2. Bölüm

609 81 29
                                    

Bir sabah uyandığımda Jong In mutfağımdaydı.

"Buraya gelip durma demiştim." diyerek sinirle omuz atıp yanından geçtim.

"Ne yapıyorsun? Yine mi kahve? Kris öldü Tao bunu kabullen artık." dedi.

Derin bir nefes aldım ve onu duymamaya çalışarak Kris'in kahvesini yaptım. Belki delirdiğimi düşünüyorlardı ama ben bunu sadece iyi hissetmek için yapıyordum.

Odaya çıktım ve kahveyi bıraktım. Ortalığı toplayarak aşağı indim. Daha önce Jong In Kris'in yerine oturduğu için onu neredeyse öldürüyordum. Bu nedenle artık oraya oturamıyordu. Koltukta gördüğümde

"Git artık Jong In. Bu gün çok işim var." dedim.

Daha sonra onu dinlemeden Kris'in çalışma odasına gittim. Her şeyi düzenleyip toz aldım. Işığı onun sevdiği gibi ayarladım ve perdeyi düzetip kapısını kapatarak odadan çıktım. Ben kesinlikle deli değildim. Sadece onun hala benimle bu evde olduğunu hissetmeye ihtiyacım vardı.

Odadan çıkınca tüm notları tekrar okuyarak gülümsemeye çalıştım. Gözlerimden yaşlar akıyordu ama gülümsüyordum. En son mutfaktaki notu okumaya giderken Jong In beni durdurup kollarını etrafıma sardı. Başımı göğsüne bastırarak saçlarımı okşamaya başladı.

"Yapma dostum. Geçecek inan." dedi.

İyi olmak veya güçlü durmakla ilgili çok çabalamıştım. Kris buradaymış gibi yaşasam da gerçekler yüzüme vurulduğunda tamamen gücüm tükeniyordu.

"Asla geçmeyecek  Jong In." dedim ve hıçkırıklara boğuldum. Ağlamamı durduramıyordum. Uzun bir süre arkadaşım beni sakinleştirmeye çalıştı.

Kendime geldiğimde koltuklara yerleştik. Yine Kris'in yanına oturmuştum. Jong In bir film açtı ve kafamı dağıtmak için izlememizi söyledi. Bir ara kafamı yanıma çevirdim. Kris tüm çekiciliğiyle öylece film izliyordu. Aslında film izlemek de onun tarzı değildi. Ama tarzı olmayan tüm her şeyi ben istersem yapabiliyordu. Gözlerimi açıp kapadığımda gördüğüm hayali Kris yine yok olmuştu. Önüme dönecekken Jong In'le göz göze geldim.  Ne olduğunu anlamıştı ama görmemiş gibi davranıp izlemeye devam etti.

Film bittikten sonra yanıma oturdu

"Konuşmamız gerek Tao. Bu böyle devam etmemeli. Kris'in ölümüne ben de çok üzülüyorum. Tamam senin hissettiğinle aynı değil ama artık bunu kabullenmelisin. Bu şekilde yaşamaya devam edemezsin." dedi

"Beni anlamıyorsun Jong In. Ben Kris'le yaşamaya devam etmezsem ölürüm. Sadece buna izin verin." dedim.

Üstüme geldiği zaman gerçekten delirmiş gibi davranıyordum. Bu yüzden çok sorgulamadı.

"Bu akşam burada kalacağım. Hem sana anlatmak istediğim bir şey var." dedi.

Aslında yine Kris için meyve hazırlayıp televizyon seyretmek istiyordum. İzin vermeyecektim ama anlatacağı şeyi de merak etmiştim.

Akşam üstü Jong In'e

"Benim gitmem gereken bir yer var." dedim.

"Yine oraya gideceksin değil mi? Gitme Tao. Bunu kendine yapma." dedi. Ama onu dinlemedim ve evden çıktım.

Köprünün orada yine gözlerimi kapadım ve Kris'in bana sarılmasını bekledim. Her zamanki gibi onun yanımda olduğunu hissediyordum. Bu bana gerçekten huzur veriyordu.

Jong In benim evimde beni beklediği için eve daha erken döndüm. Sanki Kris'i orada yalnız bırakmış gibi hissediyordum.

Eve girdiğimde mutfaktan yemek kokuları geliyordu. Ortalığı birbirine katan arkadaşımın yemek yaptığını gördüm. Yaptıklarına baktığımda Kris'in sevdiği hiç bir yemek olmadığını fark ettim. Onu mutfaktan kovdum ve Kris için bir şeyler pişirmeye başladım. Masaya da 3. bir tabak daha koydum.  Hazırlamam bitince Jong In'i çağırdım. Masaya oturduğunda bir tabağa bir bana bakıyordu.

"Ne bakıyorsun Jong In. Buna alıştığını sanıyordum." dedim.

"En yakın arkadaşımın delirmiş gibi davranmasına alışamam Tao. Sen iyi hissediyor olabilirsin ama bu iyi bir durum değil. Kris'i hep hatırla ama onun tabağına yemek bile koyuyorsun. Bu kadarını yapmamalısın. İnan bana o seni görüyor ve ne kadar özlediğini biliyor. Kendine zarar veriyorsun." dedi.

Sinirle elimdekini masaya sertçe bıraktım. Bir kez daha yaşlarımı tutamıyordum. Konuşmak istiyordum ama boğazım düğüm düğümdü. Beni konuşturmadan tekrar konuştu

"Özür dilerim Tao. Bir daha karışmayacağım. Ne istiyorsan yap ama lütfen daha fazla ağlama."  dedi.

Yemekten sonra iki tabağa meyve doğradım. Birini en yakın arkadaşıma verdim. Diğerini ise Kris'le ikimizin ortasına koydum. Bana tuhaf bakışlarını gönderse de konuşmuyordu.

Sessizliği bölerek "Seni yarın biriyle tanıştıracağım Tao. Benim için özel biri." dedi.

"Bir sevgilin mi var?" diye sordum.

"Sanırım var. İlk seninle tanıştırmak istedim. Daha önce söyleyemediğim için üzgünüm ama benimle ilgilenmiyordun." dedi. Öyle dese de durumumu anlayıp saygı gösteriyordu.

İkimizde sessizce televizyon izledik. Kris'in sevdiği program bitince odama gittim. Kris'le odamızın sadece benim odam olması canımı yakıyordu.

Son kez birlikte uyuduğumuzda üzerine giydiğini kollarımın arasına aldım ve yorganı üzerime örttüm. Gözlerimi kapatarak Kris'in kollarını belime dolamasını bekledim. Akan yaşlarımla birlikte beklediğim kollar da etrafıma dolanmıştı.

Uyku gözlerime hücum ediyordu. Cevap gelmeyeceğini bile bile sessizce son bir cümle kurdum ve kendimi uykuya bıraktım

"Seni seviyorum Kris."

Senden Sonra.. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin