bu pamuk kalpli adam küçük arkadaşının uzattığı tabağı alırken şarkının sözlerini gözlerine bakarak söylüyor, mini bi tiyatro sergiliyordu sanki. Chaeyoung ise hoşuna gittiğini göstermek adına otuz iki diş gülümsüyordu. Her defasında aynı bu şekilde gülümseyeceğinden de şüphesi yoktu.
O sırada Jungkook tahta kapıyı iki yana demirleriyle sabitledikten sonra ne yapacağını bilemeyip kapının yanında insanların mutluluğunu izliyordu. Kollarını göğüsünde toplamış, genç kızın kendine yeni bi görev vermesini bekliyordu. Yanlışlıkla bi dizi setine girmiş gibi hissettiriyorlardı şimdi ona.
Kız ise bakışlarını tekrar oğlana çevirince ona baktığını fark ederek gülümsemesini yumuşattı ve elini tezgahtaki beze silerek çocuğa itafhen konuştu. "Pansiyon girşine gidip Piere'den kruvasanları alabilir misin?" Korece konuştuğundan bütün gözler ikiliyi bulurken Jungkook mimik göstermeden kafasını salladı ve dönüp mutfaktan çıktı.
"Tüm koreli gençler böyle yakışıklı mı Roseanne?" Roseanne ,burdaki arkadaşları ona böyle seslenmekten hoşlanıyordu, yani Chaeyoung çocuğun siyah sırtını izlemeyi bırakıp yanındaki kadına döndü. 30'unun sonlarında olan alımlı arkadaşı ona gülümsüyordu. "Neden böyle ilgilisin Sella?" Gülümsedi sesindeki tınıyı fark ettiğinden.
Genç kadın omuzlarını dikleştirdi ve elindeki peynir dilimleriyle ilgilenirken hafifçe gülümsedi. "Senin yaşında iki yeğenim var biliyorsun. Kore'de okumaları için destekleyebilirim." Kaşlarını iki kere kaldırıp indirirken sarışın bu haline gülmeden edemedi. Sella böyle konularda farklı bi kadına dönüşüyordu.
Chaeyoung gözlerini kocaman açarak tepsiye bardakları dizdi. "Yeğenlerine karışmadığını sanıyordum ama konuya göre değişiyor sanırım." Genç kadın gülümseyerek kıza eğildi. "Konu böyle çocuklarsa sana bile karışırım güzelim." Göz kırpıp alttan yaptığı imaya gülümsedi.
