hosgeldik opuyum 😽😽
benceee cok guzel bi bolumle geldimm
🍃🧺🌠 iyi okumalar elmali sekerlerim
__
✧˖ °🐚✩°。⋆
Oğlan kendini yorgunlukla yatağa bırakırken pek yeni sayılmayan yataktan bi kaç gıcırtı yükseldi. Çok olmasa da biraz olsun serin çarşaf yorgunluğunu sarmalayıp içine hapsederken kalkıp duş alması gerektiğini biliyordu ama kalkmak için çok üşeniyordu şimdi.
Bi kaç dakika yattı. Ne bildirimlerden dolayı ekranı açılıp odayı aydınlatan telefonunu eline aldı ne de öğlenden beri açık bıraktığı pencereden içeri dolan sivrisinekleri umursadı. Arada bir kulağının dibinden geçenleri eliyle uzaklara şutluyor ve geri hareketsiz yatmaya devam ediyordu. Bazen de teninde belli belirsiz kalan güneş kreminin verdiği kirli hissi kaşıyıp az da olsa geçirmeye çalışıyordu.
Hayatı düşünüyordu. Okul yüzünden bir süre ara verdiği düşünme işine yaz başladığından beri sıkça uğruyor, uzun bir zaman ayırıyordu. Rafa kaldırdığı tozlu kutuları indiriyordu tek tek.
Bugün öğlen anne ve babasıyla yakınlardaki bi mağaranın keşfine gitmişti. Babası, satranç arkadaşlarından birinden üstü açık bi jeep rica etmişti ve ailesini on beş kilometrelik bi yolculuğa sokmuştu. Hava sıcaktı, hep olacağı gibi. Annesinin ipek saçları üstündeki hasır şapka her zamanki gibi yerinde olduğunu, babasının da ilk defa gördüğü bi kovboy şapkası taktığını görmüştü. Kendisi siyah cap şapkasıyla ensesinin yandığını hissederken annesinin yedek taşıdığı hasır şapkayı alıp takmıştı sonunda dayanamayıp. Yol boyunca da babasının alay konusu olmaktan kaçınamamıştı.
Sohbet etmişlerdi. Uzun zamandır yapmadıklarından dolayı belki, çok iyi hissettiriyordu şimdi. Havadan sudan konuşmak bile o an o kadar huzurlu hissetiriyordu ki derin nefesler almıştı sürekli. Mağaraya daha önce giden anne babasının sırf oğulları için tekrar gidecek olmasına inanamamış turist tuzağına düştüklerini üstelemişti. Sonra arabadan açılan konu kasabadaki arkadaşlarına gelmiş, babasının küçük bi limonatacıda satranç oynayan bi grupla karşılaştığını öğrenmişti. Annesi ise babası gibi sosyal olduğundan sahilde oturan bi grup kadının hiking yaptığına kulak şahidi olmuştu çat pat italyancasıyla. Konuşturmayı çok gerektirmeyen bu arkadaş grupları onları samimiyetle karşılamıştı anlattıklarına göre. Yeni dillerinde onlara yardımcı olmuşlardı.
İkisini de tüm araba gezisi boyunca dinlemişti. İkisi de konuşmayı çok severdi. Özellikle babasının bir süre yorulup istemsizce sessizleştiğinde annesinin hiç durmayışı onu güldürüyordu.
Mağara gezisi diye çıktıkları yolculukta karşılaştığı doğa harikasına hayran kalmıştı ayrıca. Mağaranın dar ve küçük girişi ilk başta gözünü korkutmuştu, yanlış yere geldiklerini bile dillendirmişti. Pek insan yoktu etrafta. Sonrasında ise eğilerek geçtiği girişten sonra gözlerini alacak kadar parlak bi mağara karşılamıştı onu. Yürüyebilecekleri yerler hariç her yeri kaplayan masmavi su Akdeniz'in bi parçası olduğunu gösteriyordu. Tavandaki anlamlandıramadığı parlaklığın ise sonradan bi tür canlının yaydığını öğrenmişti içerdeki rehberden. Öyle güzeldi ki gözlerini kırpmak bile istemiyordu. Aynı şekilde dönüş yolunda dağın yamacındaki bi dükkanda içtikleri soğuk portakal sularının ardındaki deniz manzarası gördüğünde de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
433
FanfictionÇünkü seni otuz saniye hissettim, iki dakika yirmi üç saniye boyunca izledim, bir dakika kırk saniye ise hayal ettim. Benim mavi, yaz aşkım; dört dakika otuz üç saniyeydin ama bir ömür sürdün.